Bandırma’nın gündemi…

 

31 Mart yerel seçimlerinin üzerinden 7 aya yakın bir zaman geçti. Yazı ile bu anlaşılamıyorsa, bir kez daha yazalım: 7 ay..! Bu ne ifade ediyor? 31 Mart’ta yerel seçimleri kazanıp, koltuğuna oturan bir siyasal partiden, CHP ve Dursun Mirza ile ekibinden söz ediyoruz. CHP ve Mirza’yı zaten yabancısı olduğunuz bir yerel yönetime ve iktidara soyundunuz diye düşünmeyin. Siyaset bilimini ve sosyolojiyi bilen herkes gayet iyi bilir ki, 31 Mart yerel seçimleri,’ ben bıraktım, geç sen otur’ anlayışıyla kazanılmış bir yerel seçim değildi. Parti içinde verilen mücadeleleri bir kenara bırakın, ortada çok ciddi verilmiş bir iktidar mücadelesi vardı ve kazanan CHP ile Mirza oldu.!

 

Siyasete ve yerel yönetime yabancı olmayanlar çok iyi biliyorlar ki, kazanan parti ve başkan adayının iktidara alışması ve belediyeye malik olabilmesi, öncelikli sorunları tayin edip işe koyulması ve iktidar olarak kendi çalışma kadrolarını tayin etmesi öncelikle bir zaman ve çalışma meselesidir. Ki, en mütevazi yaklaşımla, gelen gidenlerin ağırlanması bile ile bu zaman en az iki - üç ay sürer demek. Bu şu demektir: Toplam 6-7  aylık iktidarınızın iki veya üç ayını da misafir ağırlamaya ayırın. Bu ölü ve boşa geçirilmiş bir zaman değildir. Siz,  ne olursa olsun, iktidar koltuğuna oturduğunuz ilk günden itibaren, yapmanız gereken işleri yapmak ve bunun için zamanınızı ayırmak zorundasınız.

 

Böyle de oldu ve böyle de yapıldı, yapılmak da zorunda. Ayrıca pek dillendirilmese de gözden ırak tutulan bazı gerçekler var. Birincisi, Dursun Mirza, nereye seçildiğini ve ne yapması gerektiğini gayet iyi bilen bir kişi. Hem Meclis üyeliği, hem Başkan Yardımcılığı hem de daha önce Başkanlık görevi yapmış ve deneyim sahibi. Yani bir şey söylerken havanda su döğmemek gerekiyor. İkincisi, Mirza’nın yönetim ekibini, meclis kadrosunu iyi bilmek ve tanımak gerek. Şerafettin Engüdar gibi bir çok Meclis üyesi yerel iktidara yabancı değil. Bilgili ve deneyimliler. Ayrıca bu durum Bandırma açısından bir kazanç olarak görülmeli. Başka.? Unutulmaması gereken bir olay var: Bu kent yıllarca ilçe yerel yönetimi ile Büyükşehir Belediyesi arasında sayısız çekişme ve sorun yaşadı. CHP’nin Büyükşehir Belediyesini kazanması ve Ahmet Akın’ın Başkan seçilmesi ile bu yıllanmış sorun bitti. Daha da önemlisi, Mirza’da 2. Adam olarak Büyükşehir Belediyesi’nde Ahmet Akın’dan sonra 2.görevle ve yetkili isim oldu. Sadece Mirza mı? Hayır, bir çok CHP’li meclis üyesi Büyükşehir Belediyesi’nde bir çok sorumluluklar üstlendi. Bu da Bandırma ve Belediye acısından bir kazançtır ve tüm bu işler bu 7 aylık iktidar döneminde gerçekleşti.

 

Şu söylenebilir veya sorulabilir: Bu zaman içinde Bandırma’da Mirza ve yönetimi ne yaptı? Öncelikle vurgulayalım. Bandırma’da siyasi görüşü ya da tercihi ne olursa olsun herkesin 7’den 70’e bu soruyu sorma ve sorgulama hakkı var. Bu doğal ve belirtelim ki Mirza’nın da böyle aksi bir yorumu, değerlendirmesi, davranışı yok. Bandırma açısından bu 7 aylık iktidar sürecini değerlendirirken ifrada varan eleştiriler ve yorumlar da olsa bir şeyin altını çizmek gerekiyor; 31 Mart yerel seçimlerinden bugüne Ak Parti ve MHP’lilerin yerel yönetime karşı uzlaşma ve sert bir çıkışı, eleştirisi yok, olmadı.

 

Şimdi gelelim ana konumuza. Türkiye bir ateş çemberinin kuşatması altında ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın deyimiyle siyonist ve işgalci İsrail ile olası bir savaş kapımızın eşiğinde. Olayın şakası ya da hafife alınacak bir yanı bulunmuyor. Neden? Çünkü, Filistin Gazze’de ve Lübnan’da yaşananlar ve tanık olduklarımız dehşet verici. Yaşananlara ‘savaş’ bile demeye dilimiz varmıyor. Çoluk çocuk, kadın erkek binlerce insanı katleden İsrail, her türlü insanlık değerini ve hukukunu çiğneyerek, ABD’nin ve Batı’nın himayesinde bölgeyi cehenneme çevirmiş durumda. Olası bir Türkiye- İsrail hesaplaşması ya da savaşının sonuçları üzerine düşünmek bile dehşet verici. Bu bölgesel gerçek, tüm Türkiye insanlarının beklenti ve düşüncelerini, hesaplarını ters yüz etmiş durumda. Doğal olarak ülke ve toplum olarak önceliklerimiz hızla değişiyor. Düne kadar PKK terörü öncelikli sorunumuzdu ve TSK’nın mücadelesiyle terör sorunu önceliğini yitirdi. Enflasyon, hayat pahalılığı, alım gücündeki düşme gibi ekonomik sorunlar öncelikli sorunumuzdu ama bugün bu sorunlar söz konusu ‘vatan’ olduğunda önceliğini hızla yitirdi ve hepsi teferruat oldu.!

 

İşte, bu temel gerçeğe ve öncelikli sorunumuza bağlı olarak, yerel sorunlara ve siyasete de bakışımızı gözden geçirmek, yerel iktidar ile muhalefet partileri arasındaki ilişkiyi yeniden sorgulamak, kendi bireysel duruşumuzu da bu gerçeğe uygun olarak yeniden belirlemek tayin etmek zorundayız. Ulusal birliği ve kardeşliği, dayanışmayı güçlendirmek, suni ve yapay sorun girdabına kapılmamak durumundayız. Yani ‘söz konusu vatan ise gerisi teferruattır’ sözünü lafta değil gerçek yaşamda ete kemiğe büründürmek hepimizin görevi. Birbirimizi ötekileştirmeyip, yıpratma huyundan vaz geçmeliyiz. Karşımızdaki CHP’li, Fenerbahçeli. Alevi yada Sünni, AK Parti ya da MHP’li vs. günümüzde hiçbir şey ifade etmiyor. Çünkü, karşınızdaki kardeşiniz.!

 

Esen kalın…