Son yıllar ve aylarda yazılarımızda bir çok kez, İstanbul basını yanı sıra Anadolu basını ile toplumda öne çıkan ‘zehirli dil’e dikkat çekerek, bu dilin siyasal ve sosyal açıdan iktidarı da muhalefeti de hemen herkesi zehirlediğine dikkat çektik.
Bu ‘dil’ bir çok alandan besleniyor:
Dar ve kısır ideolojik ve politik ön yargılardan..
Kişisel öfke ve kinden..
Kör, derinlik ve nitelikten yoksun lidere endekslenmiş iktidar ya da muhalefet aşkından..
Zehirli dilin ekonomik getirisi ve geçim kapısı olmasından..
Kişisel meziyetlerin yoksulluğundan ve karakter eksikliğinden..
Bir şekilde ‘adam’ yerine konma ve dikkat çekme arayışından..
Karşınızdakine bir şekilde zarar verme dürtü ve güdüsündan..
Hemen hergün bir vesileyle tanık olup, yaşadığımız ‘zehirli dil’ konusunda birden çok neden sıralaya biliriz.
Bunun nedeni ve niçinleri konusunda kafanızı yorup, siyasal ya da sosyal, felsefi nedenleri üzerine boşuna yorulmayın.. Yaşanan siyasal veya felsefi, ideolojik-politik eksende yorumlanacak bir konu olmaktan ilk günden beri çıktı.. Yaşananları kişi veya toplumsal açıdan anlaya bilmeniz için bir psikoloğa ve sosyal psikoloğa ihtiyacınız var.! Çünkü, yaşanan bir hastalık ve çözümü, tedavisi tıp da..
Düşünsenize, bir siyasi lidere gençler soruyor;
Küs müsünüz?
Koca adam, şöyle yanıt veriyor;
Onu üzmeye devam edeceğim..!
Sadece bu diyaloğu bir hekimin önüne koysanız, ’Acil, tedaviye ihtiyacı var. Geç olmadan çabuk getirin’ der..
Durumumuz böylesine vahim..!
Muhalif olduğunu iddia eden bir TV kanalının sunucusu, bir şehit yakınının bacısına küfreden milletvekilinin davranış ve konuşmasına eleştirel yaklaştığı için işine son veriliyor. Sunucunun usta şair Nazım’dan alıntı yaparak yaptığı sosyal paylaşımı düşündürücü:
“..Hiçbir zaman kör muhalif ve müptezel yandaşlığı seçmedim. Ben rövanşist değil haberciyim.”
Oturun, ister iktidar isterseniz muhalif olun ama bu ifadelerin üzerine günlerce düşünün..!
Basın içi yaptığınız haber ve yorumlarda, gazetecilerin kullandığı bir jargon var: “Geçirdim.” ya da “Nasıl geçirdim ama.. ”Bu mesleki jargonu, basın meslek ve ahlaki ölçülerinin dışına taşarak, ele alıp, yorumladığınızda, ortaya kelimenin tam anlamıyla bir rezalet çıkıyor. Etrafınızda taciz ya da tecavüz arıyorsanız, farkında olsanız ya da olmasanız da gerçek tacizci ve tecavüzcü siz oluyorsunuz, demektir. ”Geçirmek” ya da “geçirememek” ne demek? Cinsel fantazilerinizi mi kalem üzerinden karşılamaya çalışıp, kalemle,sözcüklerle mastürbasyon mu yapıyorsunuz?
Ya da son günlerde belediyeye ait bir eğitim kurumunda yaşanmış adli bir olayla ilgili, yapılan haber ve haberin sunumunda özellikle “CHP’li belediye” vurgusu ile özellikle Belediye Başkanının ismi ile vakanın ilişkilendirilmeye çalışılması.. Konumu ve mevkisi, politik tercihleri, mesleği ne olursa olsun, bir insanın adeta sakız gibi çiğnenmesi ve aklı sıra işini bitirince bir kenara tükürülmesi..
İnsanın böylesine kategorize edilip, siyasal tercihlerine göre örselenip, aşağılandığı bir dönem hiç yaşanmadı, diyemeyeceğim. Tam tersi, geçmiş yıllarda da benzer şeyler çok oldu ve faturasını kişiler ve toplum olarak çok ağır ödedik.
İnsan insanın kurdu olmamalı..!
Bu anlayış ve davranış batağına saplananlar, gerçekte kurt falan değil, çakal olup kendi kendilerini yiyip, tüketiyorlar.. Onun için, önce ‘adam’ olmak, ‘adam’ olabilmek için de önce insan olmak gerekiyor…