Reklamı Geç
YAZARLAR
Türk Siyasi Zihniyeti Neden Çözüm Üretemiyor?
Ozan Utku ARICAN
01 Nisan 2023 - Cumartesi 22:36
175 defa okunmuş.

 

 

    Siyasetçilerin gündemi, ülke gündemiyle eş değer hareket edebilir. Seçildikten sonra ihtiyaç görülen şeyler için plan, program hazırlanıp belirlenen yol haritasına göre hareket edilir. Bu yol haritası halk ile paylaşılır ve kamuoyunun desteği kazanılır. Kamuoyu ve halkın desteğini kazanan siyasetçiler, bir sonraki seçime kadar vaatlerini yerine getirdiyse, oy oranını belli bir ölçüde arttırabilir. Seçim öncesinde vaatlerini halka sıralayan siyasetçiler, halkın anlık taleplerine de dönemleri boyunca karşılık verip çözümlerse, halkın memnuniyeti de bir o kadar artış gösterir. Genel olarak bakıldığında siyaset, halkın ve devletin yararına işleri yapmak ve bu süreci hazırlamakla görevli, halkı temsil eden kişilerdir.

   Ülkemizde siyasetçiler, seçim öncesi vaatler verir, ancak vaatlerin çoğunu türlü nedenler öne sürerek gerçekleştiremezler. Seçildikleri dönem boyunca, halkın taleplerini irili ufaklı kimi yerine getirir, kimisi de geçiştirme yoluna başvurur. Yani sorunlar kökten çözümlenmez sadece halkın gözü boyanır. 

   Siyaset Felsefesi ve Toplum Sosyolojisi Bilmemek…

  Siyaset halk, devlet, dünya içindir. Siyasetin en önemli önceliği insanların taleplerini ve ihtiyaçlarını karşılamak için, kamu ya da partiler aracılığıyla siyasi süreci yönlendirir, örgütler, hazırlar ve icraat yapar. Yaşadığı toplumun önceliklerini bilmeyerek yanlış siyaset yürüten siyasetçiler, iradenin karşısında eriyip giderler.

   Bunun en acı örneğini yaşadığımız depremler sonucunda gördük. Depremlerin yarattığı maddi ve manevi yıkım, tüm ülkeyi kentsel dönüşüm ve deprem hazırlığına itti. Tüm siyasetçiler bir anda Türkiye’nin deprem ülkesi olduğunu hatırladılar.  Hemen toplantılar yapıldı, planlar hazırlandı, halka toplantı yapıldığı duyuruldu.  Kimisi bu durumu alkışladı, kimisi bu duruma kızdı.  Bir şeyler yapılması için gayret gösterilmesini destekleyen de haklıydı, bu zamana kadar neden depreme karşı plan ve proje üretilmediğine kızan da haklıydı.  Ancak, gerçeği gören her insan, bu duruma sinirlenerek, siyasetin ve devlet adamlığının doğası gereği, ortaokulda ders kitaplarında Türkiye’nin bir deprem kuşağı olduğunu öğreten eğitim sisteminin mezunu olan bu siyasetçilerin ve devlet adamlarının, neden bunca zamandır bir önlem almak için harekete geçmediklerini basit tabirle sormak zorundaydılar. 

   Depremin Faturası ‘Şu Kişiye’ Algısının Yanlışlığı Neden Kaynaklanıyor?

  Yaşanan depremin  faturasını sadece kişilere çıkarmaya çalışan bir çok insanla karşılaştım. Bu kadar büyük felaketten dolayı bir kişiyi suçlu ilan etmek kadar anlamsız ve saçma bir şey yok.  Neden? Öncelikle devlet diye tabir edilen şeyin içerisinde kamunun her parçası var.  Bu parçanın içinde yerel yönetimler de var. Devlet tüm ülkeyi yönetebilmek için örgütsel yapı oluşturmak zorundadır. Organizasyon oluşturmadan,  her türlü soruna erişemez  ve çözemez.  Elbette yaşanan süreçte kimler elini taşın altına koymamış, önlem almamış, gerekeni yapmamışsa, onlar sorumludur. Ancak bir kişiyi günah keçisi ilan ederseniz, adaletli bir yargılama yapmış olmazsınız.  Türkiye’de yerel yönetimlerin belediyeciliği doğru yapmaması, memurların siyasetle karışık bir şekilde imar faaliyetlerini suistimal etmesi gibi durumlar yaşanmışsa, bunda sorumlu olanlar, o dönemin yerel yöneticileridir. Diğer taraftan imar faaliyetlerine onayı verenler esasında belediyelerdir. Devletin haricinde inşa edilen binalar ile ilgili tartışmaları takip ettiğimizde, konunun uzmanları, inşaat şirketlerine bağlı elemanların, bazı durumlarda yanlışlar yaptıklarını da söylüyorlar.  Bu yüzden özel şirketleri de kapsayacak şekilde bir inşaat denetim mekanizması kurmakta fayda var. Ki devletin bu konuda yapıcı ve doğru bir yönetmeliği olduğundan bahsediliyor. Ancak dediğim gibi, yerleşimlere yapılan binaların denetimini, onayını, öncelikle yerel belediyeler yapıyor.  O yüzden, fatura çıkarırken bir kişiye değil, öncelikle yerel belediyelere yapı denetim birimlerine, inşaatçılara vs.,çıkarılmalı.

   Sonuç olarak, binlerce insanın yıllarca söylediği, okullarda küçüklüğümüzden beri öğretilen deprem, ülkemizin gerçeği. Bunu çok daha önce anlamış olmamız gerekiyordu. Deprem olduğunda değil, deprem olmadan önce gerekli önlemleri alarak siyasetçilerin plan ve projelerini hızla yapması zorunlu bir görevdi.  Bu önceliğimiz olmalıydı. Ancak bunların yerine, park, bahçe vs. yapmakla meşgul olan siyasetçi ve devlet adamları, Türkiye’nin önünde duran deprem gibi hayati bir gerçeği görmezden geliyorlar. Ufkumuzun ve gözlerimizin açılmasına ihtiyacımız yok, sorun zihniyetimizde.

   

Adınız
Yorumunuz
Hiç yorum yapılmamış.

Diğer Yazıları

BARIŞ- DEMOKRASİ – CUMHURİYET VE NEO-LİBERALİZM?
39
Türk Rönesansı: KÖY ENSTİTÜLERİ (1940-1954)
92
TÜRKİYE'DE DOĞRU SİYASET HANGİ İLKELERE DAYANMALI?
135
HAYAT BİZE NEYİ ÖĞRETEMEDİ?
115
GERÇEĞİN IŞIĞINDAKİ BUKALEMUN
127
TARTIŞMA VE ELEŞTİRİ KÜLTÜRÜ NİYE ÖNEMLİ?
185
GERÇEĞİN IŞIĞINDAKİ BUKALEMUN
128
ŞEREF VE İSTİKLÂL
128
İktisadi Krizler Tüketim Alışkanlıklarını Nasıl Etkiledi?
111
Anadolu ve Türkler
120
SİYASİ DURUŞ VE KİMLİK SORUNU
129
‘Türkiye, Türkiye’den Büyüktür’
136
KIVILCIM
127
GAFLET-DALALET-HIYANET
147
TOPLUMSAL ALZHEİMER
147
TÜRKİYE'DE EĞİTİM ÜCRETSİZ Mİ?
154
ABD'NİN 'CAMBAZA BAK' OYUNU !
148
FİYASKO: NEO-LİBERAL EKONOMİK-POLİTİKA
134
AŞAĞILIK PSİKOLOJİSİ VE İNSANOĞLUNUN DEHLİZLERİ
179
İNTERNETİN NATO'SU NE ANLAMA GELİYOR?
123
TARİHTE BİR YOLCULUK.. (1)
129
KÜLTÜREL DÖNÜŞÜM VE EĞİTİM
141
BİR PULSUZ DÜŞÜNCE
168
DOSTOYEVSKİ'den TOLSTOY'a...
173
MABED
125
ATATÜRK VE DEVRİM -2-
133
BU GİDİŞLE...
163
ATATÜRK VE DEVRİM -1-
129
CEPHANE
177
BELEDİYE, HALKLA İÇSELLEŞME VE HALKÇILIK
169
13
224
Endüstriyel Et Yığınları
144
Batıcılık ve Aşağılık Psikolojisi
185
Kapitalizm İçerisinde Şans Oyunu ve İnsana Dair..
166
GÖNLÜ YOL GÖSTERİCİ, ELİ ÖPÜLESİ İNCİLÂ ÖĞRETMEN
242
Çok Farklı Bir Gelecek..!
242
Çok Farklı Bir Gelecek..!
139
EFESLİ HERAKLEİTOS'A SELAM OLSUN
160
TAVUĞUN BACAĞI..!
158
Deve Kuşu Politikası
150