ADD ‘DEN 'ÇERKEZ ETHEM ANMASI'NA TEPKİ VE TARİHİ BİLDİRİ
ADD 'DEN 'ÇERKEZ ETHEM ANMASI'NA TEPKİ VE TARİHİ BİLDİRİ
ADD Bandırma Şubesi, 31 Ağustos’ta Bandırma Emre köyde organize edilen bir programla Çerkez Ethem’in anılmasına yönelik tepkilerini dile getirerek kamuoyunu tarihsel açıdan aydınlatan bir bildiri yayımladı. Yapılan açıklamada “Milli Mücadele sürecinde önemli görevlerde yer alan Bekir Sami Bey gibi Çerkez asıllı kahramanlarımız varken, taraf değiştirerek, Yunan saflarına geçerek ihanet eden, Ankara’ya karşı isyan eden, tehditler savuran Çerkez Ethem’in anılmasını uygun bulmuyoruz.” İfadelerine yer verildi.
"TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE, BÖLÜNMEZ BÜTÜNLÜĞÜMÜZ,
ÜNİTER VE ULUS DEVLET VAZGEÇİLMEZİMİZ"
TÜRKİYE CUMHURİYETİ'Nİ KURAN TÜRKİYE HALKINA TÜRK MİLLETİ DENİR"
ADD Bandırma Şubesinden yapılan açıklamada,
Tarihte eşi benzeri görülmemiş bir destan yazdığımız Ulusal Kurtuluş savaşımızda emrindeki kuvvetlerle Yunan saflarına geçerek ihanet eden Çerkez Ethem ile ilgili yöremizde bir etkinlik düzenlenmesi üzerine aşağıdaki bildiriyi kamuoyuna açıklamayı görev biliyoruz.
Öylesine ki son günlerde Terörsüz Türkiye tatlandırıcısı ile önümüze sunulan içi zehir dolu proje kapsamında dünün ‘’Bebek Katili’’50.000 insanımızı katleden hain terörist başının bile sözde ‘’Kurucu önder’’ olarak tarif edildiği, umut hakkı tanınması gerektiği dillendirilen, daha da vahimi TBMM de kurulan komisyonun ayağına kadar gidip görüşülmesinin talep edildiği bir ortamda devletimize “Kürt ve Türk halklarının kurucu unsur olduğu yeni devlet kurulmalı”, “Bölgesel özerklik tanınmalı”, “Demokratik konfederalizm mutlak zorunluluktur”gibi -kabulü olanaksız- koşullar öne sürdüğü, Üniter yapımızdan, tapu senedimiz Lozan’dan, Anayasamızın 42. ve 66. maddelerinden vazgeçmemizi, yani neredeyse örgütünün değil, Cumhuriyetimizin feshedilmesini istediği, buna rağmen sürecin sürdürüldüğü de bir gerçek. İşte bunlardan cesaret alan bir kısım ayrılıkçılarda ortaya dökülmeye başladılar.
İsmet İnönü’nün; “Hiçbir ülke yoktur ki, kendi içinden bizim kadar hain yetiştirebilsin”. Ve Kâzım Karabekir Paşa’nın; “Öyle puslu ki hava, şeytan bile Müslüman mintanı giyiyor,” ifadelerini unutmayalım. Önce Kuvayı Milliye destanının yazıldığı Kurtuluş savaşı ve Cumhuriyetimizin kuruluşunun ilk yıllarına kısaca bakalım.
İşgalle, siyasetsiz ve devletsiz bırakmakla, yokluğa, yoksulluğa mahkûm etmekle, sayısız tuzakla, yıllar süren savaşla, Anadolu’nun birçok yerinde çıkarttıkları onlarca isyanla kurulmasına engel olamadıkları Cumhuriyet’i, bu kez kök salmadan yıkmak için harekete geçen Batı Emperyalizmi ve kadim uşağı şeriatçı yobaz “Karşı Devrim” güçleri, Kurtuluş savaşı esnasında çıkardıkları isyanlarla, Cumhuriyetin kuruluşu ve aydınlanma devrimleri başlangıcından itibaren 7 -28 Eylül 1924 tarihleri arasındaki Nasturi İsyanı, 17 Kasım 1924’de kurulan devrim karşıtı ve hilafet yanlısı Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası girişimi, hemen ardından 13 Şubat 1925’de İngiltere’nin desteğiyle çıkarılan ve 31 Mayıs’ta bastırılan Şeyh Sait İsyanı ile başlatılan bu eylemler, Şemdinli, Pervari, Koçuşağı, Hakkari, Sason, Mutki, Ağrı, Tendürek, Savur, Pülümür gibi 20’ye yakın ayaklanma ile sürdürüldü. En ağırı ise 1930 yılının 23 Aralık günü Türkiye inanılmaz bir dinci-gerici isyan haberiyle sarsıldı. İstanbul’da yaşayan Nakşibendi şeyhi Esat diye bir hainin kışkırttığı, Derviş Mehmet adlı bir soysuzun önderlik ettiği Atatürk, Cumhuriyet ve Devrim düşmanı gericiler, her zamanki “Din elden gidiyor” safsatası ve üzerinde ne yazdığını bile bilmedikleri yeşil paçavralarla Menemen’de toplandılar,öğretmen Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay ile Bekçi Şevki ve Hasan Beyleri alçakça katlettiler.
Kemalist devrimciler için idam fetvası çıkartan, Şeyhülislam Dürrizade Yunan'a sığınmış, Said Molla, Derviş Vahdeti, Şeyhülislam Abdullah efendi, İskilipli Atıf ve daha nice vatan hainleri Kurtuluş mücadelesi döneminde Yunan askerleri denize dökülürken vatanı terk etmiş,.Mustafa Kemal ve Milliyetçilerin katli farzdır" fetvasını veren Dürrizade Abdullah. Teali İslam Cemiyetinin başkanı işbirlikçi İskilipli Atıf. İngiliz uşağı Sait Molla, "Keşke Yunan galip gelseydi" diyen fesli. Ve tabi emrindeki kuvvetlerle Yunana sığınıp karşı cepheye geçen Çerkez Ethemler, Şeyh Saitler, Seyid Rızalar hain değil de nedir?
Bugün ise hepimizin bildiği üzere ülkemiz kısa bir süre önce bir gün birdenbire Bahçeli’nin ‘’Terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin TBMM’de DEM Parti grup toplantında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın’’ sözleriyle terörist başının mecliste konuşma yapması daveti şaşkınlığı içinde hain terör örgütü geçtiğimiz günlerde kendini sözde feshettiğini duyurup birde sözde bildiri yayınladı. Her satırı hadsizlik ve yıllarca süren ihaneti meşrulaştırma, onca vatan evladının katledilmesine ve ülkeyi bir terör batağı ile yıllarca meşgul etmesine rağmen bir satır özeleştiri içermeyen Lozan’ı ve 1924 anayasasını hedef alan Emperyalistlerce hazırlanmış bir bölme parçalama bildirisi olarak karşımıza çıktı ve bir süre sonra bu durum Türkiye’nin önüne ‘’Terörsüz Türkiye projesi’’ olarak sunuldu. Şimdi bunları neden bugün tekrar gündeme getirdiğimiz, hatırlattığımız sorgulanabilir. Aslında günümüz Sevr’i, BOP un bir safhası ile karşı karşıyayız.
Emperyalizmin 100 yıllık ham hayalidir; Laik, Demokratik ve Sosyal bir Hukuk Devleti olarak muasır medeniyet seviyesini aşma hedefine yönelmiş Atatürk Cumhuriyeti’ni, Kemalist ideolojisinden, Antiemperyalist Üniter Ulus Devlet özünden, Ulusal bütünlüğünden ve Dil Birliği’nden yoksun bırakarak bir Din Devletine dönüştürmek. Bu nedenle on yıllardır yaşadığımız ve halen yaşamakta olduğumuz, emperyalizm ve işbirlikçilerinin hayallerini gerçekleştirmek için gerici Derviş Mehmetler, Şeyh Saitler, Damat Feritler,Saidi Kürdiler, İskilipli Atıflar, Seyid Rızalar yetiştirme gayreti içindedirler
Ülkemizin örnek ve model olarak bütün dünyada ilgiyle izlenen modernleşme tarihinin temelinde İKİ TEMEL SİYASİ İLKE vardır:
* Birincisi :ırk,kan, kafatası ölçülerini reddeden ve etnik kimlikleri yerel, yöresel bağımlılıkları aşan bir ulusal kimlik anlayışı. Etnik ve sosyolojik kimliği inkar etmeden ama onun tutsağı da olmadan daha yüksek bir ulusal kimliğe geçişi amaçlayan uluslaşma politikası. Etnik kimlik herkesin kendi şerefidir. Ama etnik kimliğimiz ne olursa olsun hepimiz Türk Milletinin eşit birer parçasıyız. Bizim modernleşme deneyimimizin temelinde böyle bir uluslaşma anlayışı vardır.
* İkinci temel ilke, din, siyaset ve laiklik anlayışıyla ilgilidir. Müslüman bir toplumda en geniş din ve ibadet özgürlüğü ile laik bir devlet düzeninin birlikte sürdürülebilmesi pek çok kişinin gözünde Türkiye’yi örnek bir ülke haline getirmektedir.
Etnik kimliğimiz ne olursa olsun hepimiz Türk Milletinin birer parçası olarak eşitlik ve kardeşlik içerisinde beraber yaşayacağız. Dini inancımız, mezhebimiz ne olursa olsun hepimiz laik Türkiye Cumhuriyeti ‘nin birer parçası olarak eşitlik ve kardeşlik içinde yine bir arada yaşayacağız.
“Çerkez Ethem’i Anma Etkinliği’nin yapılması üzerine, Milli Mücadele’nin başarıya ulaşmasına engel olmaya çalışan, düşman saflarında yer alan ve işbirliğini vurgulayan bu bildirimizle; Çerkez Ethem ve ekibinin Kuva-yı Seyyare ile birlikte önemli katkılar sağladığının tarihsel olarak farkında olsak da, aldığı kararlar ile Milli Mücadele sürecine karşı savaşmayı tercih ederek düşman safında yer alması, bu anmanın yapılmasının birliğimize ve mirasımıza zarar verdiği görüşündeyiz. Milli Mücadele sürecinde önemli görevlerde yer alan Bekir Sami Bey gibi Çerkez asıllı kahramanlarımız varken, taraf değiştirerek, Ankara’ya karşı isyan eden, tehditler savuran Çerkez Ethem’in anılmasını uygun bulmuyoruz.” İfadelerine yer verildi.