Trablusgarp Savaşı  ile ardından başlayan 1 ve 2. Balkan Savaşları ve  1. Dünya Savaşı’ndan mağlup olarak çıkan Osmanlı Devleti’nin  İtilaf Devletleri adına İngiltere ile  30  Ekim 1918 tarihinde  imzaladığı Mondros silah bırakışmasının içerdiği ağır hükümler Osmanlı için bir  çöküş, yıkım ve ölüm fermanıydı. İtilaf Devletleri, Mondros Antlaşmasının hükümlerini keyfi olarak uygulayıp Anadolu’nun işgaline soyunurken,15 Mayıs 1919’da İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali ile kirli ve kanlı bir işgalin önünü açtılar. Son İtilaf Devletleri birliği 6 Ekim 1923 yılında İstanbul’u terk ettiğinde  işgal dört yıl 10 ay 23 gün sonra resmi olarak son bulmuştu.

Bu zaman diliminde  Anadolu’da nelerin yaşandığını anlatmaya  kitaplar yetmez. Mustafa Kemal’in  Türk’ün Ata’sı olması ve milli lider olarak efsaneleşmesi, bu topraklarla ve milletle kurduğu gönül bağı destansı bir inanç, kararlılık, özverinin, mücadelenin, zaferlerin  sonucudur. Cumhuriyet Devleti, bu koşullarda doğdu. O nedenle Büyük Taarruzun 100.yıldönümünü kutladığımız şu günlerde bir bir nihai olarak  düşman işgalinden kurtulmuş yerleşim yerlerimizin de kurtuluşunu gurur ve onurla, coşku içerisinde kutluyor, kurucusu  olduğu Cumhuriyet Devleti’nin de  kuruluşunun 100.yaşını kutlamaya hazırlanıyoruz.

Bir çok yazımızda ulusal özgüven ve ulusal öz bilincin önemine dikkat çekip, vurguladık. Yanmış, yıkılmış, binlerce evladını cephelerde yitirmiş, salgın hastalıklarla kırılmış, açlık, yokluk ve yoksunluğu, işgal ve işgalin acılarını, ihaneti  yaşamış  bir milletiz ama kurtuluş ve Cumhuriyet Devleti’nin kuruluşu tarihsel ve toplumsal başarının ta kendisidir. Evet, zor da olsa kazandık ve başardık ve bin bir yokluk ve zorluk içerisinde kurduğumuz  bir asırlık Cumhuriyet Devleti’nin millet olarak kuruluşunu kutlayacağız.

Olgunun ve olayın şakası yok.! Bir asır öncesi ile 21.yüzyılın, bugünün Türkiyesi arasında bir kıyas bile mümkün değil. Dünya da ve bölgesinde gelişmişliği ve kalkınma azmi ile yetişmiş insan gücü ile  ekonomisinden savunmasına parmakla örnek gösterilen ve küresel bir güç olduğu konuşulup, sorgulanan,  tartışılan bir ülkeden söz ediyoruz. Bunu biz başardık. Tüm eksiklerimize ve yanlışlarımıza karşın emin adımlarla yeni yüz yıllara uzanan bir devlet ve milletten söz ediyoruz.

İnatla ve ısrarla toplumumuza umutsuzluk  ve karamsarlık tohumları  ekme çabasını hangi gerekçeyle olursa olsun ekmeye çalışanlara ‘inat’ ve ‘kararlılığın’ ne olduğunu göstermek  bu yolda Atalarımıza ve  şehitlerimize boynumuzun borcu olmalı. Ülkemize, devletimize  ve milletimize karşı asırlardır sürdürülen düşmanlık ve ulusal özgüvenimizi hedef alan aşağılık kompleksini içeren tüm algı operasyonlarına karşı ulusal birliğimizi ve beraberliğimizi daha da güçlendirerek, dün en zor koşullarda başardık bugün de yarın da başaracağız diyebilmenin azmi ve kararlılığıyla kurtuluşumuz kutlu olsun..