Türkiye-ABD ilişkileri ve ABD üsleri

 

DOÇ. DR. ALİ FUAT GÖKÇE*

Türkiye ve ABD, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ilişkilerini geliştirmiştir. Bu ilişkilerin gelişmesinde oldukça çetin bir süreç izlenmiş ve Türkiye, ABD ve Batı’nın desteğini almak zorunda bırakılmıştır. Türkiye savaş boyunca dengeli bir politika izlemeye çalışmış, Almanya’nın izlediği “bir millet bir devlet” politikası Avrupa’da ve Sovyetler Birliği’nde büyük endişe yaratmasına rağmen Türkiye’de uzun bir süre endişe yaratmamıştır. Ancak, Almanya’nın “hayat sahası” politikası kapsamında Çekoslovakya işgali ile İtalya’nın Arnavutluk işgali Türkiye’de endişelerin artmasına neden olmuştur.

Savaş sonrası ortaya çıkan iki kutuplu dünya düzeninin aktörlerinden Sovyetler Birliği’nin 1925’de Türkiye ile imzaladığı Dostluk ve Saldırmazlık Anlaşması’nın yenilenmeyeceğini 19 Mart 1945’te açıklaması, Boğazların iki ülke tarafından ortak savunulması ve toprak taleplerini içeren yeni bir anlaşma istemesi Türkiye’yi Batı emperyalizmine yöneltmiştir.

BÖLGESEL VE KÜRESEL SAVAŞLAR

Türkiye, savaş sonrası NATO’nun kuruluş aşamasında ittifaka dahil olmak için girişimlerde bulunmasına rağmen istediği sonuca ulaşamamıştır. Türkiye’nin NATO’ya kabulu Kore Savaşı’na asker göndermesi ile olur. ABD, Kore Savaşı ile birlikte bölgesel savaşların olabileceğini ve bu savaşların da küresel savaşlar gibi etkili olabileceğini görmüş ve Sovyetler Birliği’ne karşı tedbir almak ve set çekmek için muhtemel bir savaşta kullanılabilecek ve Sovyetler Birliği ile Orta Doğu gibi bir bölgeyi kontrol altına alabilmek için üslere ihtiyaç duymuştur. Bu ihtiyaca binaen Türkiye NATO’ya kabul edilmiştir.

Türkiye-ABD ilişkileri, 5 Haziran 1964’te ABD Başkanı Johnson tarafından gönderilen mektup ile olumsuz bir seyre dönüşmüştür. ABD’nin Kıbrıs sorununda aldığı Türkiye karşıtı tavır, Türkiye’de ABD karşıtı gösterilere yol açmıştır. Yine 1974 yılında yapılan Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında uygulanan “silah ambargosu” iki ülke arasında gerginliği artırmıştır.

ABD ve Türkiye ilişkileri 12 Eylül 1980 sonrası bir süreliğine düzelmesine rağmen Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra Irak ve Balkanlardaki gelişmeler Türkiye’nin tehdit algılamasını Kuzey’den Güney’e ve Batı’ya kaydırmıştır. Özellikle son dönemde Irak, Suriye ve Doğu Akdeniz’deki gelişmeler Türkiye’yi iyice çevrelemiştir. Bu çevreleme ise özellikle ABD ve Batılı devletler tarafından söz konusu yerlerde üsler kurulması, Türkiye’nin güvenliğini tehdit edecek politikaların izlenmesi suretiyle yapılmaktadır.

Daha önce kurulanlar ve yeni eklenen üslerin bulunduğu yerler incelendiğinde oldukça ayrıntılı ve kuşatıcı bir stratejinin uygulandığı görülmektedir.  ÜSLERLE KUŞATMA

ABD’nin Soğuk Savaş döneminde Türkiye’nin bulunduğu coğrafyada kurduğu üslerin faaliyetleri, Soğuk Savaş sona ermesine rağmen devam etmekte ve bugünlerde bu üslere farklı yerlerde yenileri eklenmektedir. Daha önce kurulanlar ve yeni eklenen üslerin bulunduğu yerler incelendiğinde oldukça ayrıntılı ve kuşatıcı bir stratejinin uygulandığı görülmektedir. ABD, bu bölgedeki üslerinin bir kısmında askeri kuvvet bulundururken, bir kısmını ise dinleme istasyonları şeklinde oluşturarak, sanayi casusluğu, sinyal istihbaratı ile dinleme ve propaganda faaliyetleri icra etmektedir. Bu üsleri Pasifik’te ve Avustralya’da kuran ABD, Kıbrıs adasında da Ayios Nikolaos ile Agrotur dinleme üslerini kurmuştur. Bu üslerde askeri amaçlı dinlemelerin ötesinde sanayi ve ticaret casusluğu ve telekulak operasyonlarına varacak şekilde dinlemeler yapılmaktadır

Bu üsler arasında en önemlisi ise Kıbrıs adasındaki Ayios Nikolaos ile Agrotur üssüdür. Bu üssü önemli kılan husus ise üssün hemen üstlerindeki iyonosfer tabakasının sahip olduğu özelliktir. Elde edilen bilgilerin en iyi şekilde değerlendirilebilmesi için Amerikan casus uydularının yörüngelerinin bu bölgeden geçmesi gerekmektedir. Bu özelliğe uyan tek yer ise Kıbrıs adasıdır. Kıbrıs adası Doğu Akdeniz ve Orta Doğu haberleşmesinin takip edilmesi açısından doğal bir casusluk merkezi durumundadır.

Ayios Nikolaos ile Agrotur dinleme üsleri vasıtasıyla günümüzde istihbarat faaliyetleri devam etmektedir. 15 Temmuz 2014 tarihinde İsrail’in Gazze’ye başlattığı saldırı, Afganistan’daki çatışmalar, Irak, Mısır, Libya ve Suriye bu üslerden her an dinlenmekte ve takip edilmektedir. Yine 23 Eylül 2014 tarihinde DAEŞ terör örgütüne karşı başlatılan ABD destekli hava operasyonları bu bölgeden idare edilmiştir. Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği’nin hassas askeri birliklerinin ve füze rampalarının bulunduğu bölgelere kadar dinleme ve takip etme etki alanı olan bu üsler halen varlıklarını sürdürmektedir. Yine, Ayios Nikolaos’un 20 kilometre doğusunda yer alan Cape Greco ise NATO tarafından erken uyarı haberleşme birimi olarak kullanılmıştır. Cape Greco’nun en önemli işlevi ise mikrodalga hatlarla Olimpos Dağı’ndaki radar sistemine bağlanarak NATO’ya bölgenin hava sahası ile ilgili canlı görüntü sunmasıdır.

ASKERİ HAREKETLİLİKLER TAKİP ALTINDA

Güney Kıbrıs Rum Kesimi topraklarında bulunan Olimpos Dağı’nda kurulan Project Sandra over the Horizon Radar istasyonu ABD’nin ve İngiltere’nin en önemli göz ve kulaklarından biridir. Bu istasyonda Rusya’dan Ortadoğu’ya, Kafkasya’dan Orta Asya’ya kadar olan coğrafyada radyo sinyal ve dalgalarını takip ederek, ticari, askeri, diplomatik görüşmeleri kayıt altına alma imkanına sahiptir. Bu üs vasıtasıyla gözlemlenen bölgelerdeki savaş uçakları ve füze rampaları dahil olmak üzere bütün askeri hareketlilikler takip altındadır.

ABD, bu üslerin haricinde Yunanistan’da üsler kurmaya başlamıştır. Yunan medyasında çıkan haberlere göre Yunanistan’dan yeni yapılması planlanan savunma anlaşması kapsamında ABD askerlerinin 20’den fazla yerde bulundurulmasına yönelik çalışma var. Ayrıca, ABD'nin, Girit adasındaki Suda körfezinde bulunan üssünü Yunanistan’ın talepleri doğrultusunda genişletme kararı alması, Girit’te ABD varlığının güçlenmesi anlamına gelmektedir. ABD’nin Haziran 2020’de Türkiye sınırına 40 km uzaklıktaki Yunanistan’ın Dedeağaç bölgesinde üs kurması ve bu üsse askeri deniz helikopterlerinin konuşlanması oldukça önemli bir gelişmedir.

ABD Türkiye ve Rusya’yı kuşatmak için Doğu Akdeniz’deki artan gerilimden faydalanarak, tarihsel süreçte yaptığı gibi Türkiye’ye karşı her zaman Yunanistan’ın yanında tutum sergileyerek, Yunanistan’ı bir üs haline getirmektedir. ABD’nin Dedeağaç’ta üs kurması ve buraya ağır silahlar yığması sadece Rusya ve Türkiye açısından değerlendirilmemelidir. Çin’in Yunanistan’ın Pire limanının büyük bir oranda işletmesini satın alması da ABD’nin gözünden kaçmamıştır. Bu liman üzerinden kara yolu vasıtasıyla Balkanlar üzerinden Avrupa’ya giden güzergahı kontrol etmek için Dedeağaç’ta üs kurmaya karar verdiğini de değerlendirmek gerekir. Yunanistan’la Batı Trakya'da Türklerin yoğun olduğu İskeçe Kayalar'da ortak tatbikat düzenlemesi, Dedeağaç’ta üs kurması, donanmasının en büyük gemilerinden birini Girit adasına demirlemesi yeni dönemde ABD’nin bölge üzerindeki niyetini ortaya çıkarmaktadır.