Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarında Şeyh Edebali’nin Osman Bey’e nasihatleri gerek Osmanlı’da yüzyıllar boyu ve gerekse de T.C.Devleti’ nin kuruluşu ve sonrasında ülkeyi ve toplumu yönetenlerin rehberi olmuş ve hep baş köşedeki yerini korumuştur.
1206 yılında doğduğu rivayet edilen ve 1326'da 120 yaşlarında Bilecik'te vefat etmiş, dergâhının zikir odasına gömülü Şeyh Edebali, Osman Bey’in kayınpederi, eşi Bala Hatun’un babasıdır.
Şeyh Edebali’nin Osman Bey’e öğütü şöyle başlar;
“Ey Oğul!
Beysin!
Bundan sonra öfke bize; uysallık sana…
Güceniklik bize; gönül almak sana..
Suçlamak bize; katlanmak sana..
Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana..
Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana..
Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana…
Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana..
Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana..” ve şöyle devam eder;
“(...)Şu üç kişiye; yani cahiller arasındaki alime, zengin iken fakir düşene ve hatırlı iken, itibarını kaybedene acı!
Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.
Haklı olduğun mücadeleden korkma! Bilesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli (korkusuz, pervasız, kahraman, gözüpek) derler.”
Son günlerde hem ülke de hem de yerel de kamuoyuna yansıyan haber ve yorumları hele özellikle ‘klavye delikanlıları’nın sosyal medyada yapılan paylaşımlarına izleyip, baktığımda Şeyh Edebali’nin yüzyıllar öncesinden süzülüp gelen bu damıtılmış öğüdünü anımsadım.
İnsanlık tarihinde, yönetenle yönetilen arasında arasında ‘egemenlik’, ’paylaşım’, ’adalet’ ve ‘iktidar’ odaklı hep değişik sorun ve sıkıntılar, çatışmalar, alt-üst değişim ve dönüşümler yaşandığına tanık oluruz.
İktidar olmanın sözlük anlamı, gücü elinde tutmak, gücü kullanmak demektir. Bir anlamda üretim ilişkileri ve üretim gücünün niteliğine göre; ister köleci, ister feodal ister kapitalist ve isterse sosyalist toplum tolsun, iktidar hangi sınıfın elinde ve kimdeyse ‘güç’ ondadır. İktidar kolay ele geçmez bazen iktidar savaşlarında çok can yanar, çok emek harcamak ve mücadeleyi gerektirir. Amaç ve hedef bellidir: iktidara gelmek ve istikrarla orada kalmak, iktidarı yani gücü korumak.!
Sakın ola ki, iktidar olma yani ‘güç’ sahibi olmak yada ‘gücü’ kullanmak konusunu salt siyasal iktidarı devlet yönetimi, siyasal partiler, kamu ya da özel kuruluşlar, işletmeler, dernekler alanı ile sınırlı görmeyin. Yanılırsınız.! İnsansoyu nezdinde varoluşundan bugüne kadın ile erkek arasında da cinsiyetler arası kıyasıya ve keskin bir iktidar mücadelesi vardır. Bu mücadelenin temelinde de ‘güç’ ve ‘paylaşım’ sorunu bulunur.
Konuyu dağıtmayalım ve ’iktidar’ mücadelenin genel siyasi boyutunu şimdilik ‘beylere’ bırakıp konuyu lokalize hatta ‘minimalize’ ederek bölgesel ve yerel düzeye indirgemeye çalışalım ve soralım:
Bu doğaldır..!
Sosyolojiyi, siyaset bilimini, sosyal psikolojiyi, felsefeye özetle de bilime yabancı olmayan insanlar açısından tanık olduklarımız ve yaşadıklarımız kesinlikle sürpriz değildir. Vazgeçtik ayrı partiler ya da partililerden ..Aynı parti çatısı altında bulunan hatta aynı parti içinden bir yerlere seçilmiş, birlikte mesai tüketen insanlar arasında bile konu ‘güç’ sahibi olmak ve ‘iktidar’ a ulaşabilmek amacıyla kişiler arası rekabet ve bu rekabetin ayrışmalara varan örneklerine tanık olup, yaşamamız mümkün.. Kimi zaman da bu, rezillik ve rezalet boyutlarına ulaşacak. Onun için kimse ‘polyannacılık’ ya da ‘mağdurluk’ kisvesine bürünüp, toplumu ya da karşısındakini aptal yerine koymamalı.. Yada mevcut çatlağı bir şekilde derinleştirmeye çalışıp, şapkadan tavşan çıkartma sevdasına düşüp, asıl amacını ve hedefini makyajlayarak, gizleyip, birilerinin önünü açmaya soyunmamalı, Şirinleri oynamamalıdır.!
Çünkü, bu şark kurnazlığıdır..
Örneğin, Bandırma’da son olarak Belediye Başkan Yardımcılığı görevinden alınmış Metin Ok üzerinden kimi yazılıp-çizilenlere, yapılan sosyal medya paylaşımlarına bakıyorum. Başkan Tosun’un aldığı kararın içeriği ve nedeni anlamsızlaştırılıp, iktidar da etrafındaki isimleri keyfe keder, ceberrut bir anlayış ve iktidar hırsıyla kıydığı konusunda ‘iddia’ diyemiyorum, itham ediliyor. Çünkü, ‘itham’ ile ‘iddia’nın da birbirine karıştırılmaması, her iki kavramın arasındaki farkın iyi bilinmesi gerekiyor.
Oysa ki, Belediye Başkan Yardımcılığı görevinden neden ve niçin alındığı konusunu en iyi bilen ve kararı sürprizle karşılamayan bizzat Metin Ok’un kendisi.
Neden?
Bandırma CHP’nin 2009 yılı yerel seçimlerinden başlayarak geleneksel bir politika ve tasarruf haline getirdiği bir yerel yönetim anlayışı ve politikası var. Bunu önce Sedat Pekel, yerel seçimler öncesi tasvip etmemesine karşın, gördü, yaşadı ve bir anlamda kamuoyu ve partililerinin baskısıyla hiç onaylamasa da kabullenmek zorunda kaldı. Ne yaptı? Başkanlığa aday adayı olmuş iki ismi, Ozan Onur ve Dursun Mirza’yı seçim arifesinde başkan yardımcısı yapmayı kabullendi ve seçim sonrası her iki isim de başkan yardımcısı oldu.Mirza’nın daha sonra bizzat kendisinin dile getirdiği gibi yardımcılığı kabul etmesinin nedeni, ‘kabul et, başka türlü başkan olamazsın’ yönündeki tavsiyelerdi.Onur’un da başkan yardımcılığını kabul etmesinin gerekçesi,’belki CHP’yi sola açık bir hale getirebilirim noktasında benzer politik dürtülerde. Ve,her iki ismin Pekel’e başkan yardımcılığı konusunda yazılı taahhüt imzaladıkları daha sonra ortaya çıktı.
Peki, seçim sonrası Pekel’in başkanlığı döneminde ne oldu ve neler yaşandı?
Kentimiz gazetecilerinin bir çoğu o günlerin tanığıdır ki, Başkan Pekel, Mirza ve Onur’la 5 yıllık görev sürecinde kamuoyuna yansıtmasa da farklı sorun ve sıkıntılar ama en önemlisi başkan olarak altının hem parti de hem belediyede altının oyulmasını yaşadı.’Pekel’den belediyeyi idare etmeyi öğreniyorum’ diyen Mirza, 2014 yerel seçimleri arifesinde Başkan aday adayı olarak öne çıktığında, Onur da aynı şekilde başkan adayı olarak öne çıktı. Başkan aday adaylığını ilan etmiş Pekel, her iki başkan aday adayının belediye içi ve partide ektiklerini biçmeye çalıştıklarına tanık olduğunda, adaylıktan çekilmek zorunda bırakıldı. Bu sürecin canlı tanığı, Pekel’dir, partililerdir..
2014 yerel seçimlerinde de aynı şekilde Mirza başkan seçilirken Onur ‘daimi’ başkan yardımcılığı görevine getirildi. Bu dönem, geleneksel CHP ve Pekel’in yerel yönetim anlayışı ve yerel politikasında en ciddi kırılmanın yaşandığı dönemin de başlangıcıdır. 2009 yerel seçimleri öncesi ve Pekel’in başkanlığı döneminde Ak Parti’ye karşı ‘satan değil alan belediye olacağız’ söylem ve politikasından uzaklaşılarak, Belediye mülkleri ve arazilerinin bir emlakçı anlayışıyla, 5 yıl boyunca pazarlandığı bir dönemdir. Pekel’in bu konudaki duruşu ve sözlerine karşı ,’ Bu o dönemdi ve onun sözüydü’ diyen Mirza, şaibeli ve kamuoyunda tartışmalı satışları ve ilişkileriyle ‘hit’ oldu.
2019 yılı yerel seçimleri öncesi aday adaylığı sürecinde de artık gelenekselleşmiş parti içi ‘ittifak’ anlayışı ve politikası yine gündemdeydi. Başkan Mirza’nın belediye başkanlığına aday adaylığına Ohur’un başkan aday adaylığı ile meclis üyesi Tolga Tosun’un ve Metin Ok’un başkan aday adaylığı eklemlendi. Parti içinde Ok ve Grubu yabana atılacak bir aday değildi. Başkan Mirza’nın CHP Genel Merkezi’ne taşınmış dosyaları nedeniyle aday adaylığının kabul görmemesi ve OK’un da aday adaylığının kabul görmemesi noktasında yaşananlara hem partililer ve kent şahit. Mirza’nın beyanları, restleşmeleri, parti arayışlarını hem partililer hem de Bandırma biliyor. Sonuçta, Başkan adayı Tosun’un listelerin hazırlanmasında mağduriyeti dikkate alınarak yine Onur’a belediye başkan yardımcılığını önerirken; Ok’da lafını hiç sakınmadan, başkan adaylığında hakkının yenildiğini, şahsının Genel Merkez tarafından aday gösterilecekken, birilerinin devreye girerek, son anda engellendiğini belirterek, Grubunun zorlamasıyla, Başkan Yardımcısı olmayı kabul etti. CHP’nin ‘Millet İttifakı’ esprisiyle Bandırma’da İyi Parti ile kurduğu ittifak, oluşturulan listeler de İP’li isimlerin yer alması ve Ticaret Odası üzerinden Kılkışlı’nın çabasıyla belli isimleri listeye dahil etmesi sonucu, 2019 yerel seçimlerinde en yakın siyasi rakibi AK Parti’ye ciddi bir fark atılarak kazanıldı.
Bu siyasi süreçte siyasi duruşu en net olan isimlerin başında Metin Ok’un geldiğini vurgulayalım. Başkan Yardımcılığı görevini üstlenerek, belediyede yürüttüğü çalışmalarda bir an olsun eğilip, bükülmedi, içinden gelen özlemi ve amacını, hedefini gizlemedi, belediye hizmetleri, yatırımlar ve personel politikası konusunda bir çok kez yutkunsa da işine bakarak, görevini layıkıyla yerine getirmeye çalıştı. Baştan belirtelim, Ok’un yerel hizmet anlayışı ve politikası farklıydı ve Tosun ile yollarının bir nokta da ayrılması kaçınılmazdı. Kuşkusuz, ben de hem kişi hem de bir gazeteci-yazar olarak görevinden alınması karşısında üzüldüm ama şaşırmadım…Eminim ki, ismi üzerinden birilerinin olmadık yakıştırmalarda ve yorumlarda bulunması konusundan da Ok’un rahatsız olduğuna inanıyorum.. Çünkü, ismi üzerinden kimi aklı evvellerce yaratılmaya çalışılan ‘mağduriyet edebiyatı’ en başka Ok’u yaralıyor.
Bandırma Belediyesi,Başkan Tosun ve yardımcıları ve CHP üzerinden yaşanan ve kamuoyuna yansıyan tartışma ve ithamların iddiaların temelinde yazımızın başında da dikkat çektiğimiz gibi, ‘güç’ olma, ’gücü elde utabilme ve ‘iktidar’ olabilme ve ‘paylaşım’ sorunu yatıyor. Kuşkusuz, tüm bu yazdıklarım, yorumlarım sonuçta benim ‘subjektif’ düşüncelerim ve yorumlarım. Bu yorumlarım eksik ya da yaşanmış sürecin yanlış okunması olabilir mi, EVET.!
|
||
|