Mustafa Kemal’in askerleri...
36 Osmanlı Padişahı’ndan 12’sinin tahtlarını darbe sonucu kaybettiği bir coğrafyada yaşıyoruz.
Fatih Sultan Mehmet dahil, darbe girişimi yaşamamış Osmanlı padişahı yok.
İnanmayanlar, Osmanlı tarihiyle son derece barışık bir isim olan Erhan Afyoncu’nun da yazarlarından birisi olduğu Osmanlı İmparatorluğu’nda Askeri İsyanlar ve Darbeler kitabını okuyabilirler.
Yazıya bu bilgiyle girmemin sebebi, çok sık yapılan Osmanlı-Cumhuriyet mukayesesi değil.
Cumhuriyet, Osmanlı döneminde kullanılan bayrakla yoluna devam etmişken, tarihimizin bir kısmını sevip diğer kısmını sevmemek saçma geliyor bana.
Türkiye, günlerdir mezuniyet törenlerinde “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye slogan atan genç teğmenleri tartışıyor.
Kurulan övgü ve yergi cümlelerine bakıyorum, hiç 22 yaşında olmamış, hiç mezuniyet sevinci yaşamamış insanlar gibi davranıyoruz.
Türkiye’de ilk askeri darbe hazırlığı 1943 yılında İsmet Paşa’ya karşı başladı,1947’de zirveye çıktı.
Demokrat Parti’ye karşı darbe örgütlenmesi 1954’te başladı.
1960 darbesinden sonra iki değil üç darbe girişimi yaşandı, İstanbul’da kurulan cunta Ekim 1961’de, 15 gün önce yapılan seçim sonuçlarını beğenmediği için muhtıra verdi, Meclis’in toplanmadan dağıtılmasını istedi.
12 Mart muhtırası aslında, 9 Mart’taki emir-komuta dışı cuntaya karşı da yapıldı.
1980 Darbesi’nin hazırlığı Kenan Evren’in Genelkurmay Başkanı olur olmaz J Başkanları’na verdiği talimatla başladı.
İlk plana göre 11 Temmuz 1980’de yapılacak darbe son anda Hükümet güvenoyu aldığı için ötelendi.
Evren’in darbe gerekçeleri arasında saydığı MSP’nin Konya Mitingi 6 Eylül 1980’de yapıldı, yani uydurulmuş bir bahane oldu o miting.
27 Şubat’ın ünlü Batı Çalışma Grubu tamamen gizli bir yapılanmaydı, aylar sonra Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya tarafından açıklandı.
15 Temmuz FETÖ kalkışmasının hazırlığı Kasım 2015 seçimlerinde iktidar zafer kazanınca başladı.
Kalkışmanın kilit ismi Adil Öksüz’ün telefonu Akıncı Üssü’nde ilk sinyali Aralık 2015’te verdi.
Bugüne kadar yaşanan hiçbir darbe alenen başlamadı, hep gizli örgütlenmelerle gitti, cunta olarak faaliyetlerine başlayan darbeciler, gerek 27 Mayıs gerekse artçı darbe girişimlerinde hep başlarında üst düzey bir isim, en azından bir orgeneral olması için çaba gösterdiler.
Bu genç teğmenlerin sloganlarından siyasi sonuçlar çıkarmak hele ki Cumhurbaşkanı’na mesaj verdiğini iddia etmek ya siyaseti hiç bilmemek ya da kötü niyetli olmak demektir..
Askeri liseden mezun Aziz Nesin “Kendi Hikayem” adını taşıyan ve yaşadıklarını anlattığı öyküsünde yeni her teğmenin, dünya haritasını açtığı ve zaferler kazanma hayali kurduğundan söz eder. Konuya tam açıklık getirmese de bu bilgi, o gençlerin ruh halleri üzerinde düşünmemizi de gerektiriyor.
Belki de askeri okulları tarikat yuvası olmakla itham edenlere bu şekilde cevap vermek istemiş olabilirler.
***
İşin siyasi tartışma kısmına da girmek gerekiyor:
Canan Kaftancıoğlu, CHP İstanbul İl Başkanı olduğu dönemde “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sözünü fazla militarist bulduğunu söylemişti.
15 Temmuz FETÖ kalkışmasından sonra CHP’nin İstanbul’da düzenlediği mitingde bu slogan atılmaya başlandığında sahneden “Provokasyona gelmeyelim” anonsu yapılmıştı. Yani, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı CHP’nin barışık olduğu bir slogan değil.
Kaldı ki, Kurucu Lider olarak Mustafa Kemal Atatürk’ün adı tek bir partinin tekelinde değildir.
Evet, Mustafa Kemal Atatürk, aynı zamanda CHP’nin de kurucusudur ama tarih bize başka şeyler de hatırlatıyor:
Hatay meselesi için 1937’de Kurun Gazetesi’nde Asım Us imzasıyla yayımlanan yazılarında Atatürk, CHP Hükümeti’ni eleştiren başyazılar kaleme alıp, “Gerektiğinde Cumhurbaşkanlığı’ndan istifa edip, Hatay’a geçerim, benimle gelenler de bulunur” demişti.
Atatürk adını Suriye tezkeresine hayır demiş, Anayasa’dan Türkük kavramını çıkaran taslak hazırlamış 10 Aralıkçıları partideki tepe noktalara yerleştirenlerin tekeline bırakmamak gerekir.
***
Bu ülkede Mustafa Kemal Atatürk’ten nefret eden insanlar yok mu, elbette var, yok saymak, kafayı kuma gömmek olur.
İçinde nefretle yaşayanların çoğunun derdi devrimler ve Cumhuriyet’in laik yapısı.
Bugüne kadar Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri dehasına yönelik nefret cümlesi, nefret gerekçesi duymadım.
Bu genç teğmenler askerliği meslek olarak seçmiş kişiler ve askeri dehasına kimsenin muhalefet edemediği “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” dedikleri zaman peşin hükümlü davranıp, bir siyasi mesaj verdikleri sonucuna ulaşamayız.
Türk Silahlı Kuvvetleri, bu tür meselelere sloganın içeriği üzerinden değil, emre itaat, disiplinsizlik çerçevesinde bakar.
Bu genç teğmenler hakkında şu an bir idari işlem olmasa bile uzun vadede o sloganın sonuçlarıyla bir şekilde karşılaşacaklardır.
Silahlı Kuvvetler, 18 yaşında şehit olmayı emrettiği personeli olduğu için 22 yaş heyecanına bakmayacaktır...
Yazıyı önemli bir notla bitireyim:
Nutuk’u okursanız, Mustafa Kemal Atatürk’ün ordunun siyasete karışmasını istemediğini ve Ekim 1924’te, hem subay hem de milletvekili olan isimlerden, üniformalarını çıkarmasını istediğini görürsünüz.
Türkiye’de karşı olmamız gereken şey, ordu mensuplarının siyasetin içerisinde olmasıdır.
Türkiye’de kimileri ısrarla ordu benimle aynı fikirdeyse siyasete alet olabilir diyor ama Mustafa Kemal Atatürk’ün partiler üstü olduğunu unutuyorlar.