22 yıldır ‘faili meçhul’

Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu’nun suikasta uğramasının üzerinden 22 yıl geçti. 1954 yılında Ankara’da doğan Hablemitoğlu, Ankara Atatürk Lisesi’ni bitirdikten sonra üniversite eğitimine Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın-Yayın Yüksek Okulu’nda devam ederek 1977 yılında mezun oldu.

 

1977 ve 1978 yıllarında Türkiye dışında yaşayan Türklerin sorunlarını irdeleyen “Dilde, Fikirde, İşde Birlik“ adlı aylık dergi yayımladı. Uzun yıllar çeşitli kuruluşlarda basın müşaviri olarak çalıştı. 1982 yılında YÖK Yasası ile birlikte kurulan Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü’nde araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladı.

Hablemitoğlu, yüksek lisans ve doktora programlarını burada tamamlayarak 1990 yılında öğretim görevlisi oldu.

YAPTIĞI ÇALIŞMALAR

Çalışma yaşamı boyunca 25 yılı aşkın bir süre Türkiye dışındaki Türk topluluklarının yakın tarihi ile ilgili olarak araştırmalar yapan Hablemitoğlu’nun en bilinen çalışmaları arasında, “Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası” isimli kitap çalışması ile FETÖ’yü konu aldığı ve ölümünden sonra ilk basımı yapılan “Köstebek” isimli kitap yer aldı.

Alman Vakıflarının iddia edilen eylemleri hakkında, Ankara Devlet Güvenlik Mahkemeleri Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma konusu yapılarak bir kısmı Alman vatandaşı olan şahıslar hakkında “Devlet emniyetine karşı gizli anlaşma” suçundan kamu davası açıldı.

Söz konusu davanın ilk duruşması Hablemitoğlu suikastından yaklaşık 1 hafta sonra 26 Aralık 2002 tarihinde yapıldı. Davanın delilleri ve sanıkları arasında, Hablemitoğlu’nun kitap çalışmasına konu bazı olaylar ve kişiler de yer aldı.

HEDEF HALİNE GELDİ

Fetullah Gülen’in yargılandığı Ankara 2 No’lu DGM’deki davanın delilleri arasında, Hablemitoğlu’nun, örgütün CIA ile bağlantısını ortaya koyan “Etki ajanları, Nüfuz Casusları ve Fethullahçılar” başlıklı raporu da vardı.

Hablemitoğlu raporunda, “Gülen cemaatinin” devlet içine sızarak kritik kadroları tuttuğuna dikkati çekmişti.

Hablemitoğlu, “Köstebek” isimli kitabında “Gülen cemaati”nin silahlı örgüt halini almaya başladığı tespitini yaparak yapıyı “Fetullahçılar” olarak tanımladı.

Örgütün hedefi haline gelen Hablemitoğlu, 18 Aralık 2002’de evinin önünde öldürüldü. Üzerinden yıllar geçmesine rağmen faili meçhul kalan Hablemitoğlu dosyası, 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminden kısa bir süre önce yeniden raftan indirildi.

Suikasta ilişkin detaylar yeniden incelendi, ulaşılan bilgiler, cinayetin FETÖ tarafından işlenmiş olabileceği şüphesini beraberinde getirdi.

20 YIL SONRA DAVA AÇILDI

Hablemitoğlu suikastına ilişkin yürütülen soruşturmayı genişleten savcılık, o dönem Ukrayna’da bulunan şüpheli eski asker Nuri Gökhan Bozkır hakkında kırmızı bülten çıkardı. MİT tarafından 27 Ocak 2022’de Türkiye’ye getirilen Bozkır tutuklanırken, Bozkır’ın ifadeleri sonrasında yeni operasyonlar düzenlendi.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 11 Kasım 2022’de soruşturmayı tamamlarken, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ile birlikte Aydın Köstem, Enver Altaylı, Mustafa Özcan, emekli albay Levent Göktaş, emekli yüzbaşı Ahmet Tarkan Mumcuoğlu, emekli binbaşı Fikret Emek, eski yüzbaşı Nuri Gökhan Bozkır, Mehmet Narin ve FETÖ firarisi Serhat Ilıcak hakkında dava açıldı.

Ancak açılan bu dava da, şu ana kadar sır perdesini aralayamadı. Hazırlanan iddianamede, suikastın FETÖ tarafından işlendiğine yönelik önemli tespitler yer alırken, cinayetin tetikçisiyle ilgili soru işaretleri devam etti.

DOSYAYA GİREN BİLİRKİŞİ RAPORU

Ankara 28. Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden davada son olarak 14 Aralık 2002 tarihinde Eskişehir’deki konferans ile cinayet günü Hablemitoğlu’nun uğradığı markete ait kamera görüntülerinin karşılaştırıldığı bilirkişi raporu dosyaya girmişti.

Raporda, Hablemitoğlu’nu 3 kişinin takip etmiş olabileceği belirtilirken bu 3 kişinin, dosyanın sanıkları olmadığı aktarılmıştı. Devam eden davada hayatını kaybeden FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ile firari Mustafa Özcan ve Serhat Ilıcak dışındaki 7 sanıktan yalnızca Nuri Gökhan Bozkır tutuklu olarak yargılanıyor.

Bozkır hakkında da, başka bir davada kendisine verilen hapis cezası sonrası adli kontrol tedbirini ihlal ettiği için yeniden tutuklama kararı verilmişti.