15 Temmuz darbe kalkışmasının bastırılmasının 7.yıldönümü. O günü yaşayanlar, an be an tanık olanlar,izleyenler açısından üzerinden 7 yıl geçse de 15 Temmuz’u unutmak mümkün değil. Bu en kötüsü 253 şehide, iki binin üzerindeki gaziye büyük vefasızlık olurdu.
Dönemin Özel Kuvvetler Komutanı Korgeneral Zekai Aksakallı’nın o gün ve yaşananlarla ilgili izlenimleri çarpıcı olmanın ötesinde ibretlik derslerle dolu. Zekai Paşa, lafını sakınmıyor ve yekten 15 Temmuz üzerinden ABD/NATO/Pentagon/ CİA ve Batı ile hesaplaşıyor. Okuma imkanı bulamayan okurlarımız söyleşiye internetten ulaşa bilirler.
ABD’nin kendi çıkarlarına ve stratejik hedeflerine göre PKK, PYD, DEAŞ ve FETÖ ve içimizdeki diğer gayri milli unsurlar vasıtasıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin bekasına yönelik faaliyetlerini yakından biliyoruz. 15 Temmuz 2016 FETÖ darbe girişimi de bunlardan biridir.”
“Tecrübeler bize şunu gösteriyor; üzerinde bulunduğumuz coğrafyada tam bağımsız bir Türkiye Cumhuriyeti istenmiyor ve istenmeyecektir. FETÖ; CIA, PENTAGON, CENTCOM ve ülkemizi hedef alan devletler ve İstihbarat servisleri tarafından desteklenmiştir.”
“Dış etkilerden uzak, yalnızca kendi ülkesinin çıkarlarını düşünen, gayri milli ve gayri yasal faaliyetlerden arınmış milli ve muharip bir ordu bu coğrafyada güçlü ve tam bağımsız olmanın en temel şartlarından biridir.”
“2013 yılı sonunda başlayan özel kuvvetlerin yeniden yapılanma, değişim, dönüşüm ve gelişim süreci 2015 yılına kadar büyük ölçüde tamamlanmıştı. Dönem içerisinde en çok enerjimizi tüketen konu FETÖ yapılanmasıydı(…)15 Temmuz ihanet girişiminden 40 gün sonra başlayan Fırat Kalkanı Harekatı’nın son safhası olan EL-BAB bölgesine yöneldiğimizde ABD, bütün terör örgütlerini destekleyerek karşımıza çıkarmıştır..”
Aksakallı Paşa, bu kadar yalın ve bu kadar somut şekilde tabloyu önümüze koyarken, aradan gecen 7 yıl da Türkiye Sol’unun paydaşı olduğunu iddia eden, yoldaşlık edebiyatı yapan kimileri bu gerçeği görmedi, göremedi. ‘Böyle darbe mi olur. Bu saatte darbe olmaz’ gibi avuntularla adeta bir darbe uzmanı gibi saçmalayıp durdu.
Neden ve niçin?
Çünkü, ortada bir darbe var ise sabaha karşı olur ve emir-komuta zinciri içinde gerçekleşen darbede her zaman olduğu gibi komünistler, sosyalistler,yurtseverler derdest edilip. İşkence evlerinden geçirilir, onlar, yüzler vahşice katledilirdi.
Bu kez öyle olmamıştı. Darbe ye karşı direnç ve direniş sola kalmamış, ülke tarihinde ilk kez yüz binler,milyonlar sokaklara,alanlara inmiş ve ölümüne bir direniş gösterip, iktidar partisi yönetimi ve liderinin çağrısı ve davetiyle darbe severler,darbecilerle hesaplaşmış, darbeyi savuşturup,yenmişti.
Daha da önemlisi, iktidar ve halk nezdinde TSK nezdinde üniformalı-silahlı darbeci askerler, terörist olarak yaftalanıp, darbeye karşı millet, polisi ve askeriyle saf tutup, devletine sahip çıkmış, istiklali ve istikbali için ölümüne direnmiş ve kazanmıştı. Böylesi bir direniş ve zafer,o güne kadar okunmuş kitaplarda,ezberlerde yoktu.
Ne mi yaptılar?
Film izler gibi, pusup, sinip ya camın arkasından yada perdelerin ardından darbe kalkışmasını ve yaşanan kanlı boğuşmayı sabahın ilk ışıklarına kadar izlediler.Madem ki,sahaya FETÖ’cüler inmiş ve AKP ile bir iktidar dalaşına girişmişti,it iti ısırmaz ısırılan biz olmadıkça önemli değil düşüncesiyle bir kenarda durmak tercih edilmişti.Bu Fetö’cü darbe kalkışmasının bastırılmasından sonra da hiç bir şey olmamış gibi ‘ yaşananlar tiyatro’ denilerek geçiştirilmişti.
Oysa ki, kamulcu ve toplumcu değerler ağırdır, eğilip bükülmeye gelmez. İhanetle, darbeye ortak olmak, suskunluk ve geçiştirmekle kardeştir ve tarih kabul etmez, etmedi de. Ben,15 Temmuz gecesi Bandırma’da da,Balıkesir’de de nelerin yaşandığını biliyorum, izledim, yazdım. Darbenin ilk anından başlayarak ailece alana indik. Alandaki bir avuç insanın nasıl kitleselleştiğine, coşku ve heyecanla hiçbir taşkınlık yapmadan katil sürüsü FETÖ ve ABD’nin lanetlendiğine sabaha kadar tanık oldum. Parti binalarının ışıklarının söndürülüp,sessizce evlerine sıvışanları,’nerdesiniz’ diye aradığım arkadaşların evlerine-iş yerlerine sığınıp, ‘ izliyoruz’ muhabbetlerine tanık oldum.
‘Bugün ölmek için güzel bir gün anne’ diyen milyonların genç yaşlı,kadın erkek alanlara koşturması, F-16 ve tanklara, helikopterlere ve makineli atışlarına, atılan bombalara karşı yüreğini eline alıp,yumruğunu sıkan ve kelime-i şehadet getirip Allah Allah nidalarıyla katil sürüsünün üzerine atılmış şahanların kervanına gönülden katıldım. Utanca ve ihanete ortaklık çemberini boynumda asla taşımadım, aileme de asla taşıtmadım.
15 Temmuz akşamı Fetö’cü asker kılıklı teröristlere karşı Balıkesir büyükşehirde Vali Ersin Yazıcı ile Belediye Başkanı Edip Uğur’un koordineli bir şekilde verdikleri ve yürüttükleri mücadeleyi LEJYON kitabımda yazdım. Büyükşehir Belediyesi personeli ve işçilerinin verdiği mücadele, kurduğu barikatlar,darbecilerin etkisiz hala getirilmesi eşsiz birer operasyondur. Dursun Mirza’nın başkanlığındaki Meclis kadrosu ancak 15 Temmuz’dan bir hafta sonra o da Edip Bey’in Bandırma’yı ziyareti ile kent meydanına inebilmiştir. Bu da tarihsel bir vaka ve tarihsel bir gerçektir.
Bugün Ak Parti’nin ve Erdoğan’ın 2002 yılından bugüne gösterdiği siyasi başarı ve her seçimden başarı ile çıkıyor olması sorgulanıp,tartışılıyor.Bu tür tartışmalara takılıp kalanlar 7 yıl öncesi 15 Temmuz’da ABD beslemesi Fetö’cü hainlere karşı verilmiş destansı mücadeleyi incelemeliler.Başarının sırrı 15 Temmuz direnişinde gizlidir.!
15 Temmuz şehitlerini ve gazilerimizi saygı, minnet ve şükranla yad ediyor ve anıyorum. Esen kalın…
|
||
|