İnsan doğasının kaynakların yetersizliği karşısında farklı yönelimlerini düşündüğümüzde, ne din, ne kültür, ne de ahlâk noktasında bir çok çıkmazla karşı karşıya kaldığını görüyoruz. Asgari yaşamın içerisinde günden güne krizin boğucu etkisiyle bunalan insan doğası, bu bunalımdan çıkmak için kendini kasar (bunu aile ve çevre baskısı da etkiler). İnsan soyu, nefes alabilmek için yeni kararlar almak zorunda kalır. Tarihsel süreçte insanın yönelimlerini bu açıdan incelediğimizde, iyi veya kötü yollara başvurarak, hatta ahlâk ve din kurallarını çiğnemeyi göze alıp, asgari yaşam seviyesini daha iyi koşullara çekebilmek için çaba içerisinde olur..
Sanayi devrimi öncesinde de, sanayi devriminden sonra da, yeni gelişen ekonomik sistemlere ve durumlara alışan insan, günümüz dünyasında da bir şekilde ayakta kalmanın yollarını aramıyor mu? Hatta günümüz Türkiyesi’nde İslam inancının yaygınlığı ortadayken, şans oyunlarına bu kadar yönelen insanın yönelme sebepleri neler olabilir?
Doğrudan insanın öncelikli ihtiyacı olan yaşama gereksinimi ve güvenlik ihtiyacının ateşleyici olduğu bu durum, bir çok sınırın da aşılmasında itekleyici bir rol üstleniyor. Bu durumu, her gün bireysel ve toplumsal olarak yaşıyoruz. Örneğin bir yerde çay içerken işlerini şehir merkezinde halleden birinin, son uğrak noktası neden şans topu veya kumar bayileri oluyor? Onları o tarafa iten sebepler neler? Neyi umarak gidiyorlar? Ya da yıllarca kazanamayacağını bile bile insan neden bir umuda bağlanır? Hatta tutması için neden dua eder? Üstelik bunun dinen de yasak olduğunu bilmesine rağmen!
Ben bu sorunlara daha farklı bir perspektiften bakıyorum. Elbette bu soruların çokça ve farklı yanıtı olabilir. Milyonlarca hatta milyarlarca insan farklı sebep ve nedenlerle bir çok şeye yönelebilir. Ben daha üst kerteden bir değerlendirme yaparak, sorunun asıl halledilmesi gereken noktasına odaklanmak ve dikkat çekmek istiyorum.
İnsanların gerekli kaynaklara ulaşamaması, günlük ihtiyaçlarını giderememesi, daha daraltarak söylemek gerekirse, “ tencerem kaynasın da, nasıl kaynarsa kaynasın” anlayışına sarılarak, “halimize şükredelim” felsefesi, günü geçirme psikolojisinin zorunluluğunun yanında, yaşanan sürecin insanı sarsan ve yaralayan, acılarını bastıran bir set görevi görmekte.. Böylece bize verildiği ve uygun görüldüğü kadarıyla yetinmeyi öğrenir, din kanalıyla insanlara Allah’a şükredin, işverene şükredin anlayışını dayatmaktadır. Elbette, toplumların dünya nimetlerine şükretmesi, yaratıcıya saygı duyması kesinlikle önemlidir. Canlı dünyasına ve verilen nimetlere şükran besleyen, onları koruyan insan kendisine de saygı duymayı öğrenir.
Ancak, yeterli kaynak varken, demokratik bir toplumda yaşadığı inancını taşıyan bir insan, ekonomide ve kaynaklara ulaşma da ve paylaşım da demokratik olmayan bir durum olduğunun farkına varamıyor mu? Bu yeterli bilgiye sahip olmamanın yanında, aslında boyun eğme psikolojisinin ve bazı bastırıcı önlemlerinde ortaya çıkardığı bir sonuç. İnsanların her gün robot gibi şans oyunlarına sarılması ve kumara yönelmesi de (elbette çözüm değil, aldatma) bu halüsinasyon dünyasının yıkılması ve bir çok demokratik hakkın yerine getirilmesiyle bu yönelim son bulabilecektir.
Çünkü, ihtiyaçlarını karşılayan ve isteklerini gerçekleştirebilecek güce sahip olan bir insan, neden şans oyunlarına yönelsin? Bu sefer doyumsuzluk ve kumardan zevk duymak olarak bu yönelimi anlamlandırırız değil mi? Peki şu an bunu genel olarak söyleyebilir miyiz? Kesinlikle hayır. .!
Demem o ki, kapitalizm koşullarında da olsa insanların alım gücü, ihtiyaçlar doğrultusunda yeterli olmalı, aynı zamanda ürünlerin değeri bu orana göre belirlenmeli. Bu nokta da üretim ve emek, değer önemli.. İnsanlar, geleceğe yönelik planlar kurabilmeli, hayal dünyasını besleyebilmeli.. İnsanlar, yaşadığı süre içerisinde en insani yaşam standartlarına kavuşarak, zaten sınırlı olan yaşam süresini en iyi ve çok yönlü değerlendirerek, yaşamını insani temelde anlamlı kılabilmeli.. ’Mutluluk’ kavramının ne olup-ne olmadığını iyi düşünmemiz, sorgulamamız ve anlamamız gerekiyor..
Herkesin yaşamı ile ilgili beklenti ve talebi, hayali bu değil mi?
Sağlıklı ve mutlu yıllar..
|
||
|