Uğur Mumcu suikastinin 32. Yılı!

Ceyhan Mumcu, gazeteci, insan ve kardeş Uğur Mumcu’yu anlattı. Dönemin İsrail elçisinin suikastten kısa bir zaman önce Uğur Mumcu’yu ziyaret ettiğini hatırlatarak ‘Mossad azmettirdi.’ görüşünü tekrarladı. “Suriye’nin kuzeyindeki gelişmeler aynen Uğur Mumcu’nun son yazılarındaki gibi.” dedi.

Ceyhan Mumcu, dava sürecindeki son gelişmeleri değerlendirdi ve tanık olarak ifadeye çağrılan dönemin Emniyet Genel Müdürü, Eski İçişleri ve Adalet Bakanı Mehmet Ağar’ın “bildiklerini anlatmasının” faydalı olacağını aktardı.

‘HOŞGÖRÜLÜ, İLGİLİ, ESPRİLİ’

Ceyhan Mumcu, Uğur Mumcu’nun “Partilerüstü” olduğunun altını çizdi. Suikastin amacının Türkiye-İran çatışması çıkarmak olduğunu vurguladı.

Ceyhan Mumcu, yakalanan sanıklarını önce azmettirenleri açıklayacaklarını, sonra vazgeçtiklerini dile getirdi. Şebnem Korur Fincancı’nın sanıklara verdiği raporlarla azmettiricinin ortaya çıkmasını engellediğini kaydetti.

Sanıklarla Muammer Aksoy ve Ahmet Taner Kışlalı cinayetleri arasında da bağların ortaya çıktığını öne sürdü.

Ceyhan Mumcu ülke gündemine ilişkin de değerlendirmelerde bulundu.

‘KEMALİST VE TOPLUMCUYDU’

Merhaba. Kardeşinizi öncelikle hangi özellikleriyle tanımlıyorsunuz?

“25 yaşında gazeteciliğe başladı. 50 yaşında aramızdan ayrıldı. Uğur’u iki cümle ile anlatabilirim. Birincisi, insanların gerçekleri bilme ve öğrenme hakkı adına yaşadı. İkincisi de antiemperyalist oluşudur. Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Devrimleri Uğur’u çok etkilerdi. Onun için Kemalist ve toplumcuydu.”

İnsan ve kardeş olarak nasıl hatırlıyorsunuz?

“Çok hoşgörülüydü. Tüm dünya görüşlerine saygılıydı. Burayı çok önemsiyorum çünkü ‘Bizim partinin ideoloğudur.’ gibi daraltma çabaları var. Bu Uğur Mumcu’ya çok uymuyor. Antiemperyalist herkese dosttu. Partilerüstüydü. Kardeş olaraksa çok ilgili ve yardımcıydı. Beni olayları daha iyi takip etmem için uyarırdı.

“Çok espriliydi. Mizahı bir mücadele yöntemi olarak benimsemişti. ‘Sakıncalı Piyade’ eseri bunun örneğidir. O kitap elliyi aşkın baskı yaptı, tiyatroları oldu. Bir kitabının ön sözünde ‘Kızarak yazdım anlamadınız, gülerek yazıyorum belki anlarsınız.’ der. Öfkelense bile çabuk şekilde onu atlatır. İşi mizaha vururdu.”

‘YABANCI ÖRGÜT İŞİDİR ÇÖZEMEYİZ’ DEDİLER’

Uğur Mumcu davası 25 yıldır sürüyor...

“2000 yılında açıldı. Olay günü Devlet Güvenlik Savcısı ‘Yabancı örgüt işidir çözemeyiz.’ dedi. Buna Türk milleti tepki gösterdi. Hemen ertesi günlerde bütün partilerin imzasıyla Meclis araştırma önergesi verildi. Mumcu özel oturumu yapıldı. Her grup adına bir milletvekili cinayeti kınadı ve savcıyı eleştirdi. TBMM’de Fail-i Meçhul Cinayetler Komisyonu kuruldu. Başkanı da Doğru Yol’dan Sadık Avundukluoğlu oldu. Gerekeni yaptı, raporu tamamladı ama Meclis’in yenilenmesiyle çalışmalar kadük kaldı.”

Amaç ne idi?

“Bir Uğur Mumcu’yu tasfiye etmek. Bu daha az önemlidir. Asıl amaç bu suikast aracılığıyla Türkiye-İran çatışması başlatmak. Suikastten hemen sonra ‘Mollalar İran’a’ diye bir akım başladı. Ben de ilk zamanlar bu akıma kapıldım. Zamanın İçişleri Bakanları, bazı milletvekili, siyasetçi ve gazeteciler bunu işlediler. Hala daha savunan var ama ben ayrıntılı bir araştırmadan sonra bunun İran tarafından yapılmadığını açıkça gördüm ve söyledim. Çok destek görmedim çünkü hala böyle düşünenler var.”

AKSOY CİNAYETİ SİLAHI MUMCU SANIKLARINDA’

Geçen hafta CHP İstanbul Milletvekili Oğuz Kaan Salıcı, firari sanık Oğuz Demir’in İran’da olduğu iddiasını gündeme getirdi...

“Bu sanık bombaları temin eden kişidir. Kimyagerdir. Tarım ilaçları mağazası vardı. Sanıklar bombanın nasıl yerleştirildiğini çok detaylı bir şekilde anlattılar. Almanya’da olduğu da iddia ediliyor.”

Dava süreci neleri ortaya çıkardı?

“Bu davada elde edilen sonuçlar şunlardır: Bir, Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Muammer Aksoy’u öldüren silah bu yargılanan sanıklarda çıktı.

“İki, Ahmet Taner Kışlalı cinayetindeki bomba düzeneği Uğur Mumcu’dakiyle aynıdır. Üç, Uğur Mumcu’yla ilgili fiziki takip anlatıları gerçeğe uygundur. Tetikçilerle ilgili kanıtlar ortada fakat azmettirenlerle ilgili bir sonuca gidilemedi. Davaya çok dış müdahaleler yapıldı. Kendilerine ‘solcu’ diyen çevrelerden hem de.”

‘SANIKLAR FİNCANCI’NIN RAPORUNDAN SONRA VAZGEÇTİLER’

Kimler nasıl müdahale etti?

“Sanıklar emniyette azmettirenleri açıklayacaklarını söylediler. Sonra bundan vazgeçtiler. ‘İfadeleri işkence altında verdik, raporumuz da var.’ dediler. Bu raporu da Şebnem Korur Fincancı verdi. Fincancı da sanıkları görmeden ve muayene etmeden rapor yazıyor. O İstanbul’da, sanıklar Eskişehir’de.”

Kesin bilgi mi?

“Evet, kesin bilgi. Beni de dava etti. Baroya da şikayet etti. Dava dosyasında da var. ‘Ben işkenceye karşı çıktım.’ dedi. Hatta Uğur’un kendi gazetesi Cumhuriyet Gazetesi bile bu konuya müdahil oldu. Fincancı’dan yana tavır aldı. Avukatlarına diyor ki ‘Müvekkillerin sana anlatsınlar. Yaz bana getir, ben buna göre raporu vereyim.’ diyor. Teşhisi de adliye sonrası stres travması.”

İSRAİL ELÇİSİNİN UĞUR MUMCU’YU ZİYARETİ

Sizce kim azmettirdi?

“Azmettirici Mossad’dır. İsrail, Uğur’un yazılarından çok rahatsızdı. Suikastten çok kısa bir zaman önce İsrail elçisi Uğur Mumcu’yu ziyaret etmiş ve ‘Bombalı bir saldırıda bacakların kopabilir.’ diyor.

İsrail elçisinin suikast öncesi Uğur Mumcu ile görüştüğünü nereden öğrendiniz?

“Uğur Mumcu’dan. Yakın çevresi de bu görüşmeyi iyi biliyor. Hatta Adalet Bakanı Şevket Kazan da ‘Mossad yaptı.’ diyenlerdendi. Gazeteci Nezih Tavlaş’la elçiliğe gittim ve büyükelçi ile görüştüm. Ama reddettiler. Sonra hemen elçiyi değiştirdiler.”

Mehmet Ağar’ın dinlenmesi istemini nasıl buldunuz?

“Keşke bazı şeyler açıklayabilse. Elbette ki bizden fazla bilgisi vardır. Bunları içtenlikle açıklasa davaya büyük katkısı olur. Sorumlu gazetecilerden Uğur Mumcu davasını ve bütün aşamalarını inceleyen bir kitap yazmalarını istiyorum. Bu öncelikle Cumhuriyet’in görevidir ancak yapmazsa Aydınlık’a düşer.”

‘GELİŞMELER AYNEN YAZILARINDAKİ GİBİ’

Uğur Mumcu’nun Mossad-CIA- PKK yazıları, Suriye’nin kuzeyindeki bugünkü durumlara yönelik miydi?

“Kesinlikle. Uğur Mumcu’nun çalışmaları bugün Suriye’nin kuzeyindeki gelişmelerle doğrudan ilgili. O zaman bunları gördü. Orada İsrail himayesinde bir sözde Kürt devleti kurma planını fark etti. Türk kamuoyunu bu konuda aydınlattı. Yanılmadı. Gelişmeler aynen son yazılarındaki gibi.”

Aynı zamanda bir politikacısınız. Devlet Bahçeli’nin çıkışıyla doğan yeni gündeme ne dersiniz?

“Abdullah Öcalan, son kullanma tarihi bitmiş bir ilaç gibi. Daha evvel de açıklamaları oldu ama sonuca gitmedi. Türkiye terörle mücadelede başarılı bir konumda. PKK kırk yılı aşkın zamanda bir başarıya ulaşamadı. Bu konuda ordumuzu tebrik ediyorum. Çok beklentiye girmemekle beraber bir deneme yapılmasında şimdilik sakınca yok. Görünüyor ki Öcalan ve DEM Parti pazarlık peşinde. Bu girişimin de sonuç getirmeyeceğini düşünüyorum. Çünkü PKK’nın patronu Öcalan değil ABD.”

‘KENDİLERİNE ROTA ÇİZEBİLSİNLER’ DİYE’

Konuşmalarınızda ‘Hep Uğur Mumcu yaşasaydı.’ diyorsunuz. Niçin bunu vurgulama ihtiyacı duyuyorsunuz?

“Hukuken başına iş almasın diye yazılarını iki-üç kere okurdum. Şimdi yakın tarihteki kritik olayları göz önünde bulundurarak ‘Yaşasaydı hangi tavrı alırdı?’ diye hep düşünüyorum. ‘Yaşasaydı’ diye niçin söylüyorum? Onun izinden gitmek isteyenler, bu meselelere bakarak kendilerine bir rota çizebilirler.

“Örneğin, Doğu Perinçek’in Ermeni soykırımı yalanına karşı mücadelesinin baş destekçisi olurdu. Buna çok eminim. Sonra, Ergenekon kumpasında kesinlikle sanık olurdu. Çünkü o davalar antiemperyalistleri sindirme ve yok etme operasyonuydu.”

15 Temmuz’a ne derdi?

“İyi ki sordunuz. 15 Temmuz’un ABD ve NATO destekli bir girişim olduğunu ifşa ederek karşısında yer alırdı. NATO’ya bağlılığını savunan, Avrupa Birliği’ni hedef yapan Uğur Mumcu’yu anlamamıştır. Uğur, NATO’dan gelen belaları falan da gördüğü için hedef oldu. Mesela Ertuğrul Özkök, Uğur üniter yapıyı savunduğu ve küreselleşmeye karşı olduğu için ‘patinajcı’ diye eleştiriyordu. Bugün Uğur yaşıyor ama Özkök silindi gitti.”

* Son sözlerinizi rica edebilir miyim?

“Uğur Mumcu’nun bugünkü varisleri Türkiye Gençlik Birliği, Öncü Gençlik ve Cumhuriyet Kadınları Derneği gibi kitle örgütleridir. Gençleri ve kadınları onlarla birlikte olmaya çağırıyorum.

“Daha iyi gelecek ve daha iyi bir dünya için görev başına.”

    ‘CIA VE MOSSAD’IN KÜRTLERİN ARASINDA NE İŞİ VAR’

24 Ocak 1993’te şehit olan Uğur Mumcu, son zamanlarında PKK-CIA-Mossad ilişkisine yoğunlaşmıştı.

Katliamdan 17 gün önce “ABD için sorun, İran, Irak ve Türkiye’nin birer bölümünü kapsayacak bir Kürt devleti üzerinde şimdiden egemen olmak ve olası petrol yataklarını bu Kürt devleti aracılığı ile elinde tutmaktır. Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa, ne işi var CIA ve Mossad’ın Kürtler arasında? Yoksa CIA ve Mossad, antiemperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?” diye yazmıştı.