Sıkıntılı günler yaşıyoruz..
Özellikle de evlerimiz de tencereyi kaynatmakta, çocuklarımızın okul masraflarını karşılamakta, evimiz ve iş yerlerimizin başta ısınma olmak üzere masraflarını karşılamakta, İşlerimizi döndürmek ve çalışanlarımızın maaşlarını ödemekte, sözün kısası çarkımızı döndürmekte hepimiz zorlanıyoruz..
Yıllar öncesinden rahmetli Demirel’in söylediği gibi, ”Tencere iktidarı götürür” sözünü anımsıyor, vatandaşın çaresizliği ve sıkıntısını görüyor, yaşıyor ve sıra Erdoğan ve Ak Parti’de mi diye soruyoruz da ortada bir gariplik, anlam veremediğimiz, bir türlü çözemediğimiz, yanıtını veremediğimiz sorular var..!
Döviz kurunun yükselmesi, TL.nin değer kaybetmesi yani enflasyon ve devalüasyonu, zamlar ve hayat pahalılığı denen illeti ülke ve millet olarak ilk defa yaşamıyoruz.. Hatta genç kuşaklar çok bilmeseler de millet olarak tüm bu belalara karşı millet olarak aşılıyız.. Başka ülke toplumlarını ölümcül bir hasta gibi yatağa düşürüp, süründüren tüm bu belalar, bizim için nezle-grip gibi gelir-geçer, yine işimize bakarız diye düşünüyoruz.. Alışmış ve kanıksamışız..
Bu kez öyle olmadı.. Yaşananlar da anlamakta zorlandığımız sanki farklı bir şeyler var.. Bir çok Ekonomistin bile yaşananları çözümleyip, anlaşılır kılmakta zorlandığını görüyor, okuyor, dinliyoruz.. Dünya da bir çok ekonomist, pandemi sonrası 1929’ları aratmayan bir küresel ekonomik krizden söz ediyor. Dünyanın ‘gelişmiş ülke ekonomileri, yıllar sonra küresel durgunluktan, enflasyon ve hayat pahalılığından, özellikle de gıda sektöründe yaşanan krize dikkat çekiyor.Dünya,1929 ekonomik krizini 2.Dünya Savaşı ile yani emperyalist Pazar paylaşımı ile tamamladı, milyonlarca ölümün üzerinde bugün son günlerini yaşayan dünya düzenini kurdu..
Yaşadığımız ekonomik kriz, dün olduğu gibi, ülkemizi teğet geçecek mi yoksa tencereye yenik mi düşeceğiz, hep birlikte yaşayarak göreceğiz.. Ancak, devlet, iktidar ve millet olarak gardımızı sağlam alıp, olası her şeye hazırlıklı olmalıyız.. Öncelikle de ayağımızı yorganımıza göre uzatmalıyız..
|
||
|