Arıcan:Hedefleri Tolga Tosun..!

“Sevgili Kaan’ın,14 yıl sonra bu davayı bir tarafından bile olsa bugün kamuoyunun gündemine taşıması, yorumları eksik ya da fazla da olsa olumlu. Çünkü bu süreç konuşulup, sorgulanmalı. Cesaretle üzerine kafa yorulmalı. Bandırma yerel basını açısından milat özelliği taşıyan  bu süreçte yaşananlar bir ‘bilmece’ olarak kalmamalı. Mesleki açıdan kişisel kahramanlık menkıbelerine ihtiyacımız yok. Soru sormak, düşüncenin anahtarıdır ve sıkılıp usanmadan olay ve olguları anlaşılır kılmak için sorular sormalı, yanıtlarının peşinde koşmalıyız”…


Kaan Bingül’ün Çalışan Gazeteciler Günü öncesi ve sonrasında yazdığı yazıya takılmış ve böyle yazmıştım. Basın emekçileri iyi bilirler. Bir konuyu enine boyuna sorgulamak ve soru sormak önemli ölçüde bıktırıcı, kahredici bir iştir. Bir yerlerde hep bir şeyler yarım kalmış, unutulmuş hissi ile tatmin olmaz, soru sormaya devam edersiniz. Aslında sorduğunuz her soru ve aldığınız her yanıt yeni soru ve yeni yanıtlarla sorgulamaya açılan yeni bir kapıdır.

Aslında,’Bandırma’ya açık mektup’ta olayın bir çok yönüne dikkat çektim. Sorguladım.


Kaan’ın yazığı yazı ile okuru yanlış yönlendirdiği düşüncesindeyim. Örneğin, Kaan’ın derdi ne 2009 ‘da yaşanmışları anlamak, eğer ortada bir bilmece kalmışsa, ne bilmeceyi çözmek, ne gerçek adaleti tecelli etmek falan olduğunu sanmıyorum. Bunların hepsi Kaan için bir garnitür. İddia ettiği gibi ortada yaşanmış olay ve olgularla ilgili hiçbir şey yok. Keza, ortada bir kafa karışıklığı bulunsa öncelikle yazısında kesin hükümlerde bulunmaktan İmtina ederdi. Yazdıklarında kesin hüküm ve ön yargıların olgunlaştırdığı kesin kanaatler, ön yargılar var. Bu, olayın alakasız bir yönü.

“Bandırma’ya açık mektup” un yayınlanması sonrası Kaan telefonla aradı, görüştük. Yazı için memnuniyetini dile getirdi.Ortada o süreçte yaşanmış olaylarla ilgili bir kafa karışıklığının bulunduğunu ve bunun aşılması için geniş katılımlı bir toplantı yapılmasına ihtiyaç bulunduğunu belirtti.Bunun olabileceğini belirttim.

Peki,‘kafa karışıklığı’ ne demek?

Kafa karışıklılığı bir çok durumda ortaya çıkabilir. Mesela; insanların kafasında oluşan birden fazla soruya cevap verememesi ve çıkmazda olduğu hissine kapılma duygusu olarak da karşımıza çıkabilir. İnsanın birden fazla tercihinin olması ama bunlara karar verememesi duygusu olarak ya da insan kafasının çok yoğun olması ve herhangi bir olaya yönlenememesi ve bunun sonucunda karmaşıklık olması da olabilir. Ancak bu duygu karar verememe ve konsantre olamama gibi durumlarla da  karıştırılmamalı…

Hangi durumdan, oluştan söz ediyoruz? Üzerinden ondört yıl geçmiş ve bugüne kadar üzerine çok şey söylenmiş, yazılmış, kitap konusu olmuş bir olaylar bütününün bugün kafa karışıklığına neden olması ne kadar anlamlı ve anlaşılabilir? Bu yönüyle kafa karışıklığından söz edilmesi anlaşılır ve mantıklı bir mazeret olmasa gerek.!

Keza ortada basit bir mantıksal denklem ile sonucu anlaşılabilecek basit bir olay var. Tabiri caiz ise bir çocuğun bile kolaylıkla çözebileceği bir tablo söz konusu. 14 yıl sonra kafaların karışık olması için ortada hukuki gerekçelerden uzak başka nedenlerin olması gerekiyor ki , bu da ortada yok.!

O zaman 14 yıl sonra bunu konuşup, tartışalım da, ne için? Ben, Kaan’ın da gerçekte böyle bir derdi ve davası olmadığına inanıyorum. O zaman dert ve dava ne? Merak ediyorsa açıp okuyacak ya da sorup, soruşturacak. Olayların muhatapları ile konuşacak.

O nedenle kimsenin safa yatma hakkı bulunmuyor. Ortada bir gerçek var. O da ”Cumhuriyetin en büyük yolsuzluğu” denerek, dönemin Belediye Başkanı Eraydın, Öztaylan ve belediye Fen işleri personeli bir dizi yolsuzluk ve suistimal olayına yüklenici firma ile ortak kılınacak, ama yargı sürecinde bu insanlar aklanıp, BERAAT edecek, olayın üzerinden yıllar geçecek, hiçbir şey olmamış, bu insanlar yargılanmamış gibi  ortaya çıkıp yalan-yanlış şeylerle ahkâm keseceksiniz. Sonra ‘kafalar karışık’ diyerek, ‘oturup, konuşalım’ diyeceksiniz.

Oysa ki Kaan da, yazısında başka bir derdi ve davası olduğunu zaten gizlemiyor .

Ben yazayım: Derdi ve davası olanların şimdiki dert ve davaları Bandırma Belediye Başkanı Tolga Tosun’dur..! Başkan Tosun, nereden çıktı diyorsanız, filmin yeni gösterimini ve filmin tamamını izlemelisiniz. Bu işin AK Partisi, CHP’si bulunmamaktadır. Vaka siyaset üstüdür.!

Tolga Tosun, 2009-2014 yılları arasında Sedat Pekel’in CHP’den başkanlığı döneminde Belediye Meclis üyesiydi. Siyasete ve Meclis üyeliğine yabancı, sessiz bir üyelik dönemi geçirdi. 2009 yerel seçimleri, AKP’den ve Öztaylan- Eraydın yönetiminden sökülüp alındı. Pekel’in dışında, CHP içindeki belli isimler, FETÖ’cülerle ya da iltisaklı çevrelerle dirsek teması, ‘paralel yönetim’ gibi bir müşterek organizasyon geliştirdi. Öztaylan/ Eraydın’ın kişiliklerine ve yönetimlerine dönük hazırlanmış imzasız el ilanları kapıların altından atılırken, belediye ihaleleri ile ilgili yolsuzluk ve suistimal iddiaları havada uçuştu. Özellikle Öztaylan ile ilgili manipülatif haberler servis edildi. Algı operasyonları yapıldı. Söylenmedik, yapılmadık işler söylenmiş, yapılmış gibi toplum provoke edilmeye çalışıldı.

Bu organizasyon şebekesi ya da paralel yönetim yerel seçimlerde başarılı olduktan sonra FETÖ’cü polislere,  geçmiş Öztaylan yönetiminin belediyle ihalelerinde yolsuzluk yaptığı iddiası ile belediye içinden belge ve evrak taşındı. Bu işleri yapanlar biliniyor.

2014 yerel seçimleri geldiğinde Pekel’in parti içindeki etkisini kırıp, yeniden başkan adaylığını engelleyerek, yerel yönetime gelmenin ve iş başı yapmanın koşulları yaratıldı. Önce Pekel egale edildi. 2019 yerel seçimlerinde TolgaTosun’un belediye başkan aday adayı olması olası tüm düzenlerini, hesaplarını bozdu. Dengeler alt üst oldu. Aday adaylığından çıkıp adaylığının kesinleşmesiyle birlikte kısa süren arayış ve sessizlikleri, yerini adım adım sinsi bir hesaplaşmaya bıraktı.

Bu organizasyonun başarı için her yol mübahtır anlayışına uygun olarak, basın içinde belli basın organlarını ve belli gazeteci ve köşe yazarlarını kullanma alışkanlığı yeni değildir. FETÖ’cüler gibi takipçi ve muhasebecidir. Kindardır. İtibar suikastlarına girişir. Sosyalist sol’a gülücükler dağıtır ama sosyalist sol’un varlığını tehlikeli görür.

Tolga Tosun, bu organizasyon ve organizatörlerle 2019 yerel seçim sürecinde tanıştı ve hala karşısındakileri anlamaya, tanımaya çalışıyor.

Son olayda, konu ne İhsan Kuruoğlu, ne de belediye ile alakalı değildir. 2009’un engin ve zengin birikimine sahip olanların, aynı yol ve yöntemleri kullanarak, yarattıkları umacı ile belediye başkanı ve personelini ürkütüp, yaratacakları şaibeli ortam üzerinden kendilerine alan açma, sindirme arayışının sonucudur yaşananlar.

Bu olay ile aslında 2009 operasyonunun paydaşlarından bir ayağı kendisini ele vermekte, organizasyon deşifre olmaktadır… İpin ucunu yakalayanların şebekenin tamamını bulabilmesi güç olmayacaktır. Basın içindekiler genel olarak fondaştırlar. Bunlar bilinir. Bunların temelde partileri, ideolojileri yoktur.15 Temmuzcudurlar. Organizasyonun Erdek ayağı kendi kendisini deşifre etti ve siyasal yaşamdan büyük ölçüde tasfiye oldu. Habis kanserli bir ur gibi varlığını ve gücünü koruyan organizasyonun Bandırma ayağı ise deşifre olma aşamasında. Tanık mı arıyorsunuz? Uzağa gitmeye gerek yok. İşte Sedat Pekel ve Cemal Öztaylan..! Buyrun, konuşun !..Konuşup konuşmamaları da benim derdim değil.!

Devlet açısından da bu yaşamsaldır. 2009 yılından bu güne Bandırma’da Emniyet ve Yargı sisteminin üzerine yapışmış ve onlarca insanın mağdur olmasına neden olmuş bu illeti temizlemek herkesin görevi. Hala insanlar telefonlarımız mı dinleniyor kaygısı yaşıyorsa bu kaygıları dağıtmak, temizlemek devletin temel görevi olmalı. Çünkü, devlet, yurttaşına pusu, kumpas kurmaz.