Türkiye ekonomisinde yüksek enflasyon, kur politikası, düşük faiz, fahiş fiyatlar, stokçuluk gibi yaşanan onlarca olumsuzluğu anlayabilmek için ‘patronlar örgütü’ olarak bilinen Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD)’nin siyasal iktidarın izlediği ekonomik-politikalara karşı tavrına ve ne söylediklerine bakmak gerekiyor.
Neden?
Çünkü, ortaya üstü ve ileri yaştan sanayicilerimiz ve iş adaklarımız, yatırımcılar, esnaf ve çalışan işçi ve çiftçi kesimi, emekliler TÜSİAD’ı da IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası finans kuruluşları ile ilişkisini, dayanışmasını iyi bilir. Çok değil, 15-20 yıl öncesine kadar başta kimi siyasal partiler, işçi sendikaları olmak üzere sivil toplum örgütleri hemen tüm açıklamaları ve kitlesel gösterilerinde TÜSİAD ve uluslararası finans kuruluşlarına öfke ve tepkilerini dile getirirlerdi.
Niçin?
Çünkü, ülke ekonomisinde ve izlenen ekonomik-politikalarda söz ve hay sahibi bunlardı. Türkiye, on yıllar sonra Başkan Erdoğan ve iktidarı döneminde IMF’in borç defterini kapattı. On yıllardır başta İstanbul’da öbeklenmiş işbirlikçi sermayenin örgütü TÜSİAD’ın ekonomik-politikalar alanında belirleyiciliği ve hegemonyası altında baskısı altında Bunalmış ‘Anadolu Kaplanları’ olarak tanımlanın sanayici ve iş adamlarıyla, yatırımcılarıyla tanıştı. Anadolu Kaplanları ile TÜSİAD’çı sermaye grubu arasında hem TÜSİAD hem de ‘SİAD’lar, Odalar ve Borsalar üzerinden ülke muazzam ve Muhteşem bir rekabet ve iktidar mücadelesine tanık oldu. Siyasal iktidarın da desteği ile TÜSİAD ve TÜSİAD’çıların ekonomi-politikalarımız, sosyal yaşamımız üzerindeki etkisi zaman zaman sertleşen polemiklerle geriletip, azaltıldı ama karşılıklı rekabet ve mücadele hiç bitmedi. TÜSİAD, sahip olduğu güçle her fırsatta iktidara sahip olduğu olanaklarla siyasal partiler, yazılı ve sözlü basın, köşe yazarları, kimi akademisyenler üzerinden ve Gezi olayları olarak tabir edilen kalkışmalara dolaylı ve dolaysız desteğini sunarak saldırdı, sürdürdü.
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Toplantısında TÜSİAD Başkanı Turan ve TÜSİAD YİK Başkanı Özilhan da yaptıkları konuşmalarda, "Artan risk seviyesi sürdürülemez, geleneksel politikalara dönmeliyiz" diyerek,” Fakirleşerek büyüyoruz” sözlerinin arkasını getirip, siyasal iktidarın açılan neo-liberal politikalara geri dönerek, yüksek enflasyona karşı faizlerin arttırılmasını, piyasalara müdahale edilmemesini, düşük kur politikasından acilen vazgeçilmesini talep etti. Her iki başkanın da konuşmalarında ekonomide dışa bağımlılıktan kurtulma, yerli ve milli üretim üzerine tek sözcük bulunmamakta..
|
||
|