Erdoğan’da Stockholm sendromu mu?
Son yıllarda Türkiye gündemini işgal eden “Eksen kayması” tartışması, seçimlerin ardından yaşanan somut gelişmelerle net biçimde noktalandı. “Türkiye ABD’den kopuyor mu?” “Türkiye Avrasya’ya mı kayıyor?” sorusu, kritik NATO zirvesi öncesi atılan adımlarla netleşti.
Özellikle seçim kampanyasını “bekâ” sorunu üzerine kuran, ABD’ye karşı sert söylemleri artıran ve “emperyalizmle mücadele” vurgusu yapan iktidar, sandıktan galip çıkınca esas eksenini yeniden teyit etti. “Dış güçler” söyleminin bir seçim propagandası olduğu da netleşmiş oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Finlandiya’nın ardından dün gece İsveç’in de NATO’ya üyeliğinin kapısını araladı. NATO’nun kritik Litvanya zirvesi öncesi Türkiye, İsveç ve NATO’nun Vilnius’taki üçlü görüşmesinden anlaşma çıktı. Türkiye’nin, İsveç’in NATO’ya Katılım Protokolleri’ni TBMM’ye sevk edeceği, İsveç’in de Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) üyelik sürecinin canlandırılması konusundaki çabaları destekleyeceği bildirildi.
Ankara, NATO’nun genişleme planına tam desteğini, vetolarını kaldırarak gösterdi. ABD karardan memnuniyetini üst düzeyden ilan etti. Çünkü NATO demek ABD demek…
Erdoğan iktidarı, sadece ABD/NATO’nun genişlemesine onay vermedi. Aynı zamanda, güçlü bir işbirliği kurulan Rusya’yı rahatsız eden, daha ötesi hedef alan bir noktaya geldi.
Geçen hafta Türkiye’ye gelen Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy’i ağırlayan Erdoğan, kameralar karşısında, ABD Başkanı Biden’ın bile “fazla bulduğu” teklifler gündeme getirdi. Erdoğan, “Ukrayna’nın NATO üyeliğini hak ettiğini” söyledi.
Biden ise Erdoğan’dan birkaç saat sonra CNN’de yaptığı açıklamada savaş bitmeden Ukrayna’nın NATO’ya alınamayacağını, aksi durumda kendilerinin de savaşa girmiş sayılacağını söyledi. Biden bu açıklamayı ilk defa da yapmadı. Savaşın ilk gününden itibaren her türlü askeri ve mali yardımı yapmakla birlikte, Kiev’in NATO’ya katılımı konusunda “hayır” ısrarını sürdürdü.
Erdoğan, bununla da kalmadı. Ukrayna’ya silah, İHA ve siyasi desteğe devam edeceğini tekrar vurguladı. Rusya’nın “yıkıcı sonuçları olur” uyarılarına rağmen, Ankara, desteğe devam edeceğinin altını özellikle çizdi.
Rusya-Ukrayna-Türkiye arasında imzalanan “esir takası” anlaşmasını da yok sayan Erdoğan, bu anlaşma kapsamında Türkiye’de tutulması öngörülen Neonazi Azov grubu elebaşlarını Zelenskiy’nin uçağına bindirerek Ukrayna’ya gönderdi. Moskova, tüm bu gelişmelerden duyduğu rahatsızlığı açıktan dile getirdi ve Ankara’dan açıklama beklediğini duyurdu. Putin’in gelecek ay Türkiye’ye yapacağı ziyaret de belirsizliğe uğradı.
Daha tehlikeli ise bugün başlayan Vilnius zirvesinde görüşülüp karara başlanacak olan NATO’nun savaş planları… ABD/NATO’nun üç bölgesel askeri planından biri Akdeniz-Karadeniz eksenini kapsıyor ve Türkiye bu planın odak noktasında yer alıyor. Savaşın başından beri “tarafsızlık” fotografı vermeye çalışan ve “arabuluculuk” adımları atan Ankara, NATO’nun yeni askeri planları içinde ABD’nin savaş müttefiki olma tehlikesini ortaya koydu.
15 TEMMUZ’UN YIL DÖNÜMÜNE DENK GELDİ
Üstelik bütün bu gelişmeler, 15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişiminin 7. yıl dönümünün haftasında yaşandı. Darbe girişiminin kara kuvveti FETÖ’ydü ancak kurmay aklının Washington’a ve NATO karargahlarına uzandığı net şekilde ortadaydı. 7 yılın sonunda Ankara’da “Stockholm sendromu” baş göstermeye başladı. Yani katiline aşık olma durumu…
İşte ABD/NATO’nun kanlı 15 Temmuz darbe girişimindeki rolü…
ABD ÜÇ SAAT SUSTU
15 Temmuz gecesi FETÖ’nün darbe girişimi sürerken, Türk hükümeti bunun bir darbe girişimi olduğuna dikkati çekerek ABD’den seçilmiş hükümete desteğini açıklamasını talep etti. Bu destek talebi neredeyse üç saat karşılık bulamadı. Washington’dan beklenen açıklama, darbenin başarısızlığa uğrayacağı belli olmaya başlayınca gelebildi.
KERRY: MEKANİZMA HAREKETE GEÇTİ
15 Temmuz günü ABD Dışişleri Bakanı John Kerry Moskova’daydı. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’la görüşmesi sırasında darbe girişimin haberini alınca görüşmeyi 18.45’te kesip ABD Büyükelçiliğine gitti ve dört saat orada kaldı. Sonra Lavrov’la ikinci kez görüşmeye başlayan Kerry, “Türkiye’deki mekanizma harekete geçti” demesi aslında ABD’nin gayrı resmi gerçek açıklamasıydı.
GÖLGE CIA, ERDOĞAN’IN UÇAK ROTASINI YAYINLADI
ABD 15 Temmuz’u tabii sadece sessizlikle izlemedi. Mesela “Gölge CIA” olarak bilinen ABD’li düşünce kuruluşu Stratfor, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı taşıyan uçağın uçuş takip verilerini paylaştı.
‘MUHATAPLARIMIZ TUTUKLANDI’
Darbe girişiminin başarısız olmasıyla TSK içindeki FETÖ’cü subayların tutuklanması ABD’yi rahatsız etti. ABD Merkez Kuvvetleri (CENTCOM) Komutanı Joseph Votel ve ABD Ulusal İstihbarat Direktörü James R. Clapper, duydukları rahatsızlığı “Amerika’nın iyi ilişki içinde olduğu askeri liderlerin tutuklandığını” söyleyerek ortaya koydu. 28 Temmuz 2016 tarihinde panelde konuşan Clapper, “Muhataplarımızın çoğu tasfiye edildi ya da tutuklandı. Hiç kuşku yok, bu nedenle Türklerle işbirliği gerileyecek ve daha da zorlaşacak” ifadelerini kullandı.
BARKEY: AMERİKA’YA YAKIN, NATO’YA İNANAN KOMUTANLAR
ABD devletine politika üreten merkezlerden CFR’nin (Council on Foreign Relations/Dış İlişkiler Konseyi) analisti Henri Barkey de TSK’dan atılan ve tutuklanan FETÖ’cülerin ABD’ye yakın kişiler olduğunu söylemişti. 15 Temmuz günü Büyükada’da olan Barkey, darbe girişimi davalarında sanık da olmuştu. Barkey, Washington’daki Partiler Üstü Politika Merkezi’nde önceki yıl yapılan Türkiye, Rusya ve Suriye konulu bir panelde şu ifadeleri kullanmıştı:
“Ordu ile ilişiği kesilen 100’den fazla amiral ve general var ve bu yönetim kadrosunun yüzde 46’sına denk geliyor. Atılan bu kişiler Amerika’ya yakın ve NATO’ya inanan komutanlardı. Ancak yerlerine gelenlerin daha milliyetçi bir tavır içerisinde olduklarını görüyoruz. Bu Türkiye ile NATO ilişkileri açısından tehlikeli bir durum.”
BOLTON: DARBELERE YARDIMCI OLMUŞ BİRİYİM
Beyaz Saray eski Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, geçen yıl bir ABD’deki kanalındaki programda kendisini, “Başka ülkelerde darbe planlamalarına yardımcı olmuş biri” olarak tanımladı. Bolton’un bu itirafı akıllara 15 Temmuz hain darbe gecesi canlı yayında Türkiye hakkındaki skandal sözlerini getirdi..
İNCRİLİK’TEN KALKAN UÇAKLAR, AMERİKALILARA SIĞINAN DARBECİLER…
15 Temmuz’un en kritik noktalarından biri İncirlik Üssü’ydü. İncirlik’teki 10. Tanker Üssü’nden kalkan nakliye uçakları, FETÖ’cülerin kontrolündeki jetlere yakıt ikmali yaptı.
Darbe gecesi İncirlik’ten F-16’ları kaldıran Hava Pilot Kurmay Yarbay Halil İbrahim Özdemir, Akıncı Üssü iddianamesi’ndeki ifadesinde, o gece “10. Tanker Üs Komutanı Bekir Ercan Van ile ABD Hava Kuvvetleri’ne bağlı 39. Hava Üs Komutanı Albay John Walker’in birlikte olduğunu” açıkladı. Bu durum diğer sanık ifadelerine de yansıdı. Özdemir, Üs Komutanının lider uçağın pilotuyla konuştuğunu, bunun üzerine F-16’ların havalandığını söyledi.
Üssün komutanı Tuğgeneral Bekir Ercan Van ise kendisini tutuklamaya gelen Türk komutanlara direndi ve arka kapıdan kaçarak ABD 39. Kanat Komutanlığı’na sığındı. Burada üssün eski komutanı Walker’dan kendisini Almanya’ya götürmesini istedi. Ancak Türk askeri, ABD Karargahı’nın etrafını sardı ve uçuşları engelledi. Böylece Van, ABD’liler tarafından teslim edilmek zorunda kaldı. Öte yandan Jandarma Genel Komutanlığındaki olaylarda ABD askeri kamuflajlı 2 yarbayın darbecilere yardımcı olduğu ortaya çıkmıştı.
KAYITLARI GİZLEDİLER
FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin açılan Akıncı Üssü davasının ek klasörlerinde, Adana Cumhuriyet Başsavcılığından gelen ve giden yazışmalara da yer verilmişti. Buna göre; Adana Cumhuriyet Başsavcılığı, 15 Temmuz darbe girişimi soruşturması kapsamında Hava Kuvvetleri Komutanlığı 10’uncu Tanker Üs Komutanlığından 15-16 Temmuz 2016 tarihlerine ait 48 saatlik Radar Yaklaşım ve Kontrol (RAPCON) kayıtlarını talep etti. 10’uncu Tanker Üs Komutanlığı da söz konusu kayıtları, ABD Hava Kuvvetleri’ne bağlı 39. Hava Üssü’nden talep etti. Ancak dönemin 39. Hava Üssü Komutanı Albay Walker, 10’uncu Tanker Üs Komutanlığına gönderdiği yazıda bu talebi karşılayamayacaklarını bildirdi.
‘AMERİKA’NIN, NATO’NUN ONAYI VAR’
15 Temmuz’da Genelkurmay’da yaşanan eylemlere ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, yurtdışı görevlere seçilerek NATO kadrolarına atanan FETÖ mensubu subayların bazı millî ve askerî bilgileri NATO makamlarına servis ettikleri kaydedildi.
Bir FETÖ sanığının darbe girişiminden hemen önce “Amerika’nın, NATO’nun onayı var” şeklindeki ifadeleri de yer aldı. İddianamelerde dikkat çekilen bir nokta da şu oldu: Darbe girişiminden önceki son 15 yılda ABD’ye NATO daimi görevlerine gönderilen FETÖ’cülerin sayısı arttı, bunlardan darbe girişimine fiilen katılan FETÖ ile bağlantılı olduğu tespit edilenlerin oranı dikkat çekecek boyutta.
NATO’DA ÇALIŞAN SUBAYLARIN YARISI…
Ankara Cumhuriyet Savcılığı da 15 Temmuz darbe girişimi soruşturmasında NATO’da görevli 462 subaydan 237’si hakkında FETÖ’den işlem yaptı. Bu subaylardan 200’ü “Geri dön” çağrısına uymadı. Ayrıca bu 237 subaydan, 3’ü general, 17’sinin delil kabul edilen Bylock kullandığı saptandı. Bu kaçak subaylar Hollanda, İtalya, Belçika, ABD, Almanya, İspanya, Avusturya, Norveç, İngiltere, Yunanistan’daki NATO üslerinde görevliydi.
ADİL ÖKSÜZ’E SIR TELEFON
15 Temmuz’da Akıncı Üssü’nde yaşananlara ilişkin yürütülen soruşturmada, 21 Temmuz 2016 tarihinde saat 10.22’de ABD İstanbul Başkonsolosluğu adına kayıtlı numaradan FETÖ’nün sivil imamlarından Adil Öksüz’ün cep telefonunun arandığına dair kayıt olduğu tespit edildi. FETÖ’nün “Genelkurmay İmamı” Adil Öksüz darbe gecesi Akıncı Üssü’nden darbe girişimini yönetmişti. Sabaha karşı Akıncı’ya yapılan baskında gözaltına alınan Adil Öksüz, serbest bırakıldıktan sonra kayıplara karışmıştı.