Bolivarcı sosyalizm ve Venezuella

Venezuelalılar, ülkeyi 2025 ile 2030 arasında yönetecek yeni devlet başkanlarını seçti. Ekonomi, en önemli gündem maddelerinden birisini oluşturdu. Fernando Bastidas, iktidardaki koalisyonun belkemiğini oluşturan Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi (PSUV)’nin milletvekili. Bastidas, aynı zamanda Meclis Ekonomi, Maliye ve Ulusal Kalkınma Komisyonu daimi üyesi.

Kendisine Venezuela ekonomisinin son yıllardaki evrimini, seçim öncesi başkent Karakas’ta sorduk.

 

‘MADURO EKONOMİK TOPARLANMA BAŞLATTI’

Venezuela ekonomisi bugünkü noktasına nereden geldi?

Pekâlâ, biz son 10 yıldan, Venezuela'ya karşı ekonomik düzeyde bir saldırı sürecinin başlatıldığı 2013, 2014 yılından geliyoruz ve bu, en açık ifadesini ablukada, yaptırımlarda buldu. Bunlar Venezuela’nın maliyesini, bir grup ticari aktörü ve özellikle Venezuela ekonomisinin kalbi olan petrol endüstrisini hedef aldı. Çıkış noktası bu. Bu süreç, Şubat 2019'da yüzde 300 bini aşan ve aynı zamanda milli geliri yüzde 99 oranında etkileyen, milli gelirin büyüklüğünü sadece yüzde 1'e düşüren bir hiperenflasyonla sonuçlandı.

Bu elbette işçilerin gelirini etkiledi, çünkü büyük ölçüde kamu sektörüne bağımlı olan önemli bir işçi kitlesi var ve toplam talebi ve dolayısıyla özel sektörün tüm dinamiklerini etkiledi. Bu, ekonomide Venezuela'ya uygulanan ablukanın etkisinden olumsuz etkilenen hiçbir sektörün kalmadığı bir kötülükler zinciri anlamına geliyordu. Bununla karşı karşıya kalan Başkan Nicolas Maduro, 2018'de bir ekonomik toparlanma programı başlattı.

Bu program, ilk aşamada halihazırda içinden çıktığımız hiperenflasyonla mücadele etmek için makroekonomik istikrar sürecini içeriyor, ardından yüksek enflasyonla mücadele ettik ve geçen ay enflasyonun yavaşlama sürecine girdik.

‘AYLIK ENFLASYON YÜZDE 1’

Haziran ayında, enflasyon, onlarca yıldan beri ilk kez yüzde 1'e düştü. Devam ettiğini de gözlemliyoruz. Şu anda döviz kurunun bu yıl boyunca istikrarlı olduğu bir süreçteyiz. Ulusal paramız Bolivar’ın dolar karşısındaki değeri bu yıl sadece yüzde 2 değişti. Buna ek olarak vergi toplama sürecinde ifade edilen milli geliri toparlama sürecindeyiz ve bu da geçen yıla göre iki katına çıktı ve iki katından fazla artma yolunda ilerliyor.

Bu, ekonominin büyüdüğü anlamına geliyor. Geçen yıl zaten yüzde 5 civarında GSYİH büyümesi elde etmiştik. Bu yıl, Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası gibi çok taraflı kuruluşlar bile yüzde 4'ün üzerinde bir büyüme öngörüyorlar ve bu toparlanma politikasının, bu toparlanma planının oluşturulmasıyla, Başkan Nicolas'ın seçim zaferiyle bir kez daha gerçekleşeceği perspektifine sahibiz.

28 Temmuz'da Maduro'ya göre çok daha hızlı ilerleme sağlanacak ve bu yılın sonunda, yani 2024'ün ikinci yarısında çok daha tatmin edici göstergelere sahip olacağız ve bu da tüm sektörlerin, üretken sektörlerin, özellikle Kuzey Amerika emperyalizmi tarafından abluka altındaki petrol ekonomisine alternatif olarak, petrol dışı ekonominin sektörlerin genişlemesini sağlayacak. Geçtiğimiz günlerde, bu sektörün ulusal ekonomik büyümeye katkıda bulunmaya yönelik büyük bir çabası olarak, petrol dışı ihracatı teşvik eden bir yasayı Ulusal Parlamento'da onayladık.

KITLIKTAN ÇIKIŞ

Bu ekonomik büyüme çalışanların ve tüketicilerin günlük hayatına nasıl yansıyor? Çünkü ekonomik büyüme her şeyden önce soyut bir şey. Vatandaşlar, çalışanlar, tüketenler bu toparlanmanın somut etkilerini nerede görecek?

Bu iyileşme sürecini gözlemlememiz veya göstermemiz için anahtar olduğunu düşündüğümüz iki unsur var. Bunlardan biri, farklı özel üretim sektörlerinde ekonomik dinamizmin artmasıyla ilgilidir. Venezuela'da örneğin yedi veya sekiz yıl önce tüm Venezuelalı aileleri etkileyen oldukça ciddi bir kıtlık durumu yaşadık.

İşte o dönemde ülkemize gelen ilk saldırılar sonucunda temel ihtiyaç olan un gibi temel ürünleri satın almak için bakkallarda, süpermarketlerde, mağazalarda uzun kuyruklar oluşmuştu. Araç filosunun çalışabilmesi için araç aküleri gibi, araçlar için yağ, yağlayıcılar ve diğer birçok temel ürün gibi ürünler Venezuela'da bulunmuyordu.

Bugün arzın sağlandığı bir pazar görüyoruz, gıda tüketiminin yüzde 97'si de milli üretimden oluşuyor. Bu da ilk kez ithal ürünlere bağımlılığı azaltıyor. İşte ekonomi politikasının somut bir sonucu.

‘YÜZDE 99 AZALAN MİLLİ GELİR’

Bugün, örneğin Venezuela raflarında çok sayıda ürünün yanı sıra, farklı alanlardaki çeşitli markaların, önceden pişirilmiş unların, pirinç, kahve, farklı girdi türlerinin, farklı ürünlerin olduğunu görüyoruz. Venezuelalılar günlük yaşamları için buna ihtiyaç duyuyor. Bu işin bir yönü. Açıkça gördüğümüz bir diğer unsur da Venezüellalının, Venezüellalı ailenin geliriyle ne ilgisi olduğudur.

Bildiğimiz gibi kamu sektörünün milli gelirinin çöküşü, Venezüellalıların gelirini de yüzde 99 oranında etkiledi. 2009, 2010, 2011'de Latin Amerika'daki en yüksek gelire, en yüksek maaşa sahipken, ayda yaklaşık 380 dolardan, asgari ücret olan ayda 3 dolara, 3,8 dolara çıktık. Yani ücretler öncesinin, devrimin ilk aşamasında elde ettiğimiz yüksek gelirin yüzde 1’ine düştü. Bu da ablukanın sonucuydu.

Bugün ekonomik toparlanma politikası sayesinde, bu aşamada kurgulanan sosyal koruma mekanizmaları sayesinde toparlanmayı başardık. Bu konuda daha gidilecek çok yol var ama bugün tüm işçilerin kişi başı 100 doları aşan gelir mekanizması var.

Bu, asgari yaşamsal gelir açısından önemli bir artış olduğu anlamına geliyor ve biz, Başkan Nicolas Maduro'nun geliştirmekte olduğu politika aracılığıyla, ülkede yerleşen Bolivarcı devrim ve milli gelirin toparlanmasıyla birlikte, işçilerin bu gelirinin önümüzdeki aylarda ve sonraki yıllarda daha da sağlam bir şekilde toparlanacağını öngörüyoruz. Şimdiden bunu gözlemleyebilirsiniz, gelirin nasıl arttığını görmek için ülkemizde herhangi bir şehrin herhangi bir sokağına çıkmak yeterli. Bugün tüketim, işletmeler, girişimler, çoğalmaktadır. Bunun arka planlarından biri, krediye erişimle ilgilidir. Her geçen gün daha fazla özel sektör kredi talep ediyor. 2023'te yüzde 90'ın üzerinde kredi artışı gördük.

Bu ne anlama geliyor? Bu, finansal sistemden kredi talep eden işletmelerin sundukları ürünlerin halk tarafından tüketilebilme ihtimaline sahip oldukları için yaptıkları anlamına geliyor. Ve bu tam olarak ekonomik toparlanmanın yansımasıdır.

Venezuela enflasyonu düşürmeyi başardı. Ancak aynı zamanda bir bakıma ulusal egemenlikten taviz mi verdi? Çünkü Bolivar dolarla yan yana ve hatta dolar, alışverişte yaygın kullanılıyor. Bunun geleceğini nasıl görüyorsunuz?

2018'de önerilen bu ekonomik toparlanma planı sürecinde alınan kararlardan biri de perakende satışlarda yabancı para birimleriyle, sadece dolarla değil, avroroyla ve farklı para birimleriyle işlem yapma olasılığıydı. Bu, kaçış valfi dediğimiz karar, kendimizi enflasyonun etkilerinden korumamızı sağladı. Zaten bugün, enflasyonla mücadele politikası sayesinde Bolivar'ın değeri istikrara kavuşuyor. Bu aynı zamanda Bolivar'daki işlemlerin de arttığı anlamına geliyor. Şunu açıkça belirtmek gerekir ki, biz ekonominin dolarizasyon sürecinde değiliz. Dolarizasyon, para politikası üzerindeki egemenliğin ABD Merkez Bankasına devredilmesi anlamına geliyor. Venezuela'da bu yok. Paramız Bolivar'dır ve Venezuella'nın para politikası, ulusal anayasanın bu politikanın yönetim organı olarak kurduğu Venezuela Merkez Bankası tarafından yönetilmektedir.

Böylece Bolivar'ın değerinin istikrara kavuşması, Bolivar'ın değerinin geri kazanılması sürecine geldik ve bu mekanizmalar aracılığıyla, özellikle de dijital olanlar aracılığıyla, günlük ödeme işlemlerinde çok önemli bir artış görmemize olanak sağladı. Ödeme süreçlerini kolaylaştırmak için dijital ekonomiyle ne yapılması gerektiği konusunda taahhütte bulunduğumuz ilerlemelerden biri oldu. Çünkü Venezuela'nın ekonomik alanda maruz kaldığı saldırganlığın ana yönlerinden birinin, karşı olduğunu paramıza yapıldığını hatırlıyoruz. Özellikle de kağıt parayla ilgili. Saldırganlığın ilk yıllarında, insanların, yani vatandaşların ellerindeki nakit veya likidite kapasitesini azaltmak için büyük miktarlarda kağıt para, Bolivar çaldılar. Bu da elektronik işlemlerdeki artışla telafi edildi.