Reklamı Geç
YAZARLAR
DOSTOYEVSKİ'den TOLSTOY'a...
Ozan Utku ARICAN
25 Mart 2022 - Cuma 18:59
208 defa okunmuş.

Yazarlar, dünyaya bakış açılarıyla bin bir çeşit insan gözünü hafızalarında sahne ederler. Örneğin, sinema salonunun en arka koltuğunda bilmem kaçıncı yüzyılın filmini oluştururlar. Her edebi eseri,O’nun için  bir çocuktur. Baştan aşağıya döneminin röntgenini satırlara aktaran yazar, onu geleceğe taşır, çocuğunu uzun süren sancılar sonucunda doğurup meydana getirir. Küçük bir oda da dünyayı anlamaya çalışır.

Günün sonunda keyif çatacağı vaktin hayalini kuran insanlara, pencerenin ardından bakan iki çift gözdür. Dikkati üzerine çekmek istemez. Sessiz ve sakince çizeceği duygu ve görüntü ağlarını anlamaya çalışır. Gözü yürüyen insanlara takılır. Alelade yolda yürüyenleri tanımaz. Ya da çorbacıda çorba içenleri. Hepsi her zaman olduğu gibi ihtiyaçlarını gidermekle meşguldür. Kimi zaman oturduğu lokantada onların düşüncelerine şahit olur. Karşısındaki insanı çözmeye ve algılamaya çalışır. Bir mekana sürekli gidiyorsa zamanla onunla dost dahi olabilir. Belki bu kişide dikkatini çeken bir şey vardır. ‘Gerek’ denilen şey onu yönlendirir. Onun algısı, bakış açısı, düşünceleri nasıl ve ne kadar gelişmişse, ancak o kadarı yansıtabilir. Görünen dünya, bizim kadardır. Görünmeyen ise bilmediklerimiz kadar çoktur. Yazıldıkça, pencereler aralandıkça, yayılan ışık karanlık patikaları aydınlatır. Karanlık yollarda elinde meşalesiyle bilmek istediği yolda ilerleyen düşünür, labirenti ustalığı kadar aşar. Bazen labirentte boğulur, çıkmaz sokağa ulaşır.

Neticede bilir ki, ilah değildir. Sadece yoldan geçen sıradan bir insan olduğunu kabul etmiştir. O da yer, içer, güler, eğlenir, ağlar, kızar, sever. Lakin yalnızdır. Düşünmenin, labirenti olacağını bilmez. Çıktığı yolculuk, ona ve onun gibilere özeldir. Zamanla insanları kendisinden aşağı görmeye başlar. Sanki sınıfsal bir ayrım hissetmektedir. Ancak zamanla, ayrışmanın doğallığını kaldırmaya başlar, aslında sıradan olduğunu fark eder. Duvarları yıktığı o an, değerli olan şeylerin kıymetini daha iyi anlar, gönül gözüyle dünyaya seslenmeye başlar. Artık o, ben içinde bendir, sen içinde sendir…

   Ruhun yapışık ikizidir. İnsanlığın vicdanı, devinim noktasıdır. Kökleri bir ağaç gibi dünyayı sardığında, pencerenin ve duvarların ötesinde, sinirsel bağlarla canlara bağlanmıştır. Kutsal bir kavrayışla insanlığı kucakladığını hisettiğinde, bundan daha önemli bir gücün olmadığını varlığında hisseder. Bu hissi yok etmek artık mümkün değildir.

   Yaşananları sayfalara sığdıran dünyası ve diliyle, insanlık tarihinde izler bırakan yazarlar, çağdan çağa insan beyninin labirentlerinde gezinirler. Bedenleri kitaplarına, sesi satırlarına, duyguları cümlelerinin derinliğinde hayat bulmuştur. Ellerinde ki kalem fırçayla insanlığın türlü rengini kullanan yazar, kültürlerin ve tarihin portresini çizmiştir.

   Dünya topraklarının haritalarla bölündüğü bir gezegende, sadece sanat sınırları ortadan kaldırır. Ne savaşlar, ne kurallar, ne alınan kararlar sanatın önüne geçebilir. Çünkü, su taşı döve döve parçalar.

   Dünya insanlarının dilleri ve kültürleriyle birbirine yabancı olduğu bir gezegende, sadece sanat onları kucaklar.  

  Dünya karanlığa gömüldüğü, ümitsizlik içinde kıvrandığı zaman, sanat, ümidi kalplere taşırlar.

  Şu garip günlerde, sanatın evrensel, yani sınırsız, baskılardan uzak kalmasının hayret verici olmadığını bilmek ne kadar da değerliymiş... Ellerimizden kayıp giden zenginlikleri kör cahiller gibi nasıl da yok etmeye meyilliymişiz... Sanatı ve sanatçıyı yasaklayacak kadar korkunun akıl almaz doruğuna erişen faşizmin vahşi dişlerini gösterebildiği gelişmiş toplumlar sayesinde, sanatın en büyük silah olduğunu bir kez daha görmüş olmanın mutluluğu içindeyim. Meğer aydınlık, sadece şovalye zırhlarınızdan ibaretmiş.

Adınız
Yorumunuz
Hiç yorum yapılmamış.

Diğer Yazıları

ATA'NIN YOLU
26
YOL HARİTASI
70
GÖKBÖRÜ
57
KARTALKAYA FACİASI ve DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
59
DEPREM GERÇEĞİ VE SOSYOLOJİK DURGUNLUK
55
YILLAR ÖNCE YAZDIĞIM BİR YAZININ ANIMSATTIKLARI
56
SURİYE MESELESİNE NASIL BAKMALIYIZ?
44
BARIŞ- DEMOKRASİ – CUMHURİYET VE NEO-LİBERALİZM?
83
Türk Rönesansı: KÖY ENSTİTÜLERİ (1940-1954)
121
Türk Siyasi Zihniyeti Neden Çözüm Üretemiyor?
204
TÜRKİYE'DE DOĞRU SİYASET HANGİ İLKELERE DAYANMALI?
172
HAYAT BİZE NEYİ ÖĞRETEMEDİ?
141
GERÇEĞİN IŞIĞINDAKİ BUKALEMUN
156
TARTIŞMA VE ELEŞTİRİ KÜLTÜRÜ NİYE ÖNEMLİ?
221
GERÇEĞİN IŞIĞINDAKİ BUKALEMUN
151
ŞEREF VE İSTİKLÂL
164
İktisadi Krizler Tüketim Alışkanlıklarını Nasıl Etkiledi?
145
Anadolu ve Türkler
146
SİYASİ DURUŞ VE KİMLİK SORUNU
158
‘Türkiye, Türkiye’den Büyüktür’
169
KIVILCIM
157
GAFLET-DALALET-HIYANET
181
TOPLUMSAL ALZHEİMER
182
TÜRKİYE'DE EĞİTİM ÜCRETSİZ Mİ?
191
ABD'NİN 'CAMBAZA BAK' OYUNU !
183
FİYASKO: NEO-LİBERAL EKONOMİK-POLİTİKA
172
AŞAĞILIK PSİKOLOJİSİ VE İNSANOĞLUNUN DEHLİZLERİ
212
İNTERNETİN NATO'SU NE ANLAMA GELİYOR?
149
TARİHTE BİR YOLCULUK.. (1)
163
KÜLTÜREL DÖNÜŞÜM VE EĞİTİM
170
BİR PULSUZ DÜŞÜNCE
198
MABED
154
ATATÜRK VE DEVRİM -2-
162
BU GİDİŞLE...
200
ATATÜRK VE DEVRİM -1-
160
CEPHANE
207
BELEDİYE, HALKLA İÇSELLEŞME VE HALKÇILIK
198
13
252
Endüstriyel Et Yığınları
171
Batıcılık ve Aşağılık Psikolojisi
215
Kapitalizm İçerisinde Şans Oyunu ve İnsana Dair..
197
GÖNLÜ YOL GÖSTERİCİ, ELİ ÖPÜLESİ İNCİLÂ ÖĞRETMEN
278
Çok Farklı Bir Gelecek..!
287
Çok Farklı Bir Gelecek..!
168
EFESLİ HERAKLEİTOS'A SELAM OLSUN
191
TAVUĞUN BACAĞI..!
184
Deve Kuşu Politikası
177