Felaketten ranta: İstanbul
ESEN EROL / EMEKLİ DANIŞTAY ÜYESİ
“Kıyı şeridini dev bir buldozer gibi temizleyen tsunami, hiç akla gelmeyen bir fırsat yaratan müteahhitler çıkardı karşımıza ve bu müteahhitler de hiç vakit kaybetmeden fırsatı değerlendirmeye giriştiler.” (Seth Mydans, International Herald Tribune, 10.03.2005)
Bu alıntı, Naomi Klein’ın Felaket Kapitalizminin Yükselişi’ni kaleme aldığı Şok Doktrini isimli kitabının “Kıyı Bölgesinin Boşaltılması” başlıklı 19. bölümüne ait. Yazıda, 26.12.2004 tarihinde Sri Lanka kıyılarında yaşanan tsunami felaketinden söz ediliyor.
İki yüz elli bin insanın öldüğü, iki buçuk milyon insanın evsiz kaldığı bu felaket sonrasında sermayenin adanın doğu kıyısında yaşayan ve balıkçılıkla geçinen Arugamlıları topraklarından nasıl uzaklaştırdığı, felaketi fırsat bilerek yöreyi nasıl turizme açtığı, felaket üzerinden nasıl gelişip yükseldiği anlatılıyor.
KAPIMIZA DAYANDIO tarihte bize çok dokunmayan, sadece vicdanlarımızı rahatsız etmekle sınırlı etki gösteren bu acımasız istila, bugün İstanbul’da kapımıza dayanmış durumda. Rantı yüksek semtlerde müteahhitler tehditleriyle tekliflerini harmanlayarak mülk sahiplerini kentsel dönüşüme zorlamakta. Bu semtlerde henüz acil bir kentsel dönüşüm gerekliliği olmamasına karşın, semt halkını köşeye sıkıştırmak ve tekliflerini kabul ettirmek için her türlü yola başvurmaktalar.
TAKTİKLERİMüteahhit firma önce 6306 sayılı Kanun’un 3. maddesinin 1. fıkrasının bina maliklerine tanıdığı riskli yapı tespiti hakkını kullanabilmek için rantı yüksek bir semtte belirli bir imar adasında, çok sayıda parsel üzerinde bulunan binalardan birer daire satın alıyor. Parsellerin tevhidinden sonra, gerekmesi halinde terkler, ifrazlar ve kadastral yolların hak sahiplerince satın alınması ve benzeri uygulamalar sonucunda meydana gelecek yeni arsalar üzerinde muhtemel bir plan değişikliği veya hazırlanacak Konsept Avan Proje vaadiyle bina maliklerine “Düzenleme Şeklinde Arsa Payı Karşılığı İnşaat Yapımı ve Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi” gönderiyor ve karşılıklı müzakere talebinde bulunuyor. Bir süre bekledikten sonra maliklerden bu dayatmaya karşı bir direnme görünce, binalarda riskli yapı tespiti yapılması için girişimde bulunuyor.
ZORLAMABir iki binadan numune alınıyor ve yeni bir sözleşme taslağı ile bina malikleri üstü örtülü biçimde yeniden uzlaşmaya çağrılıyor. Bu uzlaşma talebi, sözleşme kabul edilmezse müteahhit firmanın kalan binalarda riskli yapı tespitine devam edeceği anlamına geliyor.
Buraya kadar anlattığımız olayda açık olmasa da gizli bir tehdit, tümüyle kâr sağlamaya yönelik net bir girişim mevcuttur. Devletin, vatandaşın yaşam hakkını korumak amacıyla çıkardığı kanunun kazanca ve ranta yönelik olarak kullanılması kabul edilemez. Bunun ahlaki hiçbir yönü yoktur.
YASADA DEĞİŞİKLİK GEREKLİ
Kanun koyucunun bu pervasız uygulamanın önüne geçmesi, Kanun’un 3. maddesinin 1. fıkrasını rantı engeller nitelikte değiştirmesi gerekmektedir.
Çevre, yaşam hakkı, barınma ihtiyacı açısından sorun yaratabilecek bir başka madde müteahhit firmanın sözleşmede değindiği imar planı değişikliği yapılarak kentsel dönüşümle yıkılan binaların yerinde konut, rezidans, dükkân vb. nitelikte bağımsız bölüm inşasına imkân tanıyan 6. maddenin 6. fıkrasıdır.
Rant, emeksiz elde edilen kazançtır. Şehirleşmeye yön veren, yaşam alanlarındaki yapılaşmayı düzenleyen imar planlarında afete maruz kalma olasılığı nedeniyle 6306 sayılı Yasa kurallarına göre gerçekleştirilen bina yıkımı sonrasında yeniden yapılmasında ya da değiştirilmesinde ranta meydan vermeyecek düzenlemelere ihtiyaç vardır.
Bu noktada, özellikle vurgulanması gereken husus; doğal afet tehlikesi altında bulunan vatandaşın yaşam hakkını korumanın acil, kısa sürede gerçekleştirilmesi gereken bir görev olduğudur. Zira, afetin ne zaman ve ne güçte geleceği bilinmez. Bu nedenledir ki kentsel dönüşümün en kısa sürede tamamlanması, vatandaşın barınma ihtiyacının acilen karşılanması gerekmektedir. Yapımı asgari üç, dört yıl süren konut, rezidans, dükkân vb. nitelikte bağımsız bölüm inşaatının bu kanun kapsamında gerçekleştirilmesi fiilen mümkün değildir. Böyle bir uygulamanın yalnızca felaket sırtından müteahhide kâr sağlayacağı açıktır.
Ayrıca, çok hisseli, çok malikli taşınmaz üzerinde kısa sürede fenne ve sanat kurallarına uygun konut sitesi yapılması da olanaksızdır. Çok sayıda malikin olduğu yerde çok sayıda hukuki problemin çıkacağı göz önünde bulundurulmalıdır.
Kısaca, Yasanın riskli yapı tespitine ilişkin 3. maddesinin 1. fıkrasının öncelikle başvuru koşulları yönünden yeniden düzenlenmesi, konut, rezidans, dükkân vb. nitelikte bağımsız bölüm yapılmasına olanak sağlayan 6. maddesinin 6. fıkrasının ise yeniden gözden geçirilerek doğal afetin önemi ve aciliyeti dikkate alınarak kısa sürede sağlıklı, fenne uygun konut yapılmasına imkân tanıyacak şekilde yeniden kurala bağlanması gerekmektedir.
MÜTEAHHİTLER SIKI DENETLENMELİ
Öte yandan, kentsel dönüşümün aciliyeti, kaynakların sınırlılığı dikkate alınarak riskli alanlardaki riskli yapıların kentsel dönüşümüne öncelik tanınması ve bunun için müteahhit firmaların sıkı bir şekilde denetlenmesi şarttır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi milletin meclisidir. Millet tarafından verilen temsil yetkisinin dikkatli, özenli ve tarafsız bir biçimde kullanılması esastır. Meclisçe çıkarılan bir yasanın vatandaş aleyhine sonuç doğurması kabul edilemez. Böyle bir durum, kanunun yeniden gözden geçirilmesini ve değiştirilmesini gerekli kılar. 6306 sayılı Yasanın vatandaşı doğal afetlerden korumayı, sağlıklı ve fenne uygun binalarda oturmasını sağlamayı hedeflediği, bu suretle yaşama hakkını güvence altına almayı amaçladığı aşikardır. Kanun uygulamada bu amaca aykırı kullanıma cevaz veriyorsa, düzenlemenin ivedilikle değiştirilmesi zorunludur. Yaşama hakkı üzerinden rant sağlamak, toplumsal adaleti huzuru ve devlete olan güveni zedeler.
DEVLET MAĞDURİYETLERİN ÖNÜNE GEÇMELİ
Türk yönetim geleneğinde Devlet, koruyucu, kollayıcı, kerim devlettir. Devletimizin bu niteliğine uygun olarak iktidardan ve ilgili Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan konu ile ilgilenmesini, vatandaşı, şehirleri ve çevreyi koruyarak mağduriyetin önüne geçmesini bekliyoruz.
Ülkemizde piyasa ekonomisi hızlı bir değişim içinde. Bu değişim sürecinde felaketin nasıl ranta dönüştüğünün romanının yazılıp, insanın ve toplumun dramının anlatılması gerekiyor. Bugünlerde böyle bir roman medyada yazılmaya başlandı. Romanın kahramanı Taşyapı, dramı yaşayan İstanbul…
Para, günümüzde edebiyattan sanata mimariden şehirciliğe güzel ve estetik olan her şeyi yıkıp geçiyor. Buna engel olalım. Milleti ayakta tutan güzel şeylerin, değerlerin kıymetini bilelim, ranta yenilmeyelim.