Reklamı Geç
YAZARLAR
TOPLUMSAL ALZHEİMER
Ozan Utku ARICAN
29 Ağustos 2022 - Pazartesi 19:46
167 defa okunmuş.

 İnsanlarımız günlük olayları değerlendirirken genellikle yüzeysel çıkarımlarda bulunuyor. Bu birçok şeyin sığ anlaşılmasına sebep oluyor. Sığ edinimlerimizi, düşün tartısında tartmadan, akıl laboratuvarında parçalara ayırıp incelemeden; ham şekilde çevremizle paylaşmayı beklide bize daha kolay geliyor. Düşün karakterimizi geliştirmediğimiz sürece, aynı minvalde bu paradoksun içerisinde yuvarlanıp gidiyoruz. Kimi zaman doğru çıkarımlar içerisinde olsak da, akışından ivme kaybeden su nasıl zamanla durağanlaşır, canlılığını yitirerek bataklık olmaya başlıyorsa; insan yeni yollar arşınlamayı bıraktığı ve heyecanını kaybettiği anlarda aynı çürümeyi yaşıyor. Bu kaçınılmaz bir gerçek.

   Toplumun, toplumsal alzheimer içerisinde düştüğü dönemlerde, dağın zirvesinden aşağıya doğru seke seke, döne döne yuvarlanan bir kaya misali, toplumda zamanla yuvarlanır durur. Taa ki rastgele bir yerde durana dek bu devam eder. Ne yönü bellidir, ne de durağı. Bunun sonucunda güçlü olan toplumlar ilerlerken, durağan ve gelişine yaşam mücadelesi veren toplumlar ya yok olurlar ya da başka güçlerin çatısı altında Dünya’da barınmaya çalışırlar.

   Toplumların ve kültürlerin en önemli gelişim çıtası; düşünsel tartısı, bilimsel kaynağı olan felsefe, tam da bu noktada bizim can damarımızdır. İnsan var olduğu günden beri soru sorar ve cevaplar arar. Bulduğunda durmak nedir bilmez. Çünkü düşünen bir varlık her zaman Dünya’nın sunduğu gizem dolu cenneti keşfetme zorunluluğunu her gün hisseder. Keşfettikçe nasıl bir mucizenin içerisinde barındığına, nefes aldığına şükretmeye başlar. Sorulan sorular ve ulaşılan cevaplar ile birlikte yeni keşifler, yaşanan hayatı da doğrudan etkiler ve insanlık gelişim dönemlerine ayrılır. Örneğin biz tarihsel dönemlendirme  yaparken önemli olayları, kullanılan aletleri, yaşanan gelişmeleri özellikle ayırıcı unsur olarak tercih ederiz. İnsanlık soru sordukça, merakının peşinden çocuk gibi sürüklendikçe, toplumsal değişimi beraberinde gerçekleştirmek zorunda kalır. Bu dönüşümü ve gelişimi başaramayan toplumlar ise dönemin gerisinde kalacağı için  eski dünyanın mezarlığında yerlerini alırlar.

   21. yüzyıla baktığımızda, içi boşaltılmış nesiller yetiştirilmek istendiğini görüyoruz. Bu sadece Türkiye’nin değil, aslında dünya toplumlarının gerçeği haline geldi. Yayınsal faaliyetin ve bilgiye ulaşmanın bu kadar kolay olduğu bir dönemde, insanların daha çok kendi düşünlerini geliştirip, genişletmelerini beklerken; yeni nesil olarak tabir edilen kategorize gençliğin sadece görüntüden ibaret donanımlı bir saman haline geldiğine şahit oluyoruz. İşte bu çok acı bir durum. Ne yazık ki yaş olarak olgun olan, görmüş geçirmiş diye tabir ettiğimiz bireyler dahi felsefi eksikliklerinden dolayı, ne yaşadıklarını ne de yaşananları anlayabiliyorlar. Makam ve mevki, eğitim çitası, rütbe vs. sahibi olmak bir yana, düşünsel gelişmişliği yüksek olup sıradan bir emekçi bile olsanız, aslında o insanlardan daha üstün bir durumdasınız, bu da acı bir gerçek. Maddi ve liyakat durumu yüksek bir insanın konumu ve otoritesi ne kadar güçlü olursa olsun, kendisinden daha zeki bir insanla karşılaştığında anında egoları devreye girer değil mi? Peki neden böyle bir durum yaşanıyor diye kendi kendimize sorduğumuzda cevabı apaçık ortada aslında; düşünen insan her zaman bir adım öndedir. Asıl sorun düşünemeyen insanların, düşünsel değeri yüksek olan insanlara karşı sistemsel konumlarının yüksek tutulmasıdır. Elbette bu düşünceleri dile getirirken, tüm insanlığın felsefeden yoksun, düşünemeyen varlıklar olduğunu kanıtlamak niyetinde değilim. Sadece günlük ve rutinleşmiş, alışılagelmiş, sıradanlaşmış, kuvvetsiz düşüncelerden çok, daha yaratıcı, bilgi ve analiz dolu felsefi ağırlığı olan; aklın yol göstericiliğine inanarak hareket eden insan varlığının yaratılmasının hepimiz için daha iyi olacağına kanaat getirmek.

   Türkiye’nin en önemli sorunlarından birisi, nitelikli insanların çalışır gözüktüğü, niteliksiz eğitimin verilmeye çalışıldığı; bilginin kendisinden korkulan, açılması dahi tehlikeli olan konuların konuşulmaktan çekinildiği bir ülkede yaşamaktansa; insanların düşüncelerinden dolayı kategorize edilmeden, korkmadan, kendilerini rahatça ifade edebildikleri ve fikirlerinin değer gördüğü bir ülkede yaşamak. İşte asıl mesele bu.

  

Adınız
Yorumunuz
Hiç yorum yapılmamış.

Diğer Yazıları

YOL HARİTASI
43
GÖKBÖRÜ
40
KARTALKAYA FACİASI ve DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
43
DEPREM GERÇEĞİ VE SOSYOLOJİK DURGUNLUK
41
YILLAR ÖNCE YAZDIĞIM BİR YAZININ ANIMSATTIKLARI
38
SURİYE MESELESİNE NASIL BAKMALIYIZ?
29
BARIŞ- DEMOKRASİ – CUMHURİYET VE NEO-LİBERALİZM?
67
Türk Rönesansı: KÖY ENSTİTÜLERİ (1940-1954)
109
Türk Siyasi Zihniyeti Neden Çözüm Üretemiyor?
192
TÜRKİYE'DE DOĞRU SİYASET HANGİ İLKELERE DAYANMALI?
159
HAYAT BİZE NEYİ ÖĞRETEMEDİ?
129
GERÇEĞİN IŞIĞINDAKİ BUKALEMUN
141
TARTIŞMA VE ELEŞTİRİ KÜLTÜRÜ NİYE ÖNEMLİ?
206
GERÇEĞİN IŞIĞINDAKİ BUKALEMUN
141
ŞEREF VE İSTİKLÂL
146
İktisadi Krizler Tüketim Alışkanlıklarını Nasıl Etkiledi?
132
Anadolu ve Türkler
134
SİYASİ DURUŞ VE KİMLİK SORUNU
145
‘Türkiye, Türkiye’den Büyüktür’
158
KIVILCIM
143
GAFLET-DALALET-HIYANET
167
TÜRKİYE'DE EĞİTİM ÜCRETSİZ Mİ?
175
ABD'NİN 'CAMBAZA BAK' OYUNU !
169
FİYASKO: NEO-LİBERAL EKONOMİK-POLİTİKA
158
AŞAĞILIK PSİKOLOJİSİ VE İNSANOĞLUNUN DEHLİZLERİ
199
İNTERNETİN NATO'SU NE ANLAMA GELİYOR?
138
TARİHTE BİR YOLCULUK.. (1)
150
KÜLTÜREL DÖNÜŞÜM VE EĞİTİM
159
BİR PULSUZ DÜŞÜNCE
188
DOSTOYEVSKİ'den TOLSTOY'a...
194
MABED
141
ATATÜRK VE DEVRİM -2-
148
BU GİDİŞLE...
186
ATATÜRK VE DEVRİM -1-
145
CEPHANE
194
BELEDİYE, HALKLA İÇSELLEŞME VE HALKÇILIK
188
13
240
Endüstriyel Et Yığınları
162
Batıcılık ve Aşağılık Psikolojisi
202
Kapitalizm İçerisinde Şans Oyunu ve İnsana Dair..
183
GÖNLÜ YOL GÖSTERİCİ, ELİ ÖPÜLESİ İNCİLÂ ÖĞRETMEN
267
Çok Farklı Bir Gelecek..!
269
Çok Farklı Bir Gelecek..!
154
EFESLİ HERAKLEİTOS'A SELAM OLSUN
179
TAVUĞUN BACAĞI..!
173
Deve Kuşu Politikası
165