NATO, ABD ve AB'yi savunmak solculuk mu?
Almanya’da ‘aşırı sağ karşıtı’ eylemler haftalardır gündemde. Eylemler, “AfD göçmenlerin geri gönderilmesi için gizli toplantı yaptı” iddiasının hemen ardından başladı. Üstelik çiftçi protestolarının ve grev dalgasının olduğu bir dönemde; bizzat devlet desteğiyle eylem örgütlendi. Cumhurbaşkanı, başbakan, koalisyon ortakları, bakanlar, Deutsche Bank art arda destek açıklaması yaptı. Eylemlerde LGBT sembolleri öne çıktı. Avrupalı yazar Cengiz Köse eylemleri değerlendirdi.
Cengiz Köse
EYLEMLERİN ARKASINDAKİ GÜÇ“Alman kamuoyunu ‘aşırı sağ’a karşı kim harekete geçiriyor? Hangi ideolojik dayanağınız olursa olsun, ‘en demokratik, en ilerici ve en solcu’ adlandırmayla parti olduğunuzu iddia etseniz bile, olaylara karşı aldığınız tavır ve eyleminiz, sizin durduğunuz yeri apaçık ortaya koyar. Bugün ‘aşırı sağa’ karşı demokrasiyi koruma eylemlerini, dolaylı yoldan sistemin ‘sol’ partileri örgütlüyor. Ayrıca 4. kuvvet medya, hukuk ve sermaye çevrelerinden tutun, en son Deutsche Bank da desteğini bildirdi. Ancak toplumu harekete geçiren koalisyon hükümetinin ortakları Sosyal Demokrat Parti ve Yeşiller Partisi ‘sağcı’ politikaların en ateşli destekçileri haline geldi.”
Deutsche Bank şefi Christian Sewing, 'aşırı sağa karşı' eylemlere ilişkin açıklama yaptı.
Sewing, "Ülkemizde nefrete ve ırkçılığa yer yoktur. İktisadi açıdan da buna karşı tavır almak için çok sebep vardır" dedi.
“Almanya içindeki ABD’ye tavır almadan demokrasi korunabilir mi? Almanya içindeki ABD’nin kalmasını ve ‘uydusu’ haline gelmek ‘sağcılık’ değil mi? Enerji kaynağını Rusya’dan değil ABD’nin denetlediği en masraflı yoldan temini, ‘solculuk mu’? Yanlış enerji politikasından dolayı, hayatın her alanını ateşleyen pahalılığa benzin dökmek, sağcılık değil mi? Ukrayna’daki Nazi taburlarına ‘yanlışlıkla’ silah göndererek, demokrasi korunabilir mi? ‘Aşırı sağ’ ve Nazi taburları birbiriyle kardeş değil mi? Dünyadaki baş çelişmede, ileriyi temsil eden çok kutupluluğun karşısında, tek kutuplu gerici kampta yer almak ‘sağcılık’ değil mi?
Cengiz Köse’nin değerlendirmelerinin tamamı şöyle:
Tramvayda şehir merkezine doğru ilerlerken, bir grup Alman gencine kulak misafiri oldum.
Önceki gün binlerce insanın katıldığı ‘aşırı sağa karşı demokrasiyi koruyalım’ mitingi hakkında konuşuyorlardı. Aralarındaki tartışmadan dikkatimi şu çekti: “Katılım çok yüksekti ancak fark ettiniz mi, göçmenleri görmedim nerede onlar? Demokrasi giderse birinci hedef kendileri olur, bizi aşırı sağa karşı baş başa bırakmasınlar!”
Söz konusu ‘demokrasi’ olunca, Almanya’daki göçmenler elbette duyarsız kalmaz, önemli kesimi de desteğini esirgemez. Göçmenlere sadece miting meydanlarında değil, dün olduğu gibi bugünde her ‘alanda’ ihtiyaç duyuluyor. Bu alanları kısaca ele alabiliriz.
Gösterilere Başbakan Scholz ile Dışişleri Bakanı Baerbock da katıldı ve destek verdi
‘SANA İHTİYACIMIZ VAR’Alman devletinin en başta sermayesi, siyaseti ve güvenliği ‘sana ihtiyacımız var’ diyor.
Başta üretim ve yapı branşları olmak üzere, birçok sektörde ‘kalifiye’ eleman kıtlığı yaşanıyor. Almanya artık dışardan sadece hammaddeye değil ‘kaliteli’ insan kaynağına muhtaç. İnsan kaynağının yeni adresi güneydoğu Asya olduğu söyleniyor. Almanya Cumhurbaşkanı bile yurt dışı ziyaretlerinde bu konuya değinmek zorunda kalıyor. Başbakan’ın da Asya bölgesine seyahatinde, çantasında ‘kalifiye eleman’ dosyası eksik olmuyor. Dışişleri bakanının yurt dışı gezi ajandasında, ‘nitelikli’ eleman ilk sıralarda yer alıyor. En son Alman Ticaret Odası’yla birlikte, ziyaret edilen güneydoğu Asya ülkeleriyle nitelikli işgücü anlaşmalarına varılmış.
Almanya’nın birçok sektörü 2024-2026’da yurt dışından kaliteli insan kaynağını ithal edecek. Sermaye ve siyasetin çabalarını şöyle özetleyebiliriz: “Denklemde sen yoksan sermaye kâr yapamaz, denklemde sen yer almazsan ‘aşırı sağ’ seçimi kazanır.”
Köln
PARALI ASKERLE ‘VATAN SAVUNMASI’ GÜÇSÜZ KALABİLİRPeki güvenlik alanında ‘göçmenler’ denklemin neresinde yer almalı? Güvenlikten söz ederken, askerlik öne çıkıyor. Almanya’da zorunlu askerlik 2011’den beri ‘rafa’ kaldırıldı. Ancak ‘barışın tehdit altında olması durumunda’ savunma hakkı doğar ve zorunlu askerlik tekrar yürürlüğe konulabilir. NATO üyeliğinden dolayı, Almanya silahlanmaya milli gelirin 2’sini ayırmalı.
Son dönemde savunma bakanı ‘savaş tehditine’ karşı zorunlu askerliğin tekrar gündeme gelebileceğini duyurdu. Çünkü paralı askerle ‘vatan savunması’ güçsüz kalabilir. Dolayısıyla kadrolu asker açığını da güçlendirmek isteyen savunma bakanlığı, göçmen kökenli gençlere de çağrı yapıyor. Örneğin ‘Sende donanmanın bir parçası ol’ Türkçe afişiyle, Türk kökenli gençlere sesleniyor. Şöyle özetlenebilir: “Sen olmadan ‘kriz bölgelerine müdahale gücü’ tamamlanamaz.”
Sermaye, siyaset ve güvenliğin göçmenlerle ilgili durumu, böyle. Şimdi özellikle 2024’ün başından beri sokakları, meydanları ve yolları dolduran kitlesel eylemlerin göçmenlerle ilişkisine bakalım.
Osnabrück'te düzenlenen eylemden bir kare
HER ŞEY SADECE ‘BİR’ TOPLANTIYA DAYANDIRILIYORAlman çiftçisinin ayağa kalkmasıyla başlayan, sonra tren makinistlerin greviyle güç kazanan, ardına toplu taşımaların ve havaalanı personelinin iş bırakma kararıyla devam eden eylemlere, bir yenisi daha eklendi.
‘Aşırı sağa karşı demokrasiyi koruyalım’ adı altındaki kitlesel gösteriler, Almanya’nın şehirlerinde devam ediyor. Gösterilerin aniden patlak verme nedeni, 3 ay önce yapılan ancak şimdi 4. kuvvet medyaya servis edilen ‘gizli’ toplantıya dayandırılıyor. Potsdam’da bir otelde yapılan ‘gizli’ toplantıda, ‘göçmenleri geri gönderme’ konusuyla ilgili sunum ve kitap tanıtımı yapılmış. Toplantıya Avusturya’dan davet edilen ‘İndentitare’ hareketinin sözcüsü yanısıra, AfD parti yetkilileri de katılmış. Bu toplantının ‘bardağı taşırdığını’ söyleyen uzmanlar, siyasetçiler, hukukçular vs. AfD’nin aşırı sağın odağı haline geldiğini ve ‘kapatılmayla’ karşı karşıya olduğunu öngörüyorlar. Herşey sadece ‘bir’ toplantıya dayandırılıyor. Ancak Thüringen’in bir enstitüsünde her ay ‘aşırı sağcı’ tezleri içeren, toplantılar yapılıyor.
LGBT bayrak ve sembolleri eylemlerin değişmez unsuru oldu
AfD KAZANDIĞI ŞEHİRLERDE GÖÇMENLERİ İŞE ALIYORPeki bu süreç nasıl okunmalı? Demokrasi sadece ‘aşırı sağa’ veya AfD’ye karşı korunarak muhafaza edilebilir mi? Bir defa AfD uzaydan gelen bir ‘tehlike’ değilki! AfD finans krizinin ‘istenmeyen çocuğu’ olarak sistemin bağrından doğdu. AfD hükümet olsa bile bugünkü söylemlerini uygulaması imkânsız. Çünkü AfD göçmen politikasını popülist propagandaya göre değil, Almanya’nın mecburiyetlerine göre güncellemek zorunda kalacaktır. Kazanmış olduğu bazı bölgelerde, göçmenleri işe aldığı biliniyor.
EYLEMLERİN ARKASINDAKİ GÜÇAlman kamuoyunu ‘aşırı sağ’a karşı kim harekete geçiriyor? Hangi ideolojik dayanağınız olursa olsun, ‘en demokratik, en ilerici ve en solcu’ adlandırmayla parti olduğunuzu iddia etseniz bile, olaylara karşı aldığınız tavır ve eyleminiz, sizin durduğunuz yeri apaçık ortaya koyar. Bugün ‘aşırı sağa’ karşı demokrasiyi koruma eylemlerini, dolaylı yoldan sistemin ‘sol’ partileri örgütlüyor. Ayrıca 4. kuvvet medya, hukuk ve sermaye çevrelerinden tutun, en son Deutsche Bank da desteğini bildirdi.
Ancak toplumu harekete geçiren koalisyon hükümetinin Sosyal Demokrat ve Yeşiller partisinin genel siyasetine ne demeli? Bizzat kendileri ‘sağcı’ politikaların en ateşli destekçileri haline geldiler. Alın size bazı ‘sağcı’ tavırlar ve örnekler.
EYLEMLER ORTAKLAŞMALI: AB VE NATO HEDEFE KONULMALIAlmanya içindeki ABD’ye tavır almadan demokrasi korunabilir mi? Almanya içindeki ABD’nin kalmasını ve ‘uydusu’ haline gelmek ‘sağcılık’ değil mi? Enerji kaynağını Rusya’dan değil ABD’nin denetlediği en masraflı yoldan temini, ‘solculuk mu’? Yanlış enerji politikasından dolayı, hayatın her alanını ateşleyen pahalılığa benzin dökmek, sağcılık değil mi? Ukrayna’daki Nazi taburlarına ‘yanlışlıkla’ silah göndererek, demokrasi korunabilir mi? ‘Aşırı sağ’ ve Nazi taburları birbiriyle kardeş değil mi? Dünyadaki baş çelişmede, ileriyi temsil eden çok kutupluluğun karşısında, tek kutuplu gerici kampta yer almak ‘sağcılık’ değil mi?
Alman halkı ister çiftçinin sorunlarını dile getirsin ister işçi sınıfının emek mücadelesini talep etsin veya aşırı sağa karşı sokaklara dökülsün, neticede halk aynı halktır. ‘Aşırı sağa’ karşı gösterilere katılan yüzbinlerce insan, aynı zamanda hükümetin ‘sağcı’ politikalarına karşıda sesini yükseltmesi en doğal hakkıdır. Böylece gösteriler yeni bir ivme kazanarak, ‘kutuplaşmayı’ aşabilir ve ‘halk hareketine’ dönüşebilir. Halkın enerjisi sadece küçük hedefe yönelik değil, büyük hedefe yani AB’nin yanlış politikalarına, savaşa ve NATO’ya karşı etkili olur.
Bu durumda göçmenler de Alman halkının yanında yer alır ve onları aşırı sağla ve hükümetin ‘sağcı’ politikalarıyla baş başa bırakmaz.
Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier, ülkede ‘aşırı sağa karşı eylemler’e destek açıklaması yaptı. Steinmeier, “sokağa çıkan göstericilerin herkesi cesaretlendirdiğini’ söyledi. Steinmeier, yayımladığı video mesajında Almanya’nın birçok yerinde yapılan ‘aşırı sağ karşıtı’ gösterilere işaret ederek, "Hepsi birbirinden farklı ancak hepsinin ortak yanı bulunuyor. Onlar, şimdi insan düşmanlığına ve aşırı sağa karşı ayağa kalkıyor." ifadelerini kullandı. Steinmeier, "Bu insanlar hepimizi cesaretlendiriyor. Onlar, cumhuriyetimizi ve anayasamızı, anayasanın düşmanlarına karşı savunuyor. Onlar, insanlığımızı savunuyor." şeklinde konuştu.
Gösterilerden Başbakan Scholz da memnun
Almanya Başbakanı Olaf Scholz, son haftalarda aşırı sağcılığa karşı düzenlenen çok sayıda gösteriyi memnuniyetle karşıladığını bildirdi. Scholz, yayımladığı haftalık videosunda, "Ülkemiz şu anda ayakta ve milyonlarca vatandaş sokaklara çıkıyor. Demokrasiyi güçlü kılan demokratların dayanışmasıdır." ifadelerini kullandı.
Savunma Bakanı Pistorius AfD'yi hedef aldı
Osnabrück'te düzenlenen gösteriye katılan Federal Savunma Bakanı Boris Pistorius burada yaptığı konuşmada AfD’yi hedef aldı. AfD'nin sistem değişikliği istediğini belirten Pistorius, "Bu, ırksal çılgınlığın, ayrımcılığın, eşitsizliğin ve adaletsizliğin karanlık zamanlarına geri dönmek istemelerinden başka bir şey değil." açıklaması yaptı.