Reklamı Geç
YAZARLAR
Deve Kuşu Politikası
Ozan Utku ARICAN
10 Kasım 2021 - Çarşamba 13:39
177 defa okunmuş.

Türk gençliği olarak Türkiye’de neredeyse her gün çok farklı bir gündeme gözlerimizi açabiliyoruz. Ülkemizde olup bitenlerin sadece bizim etkimizin dışında aynı zamanda dünyanın etkisine de bir o kadar açık olması, ister istemez olayları tek düze, belli bir bakış açısıyla düşünmememiz gerektiğini ortaya koyuyor. Bu bir anlamda bir zorunluluk. Çünkü bizler, jeostratejik konum itibariyle Dünya’nın göz bebeği diyebileceğimiz, kıtaların köprüsü konumunda olup, emperyalistlerin at koşturduğu bir tahta da satranç oynamak zorundayız. Aslında söylediğim bir kaç cümleyi allahın her günü bin bir ağızdan duyuyoruz. Bu gerçeğin farkında olmayan insanlar elbette vardır, ama yıllardır biz bu gerçeklere bizzat şahitlik ediyoruz. 

Sadece Türkiye ile ilgili yabancı basında çıkmış olan haberlere, devletlerin Türkiye hakkında söylediklerine veya bu devletlerin içimizdeki çeşit çeşit görünümlerine baktığınızda dahi, daha somut bir etkinin olduğunu, en azından objektif olarak görme imkanımız doğuyor. Mesela sınırlarımıza yakın bölgelerde olan bitenleri geçmişten günümüze kadar şöyle bir düşündüğümüzde, hala bu bölgelerde bir çok devletin varlığını koruduğunu, bu varlığı dünya kamuoyuna sergilediğini görürsünüz. Evet, emperyalist devletler insan doğasının vahşiliğine dayandırdıkları yayılmacı ve ezici anlayışlarını gösterirler. Örneğin barış, demokrasi, adalet, eşitlik, yardım, destek gibi kavramların geçtiği maddelerle donatılmış süslü mandacılık gibi...  Ya da ikisini birlikte yürütürler. Bazen düşünmemek elde değil, örneğin ABD, açıkça hegemonyasını sürdüreceğini, kurduğu örgütleri besleyeceğini, kendi düzeni olmadığı sürece düzensizliğin hakimiyetini koruyacağını, boyun eğilmezse bir çok yaptırım ve baskı yöntemini kullanacağını, hatta işleri daha ağır fiili yaptırımlara kadar götürebilecek kudrette olduğunu korkmadan ilan ediyor. Onlar doğası gereği hareket ediyor, bundan utanmıyor veya gizlemiyorlar. Ayan beyan, gayet dürüstler aslında.  Peki ya biz?  Olayların göbeğinde, sorunların temelinde, satranç tahtasının içinde Dünya’ya gözlerimizi açıp, bu kadar kör olmayı, kendimizi her geçen gün kandırmayı, bişeylerden kaçmayı, oyundan çıkmayı neden bu kadar istiyoruz? Geçmişte bunu başaranların acı çekmediğini, sorunlar yaşamadığını, ömürlerinden ömür gitmediğini bildiğimiz için, en kolay yolu tercih edip, deve kuşu gibi kafamızı kuma gömüyoruz. Üstüne üstlük, atalarımızın başarılarından, verdikleri kutlu mücadelelerden bahsederken yere göğe sığdıramaz, laf söyleyeni de düşman hatta hain bile ilan edebilecek fanatik hisler içinde olabiliyoruz. Ancak durum bişeyleri anlamaya, bişeyler yapmaya, gerçeklerle yüzleşmeye geldiği zaman, deve kuşu politikasıyla yolumuza devam ediyoruz.

 

   Bizler beğenmesekte sorunların göbeğinde doğduk. Belki çok sevsek te bizim atalarımız ve yazdıkları tarih bunun türlü örnekleriyle dolu bir hazinedir.  Anadolu’ya adım attığımızdan beri, bu kadim coğrafyada yaşam mücadelemizi veriyoruz. Ve bu mücadeleyi verdiğimiz günden bugüne, yaşadığımız tüm toplumlara karşı hoşgörülü davrandık, müsamaha gösterdik, onlara sahip çıkıp, bir olup kaynaştık. Biz bunu başardığımızı göremeyecek, tek vücut olarak bin senedir nasıl tüm saldırılara karşı koyduğumuzu anlayamacaksak; atalarımızın bizlere emaneti olan bu ülkeyi ve devleti nasıl koruyacağız?

 

  O zaman çok açık bir şekilde bize düşen görev, bilimsel akılla, ideolojik kaygılar ve düşünlerden uzak,  tüm propagandaların cendereli kuyusundan gerçek bilgiyi akıl süzgecinden geçirerek, göz göre göre gerçeği bilerek yaşamak ve bunu savunmaktır. Basit tabirle, iyiler de kötüler kadar cesaretli olamayacaksa, bu dünyayı nasıl değiştirebilirsiniz? Veya hangi sıfatla doğrunun savunuculuğunu yapacaksınız? En başta dediğim gibi, biz emaneti bir imparatorluktan devralmış, emperyalizmin oyunlarını yenmiş, kara bahtımızı aydınlık kılmış, iyi veya kötü bugüne kadar devleti ayakta tutabilmiş bir milletiz,  doğruyu ve iyiyi, hakkı savunmuş bir milletiz; elbette tarihi kara kaplı sayfalarla anılan devletlerden daha cesaretli olmalı, düşmanın küçüğünü de büyüğünü de hafife almamalı,  amiyane tabirle, büyük resme bakmak zorundayız. Şuurumuz ise her zaman şu ağır gerçeği bilecek; ya yaşayacağız, ya yaşayacağız.

 

Adınız
Yorumunuz
Hiç yorum yapılmamış.

Diğer Yazıları

ATA'NIN YOLU
26
YOL HARİTASI
70
GÖKBÖRÜ
58
KARTALKAYA FACİASI ve DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
59
DEPREM GERÇEĞİ VE SOSYOLOJİK DURGUNLUK
55
YILLAR ÖNCE YAZDIĞIM BİR YAZININ ANIMSATTIKLARI
57
SURİYE MESELESİNE NASIL BAKMALIYIZ?
44
BARIŞ- DEMOKRASİ – CUMHURİYET VE NEO-LİBERALİZM?
83
Türk Rönesansı: KÖY ENSTİTÜLERİ (1940-1954)
121
Türk Siyasi Zihniyeti Neden Çözüm Üretemiyor?
205
TÜRKİYE'DE DOĞRU SİYASET HANGİ İLKELERE DAYANMALI?
173
HAYAT BİZE NEYİ ÖĞRETEMEDİ?
142
GERÇEĞİN IŞIĞINDAKİ BUKALEMUN
156
TARTIŞMA VE ELEŞTİRİ KÜLTÜRÜ NİYE ÖNEMLİ?
222
GERÇEĞİN IŞIĞINDAKİ BUKALEMUN
151
ŞEREF VE İSTİKLÂL
164
İktisadi Krizler Tüketim Alışkanlıklarını Nasıl Etkiledi?
145
Anadolu ve Türkler
146
SİYASİ DURUŞ VE KİMLİK SORUNU
158
‘Türkiye, Türkiye’den Büyüktür’
169
KIVILCIM
158
GAFLET-DALALET-HIYANET
181
TOPLUMSAL ALZHEİMER
182
TÜRKİYE'DE EĞİTİM ÜCRETSİZ Mİ?
192
ABD'NİN 'CAMBAZA BAK' OYUNU !
184
FİYASKO: NEO-LİBERAL EKONOMİK-POLİTİKA
173
AŞAĞILIK PSİKOLOJİSİ VE İNSANOĞLUNUN DEHLİZLERİ
212
İNTERNETİN NATO'SU NE ANLAMA GELİYOR?
150
TARİHTE BİR YOLCULUK.. (1)
163
KÜLTÜREL DÖNÜŞÜM VE EĞİTİM
170
BİR PULSUZ DÜŞÜNCE
199
DOSTOYEVSKİ'den TOLSTOY'a...
209
MABED
155
ATATÜRK VE DEVRİM -2-
162
BU GİDİŞLE...
200
ATATÜRK VE DEVRİM -1-
160
CEPHANE
207
BELEDİYE, HALKLA İÇSELLEŞME VE HALKÇILIK
198
13
252
Endüstriyel Et Yığınları
172
Batıcılık ve Aşağılık Psikolojisi
215
Kapitalizm İçerisinde Şans Oyunu ve İnsana Dair..
197
GÖNLÜ YOL GÖSTERİCİ, ELİ ÖPÜLESİ İNCİLÂ ÖĞRETMEN
278
Çok Farklı Bir Gelecek..!
287
Çok Farklı Bir Gelecek..!
168
EFESLİ HERAKLEİTOS'A SELAM OLSUN
191
TAVUĞUN BACAĞI..!
184