Reklamı Geç
HABER DETAY
Alevileri sömürenlerin yeni taktikleri
Alevi/Bektaşiliğin bu kadar zora sokulduğu dönem olmamıştır. Baskı görüp katliama uğramışlar, sessiz kalmışlardı ama birlik ve beraberliklerini her şart altında korumuşlardır. Bugün ise başta Amerikan emperyalizmi ve AB'nin elinde etnik ve dini bölünmelerin malzemesi haline getirilmeye çalışılıyor
26 Eylül 2024 - Perşembe 13:50
1022 defa okunmuş.
Manşet

Yıllardır Anadolu Alevilerinin yoldan çıkmaları ve bölünmeleri için çalışmaların emperyalist merkezlerden nasıl planlandığını ayrıntılı bir biçimde işledik. Alevileri yol ayrımına getirmek isteyenlerin başında hiç kuşkusuz PKK/DEM ile onların peşinden sürüklenen sahte soldan devşirilmiş ve Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonunun başına paraşütle indirilmiş emperyalizmin işbirlikçileri bulunuyor.

 

1990’lı yılların sonuna doğru Türkiye içinde de başta Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri (PSAKD) olmak üzere diğer Alevici kuruluşlara yönelik operasyonlar başlamış ya Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK)’nun Türkiye şubeleri haline dönüştürülmüş ya da onların takip eden örgütler haline getirilmiştir.

Ülkemizde Alevilerimiz için atılan her olumlu adımda PKK/DEM ve ardından koşturan Alevici tüccarların kuruluşları koro halinde “istemezük” nakaratını tekrarlarlar. Dün söylediklerini, talep ettiklerini bugün sırf devlet karşıtlığı olsun diye reddeden bir çizgide olmaları bir plan dairesinde yürütülüyor. “Devlet bizi görmüyor”, “vergilerimizi ödüyoruz ama derneklerimizin suyunu dahi karşılamıyorlar” benzeri yakınmalar şimdilerde dile getirilmiyor.

Acaba neden? Bu taleplerin devlet tarafından karşılanacağını öğrendikleri gün talepleri de değişmeye başladı. AleviBektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın kurulmasının ardından PKK/DEM ile beraber karşı propagandayı yoğunlaştırdılar. Bunlar Alevilerin sorunlarının çözülmesini istemeyen ve bilakis bu sorunlardan beslenen Alevici tacirlerdir. Bunun başka bir açıklaması olamaz.

Aslında yurt dışında ve yurt içinde kurulmuş bulunan bazı dernek, federasyon, konfederasyon ve vakıfların başındakilere bakıldığında büyük çoğunluğunun Alevilikle alakasının bulunmadığı görülür. Geçmişte içinde yer aldığı sol maskeli örgütlerin tezgâhından geçmiş, hiçbir dini inancı bulunmayan ve hatta dinsiz olduklarını bile söyleyenlerin birden bire hidayete ermeleri düşündürücü değil midir?

Bunların çoğu önceden değişik sebeplerle soldan istifasını verenler, atılanlar, bölücülüğü ya da dönekliği kabullenen unsurlardır. O nedenle Aleviliği araç olarak gören bu türden kesimleri başlarından atmadıkça Alevi kurumlarının ve Alevi toplumunun birlik ve dirliği sağlanamaz. Daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalmaları içten bile değildir! Çünkü bunların hepsi zaten esas sorunu oluşturuyor.

İBB ŞOV

İBB meclisinin “Cemevleri ibadethanedir” çıkışı pek çok soruyu da beraberinde getiriyor. Sayın Ekrem İmamoğlu devlet içinde devlet gibi davranmak, çok parçalı görünüm yaratmak ve gelecekteki seçime yatırım yapmak için adımlar atıyor.

İstanbul’dan Türkiye’ye verilen mesaj uyarıcı olmalıdır! T.C. Devletinin Alevi/Bektaşilerle ilgili her olumlu girişimi arkadan hançerleyenlerle kol kola girerek ve onları cesaretlendirerek birlik ve beraberlik sağlanamaz. Alevi/Bektaşilerin sorunlarının çözümü İBB, ABB, DBB kısaltması ne olursa olsun bunların boyunu aşar!

İBB ve Başkanı Ekrem İmamoğlu kurduğu hayalin gerçekleşmesi için PKK/DEM olmuş, Alevici tacirler olmuş, şu veya bu gerici çevre olmuş önemli değil! Onun tek derdi CHP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı olmak. Tüm yatırımları bunun içindir.

Peki, Sayın İmamoğlu’na soruyoruz PKK/DEM ile Alevilik/Bektaşilik bağdaşabilir mi? Birbirine zıt iki farklı yol ve bu yolların kesişme noktası yoktur. Zoraki, dayatmalarla da bu yolların birleştirilmesi mümkün değildir. Görüldüğü kadarıyla sizler Alevilikle bölücüleri birleştirme yolunu seçtiniz ama başarı şansınız bulunmuyor.

AABK’NIN SON GİRİŞİMİ

Anadolu Alevileri inançlarını “dini kimlik” olarak görmez! Daha çok inandıkları yolun gereğini yerine getirmek için uğraşır ve herhangi bir dayatmada bulunmayı ayıp sayarlar. Özellikle de etnik kökene dâhil edilmelerinden pek memnunluk duymadıkları bilinen bir gerçektir. Amerikancı PKK’nin “Kürt Alevileri” gibi adlandırmaları ise istisnalar hariç kabul görmez.

Politik çekişmelerin odağına çekilmeye çalışılan Alevilik iğdiş edilmeye devam ediliyor. 40 yıl 50 yıl önceki Aleviliğin o tertemiz inancı ne yazık ki epey tahrip edildi. Önceleri Erzincan Alevisi, Tokat Alevisi, Tunceli Alevisi gibi tanımlamaların yerini şimdilerde Türk Alevisi, Kürt Alevisi, Arap Alevisi tanımı aldı. Bu parçalanmışlıktan nemalanan örgütler oluştu.

Artık, Aleviliğin bütünselliği örselendiği için emperyalist merkezlerde ulus/devlete karşı kullanılacak alete dönüştürülmek isteniyor. İşte Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) bu koşulların ürünü olarak piyasada dolaştırılıyor. AABK an itibariyle PKK’nin sözde Alevi kuruluşu FEDA’nın ikizi olarak çalışmalarını sürdürüyor.

Fransa'nın Strasbourg kentinde “AABK Uluslararası İlişkiler ve Diplomasi Temsilciliği” açtı.

Görüldüğü kadarıyla AABK kendini devlet yerine koyuyor ya da öyle zannediyor! Aslında AABK üst aklın bir projesi olarak Alevistancılığın kilometre taşlarını döşüyor! Zira biz bunu daha önce gördük. Sahte soldan dönenlerin oluşturduğu Almanya merkezli “Alevistancılar” çıkmış ve Erzincan başkentli harita bile yayınlamışlardı. AABK’nın girişimleri ile benzerlikler taşıması tesadüfle açıklanamaz.

AABK, 21-22 Eylül 2024 tarihlerinde Fransa'nın Strasburg kentinde “Avrupa Alevi Çalıştayı” gerçekleştirdi.

Habere göre; AABK ve bileşenlerinin öncülüğünde gerçekleştirilen Avrupa Alevi Çalıştayı’na Türkiye’den Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF), Alevi Kültür Dernekleri (AKD), Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD), Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı (HBVAKV), Türkiye Alevi Federasyonu (TAF) ve Kıbrıs Alevi Kültür Merkezi başkanları ve yöneticileri de katılmış.

12 başlıktan oluşan Sonuç Bildirgesi AABK’nın artık Alevilerin bir örgütü olmaktan öte misyon üstlendiğini gösteriyor. Ulusal ve uluslararası alanda çok yönlü çalışma sürdüreceklerini beyan eden AABK, Arnavutluk'ta oluşturulmaya çalışılan “Bektaşi Vatikan’ı” benzeri bir amaçla hareket ettiği görülüyor. Ancak yukarıda adı geçen sözde Alevi kuruluşlarının bu suça ortak olmaları ve ısrar etmeleri gözlerden kaçmamalıdır!

TİRAN’DA FİTNE FESAT YUVASI OLUŞUMU

Arnavutluk'un Başkenti Tiran’da Bektaşilere yönelik girişimler yeni değildir. ABD emperyalizmi ve başta Almanya olmak üzere İngiltere, Fransa derin devletleri ülkelerinde kurdurttukları Alevi maskeli örgütler aracılığıyla Balkanlarda da faaliyet sürdürdüler.

AABK Balkanlar ve KKTC’de Alevi/Bektaşilere yönelik çalışmalarını merkezi görev olarak belirlemiş uzun yıllar yoğun çaba sarf etmiş, ortak toplantılar düzenlemiş ve örgütlenme çalışmalarına aktif olarak katılmıştır. Bu çalışmalarını Alevilerin Sesi adlı dergilerinde düzenli olarak duyurmuştur.

Önce haberi kısaca verelim; “Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, başkent Tiran’da Bektaşiler için egemen bir İslami mikro devlet kurmayı planlıyor. Her şey planlandığı gibi giderse, Vatikan benzeri Bektaşi devleti, dünyanın en küçük devleti olacak.”

ABD/AB kuklası Edi Rama’nın açıklamasını iyi okumak gerekir. Çünkü esas amaç Bektaşiliği korumak ve geliştirmek değil Bektaşiliği çok başlı hale getirmek. Türkiye’deki Bektaşilerimizin buna evet demeyeceği ve kabul edilmeyeceği bilindiği halde ısrar edilmesindeki birinci gaye Balkanlardaki Bektaşi Dergâhlarını Tiran’daki merkeze bağlayarak Türkiye karşıtlığında konumlandırmak.

İkincisi Bektaşiler ile Anadolu Alevilerini karşı karşıya getirecek sinsi bir planı hayata geçirmek. Üçüncüsü ise emperyalist merkezlerin çıkarına uygun örgütlenmeyi Bektaşilere dayatmak ve Türkiye’den etkilenmelerinin önünü kesmektir. O nedenle uzun yıllardır bu konuya ve tehlikelere dikkati çektik.

Bu girişim aynı olan Alevilik ile Bektaşiliğin arasına nifak tohumu ekerek birbirine düşürme projesidir. İlk etapta kapsayıcı gözükerek zaman içinde ise Bektaşiliği Anadolu Aleviliğine karşı konumlandırma amacı taşınıyor. Son derece dikkat edilmesi gereken bir durumla karşı karşıyayız.

Kısa bir not: Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Bektaşiler ile Kızılbaş Alevilere farklı bakar. Evliya Çelebi Bektaşi Dergâhlarından övgüyle söz ederken iş Kızılbaş Alevilere geldiğinde olumsuz görüş belirtir. Üçdal Neşriyat arasında çıkan Seyahatname’nin özellikle 1 ve 2. ciltlerinde bunu rahatlıkla görebiliyoruz.

Benzeri bir yaklaşımı Kürtlere bakış açısında da görüyoruz. Alevilik ve Bektaşiliğin ayrışmasına yönelik sinsi planların sürüncemede olduğu günümüzde T.C. devletine büyük görevler düşüyor. Eğer bir devlet küçükte olsa Bektaşiliği Vatikan’a benzer yapılanma olarak kurmak istiyor ise bunun karşısına ilk önce devletle çıkılır. Şu da iyi bilinsin; Alevi Bektaşiler aynı nehrin bileşenleridir ve ayrılmaz bir bütündür.

UYARIYORUZ!

Alevi/Bektaşiliğin bu kadar zora sokulduğu dönem olmamıştır. Baskı görmüşler, katliama uğramışlar, sessiz kalmışlardı ama birlik ve beraberliklerini her şart altında korumuşlardır. Bugün ise Başta Amerikan emperyalizmi ve AB emperyalist devletlerinin elinde etnik ve dini bölünmelerin malzemesi haline getirilmeye çalışılıyor. Bu önlenmelidir ve ne gerekiyorsa yapılmalıdır.

Alevi ya da Sünni tüm Türkiye'nin dini ve dini olmayan kurumlarını göreve davet ediyoruz. Bu Alevi/Bektaşi sorunu olmaktan öte Türkiye'ye kurulan bir kumpastır. Orta ve uzun vadede ülkemize zarar verecek girişimin engellenmesi aynı zamanda beka sorunudur.

Sosyalist lider Enver Hoca sonrası etkisi cılız ve küçük bir ülke olan Arnavutluk devletinin boyunu da aşan “Bektaşi Vatikan’ı” girişimi ABD/AB imalatıdır.

Gelin hep beraber Alevi/Bektaşiler içinde cepheleşmelere, ayrışmalara neden olacak bu melanete karşı çıkalım ve aktif bir çalışma içine girelim, engelleyelim.

 


Adınız
Yorumunuz
Hiç yorum yapılmamış.