Türkiye ile Suriye arasında olası bir deniz yetki alanı anlaşması ihtimali tartışılıyor. Tümamiral Cihat Yaycı, anlaşmanın önemine vurgu yaparak, ‘Bu anlaşma hem Mavi Vatan’ı güçlendirir hem de Suriye’ye deniz alanı kazandırır.’ dedi.
DOĞU Akdeniz’de, çeşitli proje ve eylemlerle Türkiye’yi Antalya Körfezi’ne hapsetmeye çalışan ABD ve Yunanistan-İsrail-Güney Kıbrıs ittifakı, kuşatma hattını Suriye kıyılarına kadar genişletme çabasında. Fransa’nın da geçen haftalarda bu ittifaka destek vermesi, bölgeye Fransız ve Amerikan uçak gemilerinin gelmesi, Batı’nın silah kullanma kararlılığını da gösteriyor. Suriye’de Esad Hükûmeti’nin devrilmesinin ardından Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) Dışişleri Bakanı 20 Şubat 2025’te Şam’da Suriye Geçiş Hükümeti ile görüşerek bir açıklama yapmış ve “deniz hukuku” ile “Kıbrıs” hatırlatmasında bulunmuştu. GKRY, Avrupa Birliği (AB) yaptırımları konusunda aracı olabileceğini de belirterek Şam’a aba altından sopa göstermişti. Tüm bu gelişmeler doğrultusunda, Türkiye ile Suriye arasında deniz yetki alanı anlaşması yapılması yeniden gündeme geldi. En son 24 Aralık 2024’te, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Anadolu Yayıncılar Federasyonu’nun “Anadolu Sohbetleri” programında medya temsilcileriyle bir araya gelmişti. Bakan Uraloğlu, burada yaptığı konuşmada Türkiye’nin Suriye ile ‘deniz yetki alanı’ anlaşması yapacağını açıklamıştı.
SURİYE DAHA FAZLA ALAN KAZANIR’
Müstafi Tümamiral Cihat Yaycı, olası bir anlaşmanın getirilerini Aydınlık’a anlattı. Yaycı, Türkiye ile Suriye ara-sında yapılacak bir deniz yetki alanı anlaşmasının, iki ülkenin hem ekonomik hem de güvenlik çıkarlarını koruyacağını vurguladı. Bu anlaşmayla Karpaz Burnu’nun çevrelen-mesinin ve GKRY’nin hukuk dışı hamlelerinin boşa çı-karılmasının hedeflendiğini belirten Yaycı, anlaşma sayesinde Suriye’nin yüzde 12,5 oranında daha fazla deniz alanı kazanacağını anlattı. Yaycı, Türkiye’nin de “Mavi Vatan” sınırlarını güçlendireceğine işaret etti ve KKTC’nin de sürece dâhil edilmesinin büyük bir kazanım olacağını söyledi.
Yaycı, “Türkiye ve Suriye, Akdeniz’de komşu iki ülkedir. Aralarında deniz yetki alanı anlaşması yapılması hem mümkün hem de gereklidir.” dedi. Yaycı, Suriye’nin 2003 yılında BM’ye bildirdiği 200 millik MEB sınırına rağmen bu alanda herhangi bir uluslararası anlaşma yapmadığını hatırlatarak, “Suriye şimdiye kadar deniz yetki alanlarını netleştirmedi. Ancak 2011’de düzenlediği petrol ihaleleriyle Türk deniz yetki alanlarını ihlal etti. Bu da bölge dışı güçlerin müdahalesine zemin hazırladı.” diye konuştu. Türkiye'nin 2012’de TPAO’ya verdiği ruhsatların ve 2018’de BM’ye sunduğu kıta sahanlığı mektubunun bu hukuksuzlukları ortaya koyduğunu belirten Yaycı, “Türkiye ile Suriye arasında yapılacak anlaşma, Doğu Akdeniz'de oyun değiştirici olur.” ifadesini kullandı. Yaycı, sınırlandırmanın “kapatmama” ve “coğrafyanın üstünlüğü” ilkeleri doğrultusunda yapılması gerektiğine dikkat çekerek, “Karpaz Burnu Türkiye’nin de Suriye’nin de önünü kesemez. Bu nedenle “çevreleme’ ilkesiyle hareket edilmeli, Karpaz Burnu karasularıyla çevrelenmelidir. Bu hem hakkaniyetli hem de hukuka uygundur.” dedi.
GASP ENGELLENİR
“Böyle bir anlaşma, GKRY’nin sözde MEB ilanını boşa çıkarır.” diyen Yaycı, “Suriye’ye yüzde 12,5 daha fazla, yani 9 bin 779 km² deniz alanı ka-zandırır. Türkiye ise GKRY’nin gaspını engeller, İskenderun Körfezi ile Suriye arasında Mavi Vatan sınırlarını tesis eder.” ifadelerini kullandı.
Yaycı, KKTC’nin de sürece dâhil edilmesi halinde, “KKTC’nin tanın-masına giden yol açılır, Mavi Va-tan’daki hak ve menfaatleri uluslararası düzeyde tescillenmiş olur.” dedi.
KALLAS’TAN FİDAN İDDİASI: ANLAŞMA YAPILMAYACAK SÖZÜ VERDİ
AVRUPA Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Suriye ile deniz yetki anlaşması imzalanmayacağı yönünde kendisine söz verdiğini ileri sürdü. Kallas, 24 Ocak’ta Riyad’da gerçekleşen görüşmenin ardından Yunan basınına yaptığı açıklamada, “Fidan, böyle bir niyetleri olmadığını, bu konunun temelsiz söylentilerden ibaret oldu-ğunu söyledi. Sözlerine güvenmemem için bir neden yok” dedi. Kallas, “AB olası bir anlaşmayı engellemek için ne yapmalı?” sorusuna ise “Spekülasyon yapmak istemem. Yapmayacaklarına dair söz aldım” yanıtını verdi.
‘İDDİAYI DOĞRULAYIN’
İddiaların ardından gözler Dışişleri Bakanlığı’na çevrildi. Müstafi Tümamiral Cihat Yaycı, Bakanlığın bu iddiayı açık şekilde yalanlamasını istedi. Yaycı, “Dışişleri Bakanlığı'nın bu iddiayı yal-anlamasını, yalanlamıyor ise Deniz Hukuku, hak ve çıkarlarımız açısından detaylı gerekçesini bekliyorum.” ifadelerini kullandı.
ANLAŞMA ATİNA İÇİN ‘KABUS’ OLUR
TÜRKİYE ile Suriye arasında Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) an-laşması ihtimali Atina’yı alarma ge-çirdi. Yunanistan Hükûmeti ve medyası, böyle bir adımı “uluslararası hukuka aykırı” ve “bölge için tehlikeli” olarak nitelendirdi. Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, 21 Aralık 2024’te yaptığı açıklamada, Türkiye’nin Libya ile Kasım 2019’da yaptığı anlaşmayı hatırlatarak, benzer bir adımın Suriye ile atılmasının “Helenizm için bir kâbus senaryosu” ola-cağını söyledi. Miçotakis, “Şam’ın, Türkiye etkisi altındaki bir rejimle Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanla-rını belirlemek üzere bir anlaşma yapması olasılığı son derece tehlikelidir.” ifadelerini kullandı. Yunanistan Dışişleri Ba kanı Giorgos Gerapetrxitis de 20 Aralık’ta yaptığı açıkla- mada, “Yunanistan ile Türkiye arasında MEB ko-nusunda belirli sınırlar olmadan bir anlaşma olmaz. Türkiye’nin Suriye üzerinden Doğu Akdeniz’deki hu-kuksuz faaliyetlerini genişletmesine göz yumulmayacak.” dedi. Yunanistan Hükümet Sözcüsü Pavlos Marinakis ise aynı gün yaptığı değerlendirmede, “Yunanistan, Türkiye ile Suriye arasında bir MEB oluşturulmasını hiçbir koşulda kabul edemez. Türkiye’nin hayalini kurduğu bu hamle, uluslararası hukuka aykırıdır ve buna hiçbir şekilde izin verilmeyecektir. Alınması gereken adımlar atılacak.” ifadelerini kullandı.
‘DİLE GETİRİLMEYEN ENDİŞE’
Yunanistan’ın önde gelen gazetelerinden Kathimerini’nin Baş Editörü Ronald Meinardus da 21 Aralık’ta kaleme aldığı yazısında, Türkiye’nin Suriye’deki artan etkisinin Atina’da dile getirilmeyen bir endişe kaynağı olduğunu belirtti. Meinardus, “En kötü senaryo, Suriye’nin Türkiye ile hatta sadece Ankara’nın tanıdığı Kuzey Kıbrıs yönetimiyle bir anlaşma yapmasıdır.” yorumunda bulundu.
DOĞU Akdeniz’de, çeşitli proje ve eylemlerle Türkiye’yi Antalya Körfezi’ne hapsetmeye çalışan ABD ve Yunanistan-İsrail-Güney Kıbrıs ittifakı, kuşatma hattını Suriye kıyılarına kadar genişletme çabasında. Fransa’nın da geçen haftalarda bu ittifaka destek vermesi, bölgeye Fransız ve Amerikan uçak gemilerinin gelmesi, Batı’nın silah kullanma kararlılığını da gösteriyor. Suriye’de Esad Hükûmeti’nin devrilmesinin ardından Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) Dışişleri Bakanı 20 Şubat 2025’te Şam’da Suriye Geçiş Hükümeti ile görüşerek bir açıklama yapmış ve “deniz hukuku” ile “Kıbrıs” hatırlatmasında bulunmuştu. GKRY, Avrupa Birliği (AB) yaptırımları konusunda aracı olabileceğini de belirterek Şam’a aba altından sopa göstermişti. Tüm bu gelişmeler doğrultusunda, Türkiye ile Suriye arasında deniz yetki alanı anlaşması yapılması yeniden gündeme geldi. En son 24 Aralık 2024’te, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Anadolu Yayıncılar Federasyonu’nun “Anadolu Sohbetleri” programında medya temsilcileriyle bir araya gelmişti. Bakan Uraloğlu, burada yaptığı konuşmada Türkiye’nin Suriye ile ‘deniz yetki alanı’ anlaşması yapacağını açıklamıştı.
SURİYE DAHA FAZLA ALAN KAZANIR’
Müstafi Tümamiral Cihat Yaycı, olası bir anlaşmanın getirilerini Aydınlık’a anlattı. Yaycı, Türkiye ile Suriye ara-sında yapılacak bir deniz yetki alanı anlaşmasının, iki ülkenin hem ekonomik hem de güvenlik çıkarlarını koruyacağını vurguladı. Bu anlaşmayla Karpaz Burnu’nun çevrelen-mesinin ve GKRY’nin hukuk dışı hamlelerinin boşa çı-karılmasının hedeflendiğini belirten Yaycı, anlaşma sayesinde Suriye’nin yüzde 12,5 oranında daha fazla deniz alanı kazanacağını anlattı. Yaycı, Türkiye’nin de “Mavi Vatan” sınırlarını güçlendireceğine işaret etti ve KKTC’nin de sürece dâhil edilmesinin büyük bir kazanım olacağını söyledi.
Yaycı, “Türkiye ve Suriye, Akdeniz’de komşu iki ülkedir. Aralarında deniz yetki alanı anlaşması yapılması hem mümkün hem de gereklidir.” dedi. Yaycı, Suriye’nin 2003 yılında BM’ye bildirdiği 200 millik MEB sınırına rağmen bu alanda herhangi bir uluslararası anlaşma yapmadığını hatırlatarak, “Suriye şimdiye kadar deniz yetki alanlarını netleştirmedi. Ancak 2011’de düzenlediği petrol ihaleleriyle Türk deniz yetki alanlarını ihlal etti. Bu da bölge dışı güçlerin müdahalesine zemin hazırladı.” diye konuştu. Türkiye'nin 2012’de TPAO’ya verdiği ruhsatların ve 2018’de BM’ye sunduğu kıta sahanlığı mektubunun bu hukuksuzlukları ortaya koyduğunu belirten Yaycı, “Türkiye ile Suriye arasında yapılacak anlaşma, Doğu Akdeniz'de oyun değiştirici olur.” ifadesini kullandı. Yaycı, sınırlandırmanın “kapatmama” ve “coğrafyanın üstünlüğü” ilkeleri doğrultusunda yapılması gerektiğine dikkat çekerek, “Karpaz Burnu Türkiye’nin de Suriye’nin de önünü kesemez. Bu nedenle “çevreleme’ ilkesiyle hareket edilmeli, Karpaz Burnu karasularıyla çevrelenmelidir. Bu hem hakkaniyetli hem de hukuka uygundur.” dedi.
GASP ENGELLENİR
“Böyle bir anlaşma, GKRY’nin sözde MEB ilanını boşa çıkarır.” diyen Yaycı, “Suriye’ye yüzde 12,5 daha fazla, yani 9 bin 779 km² deniz alanı ka-zandırır. Türkiye ise GKRY’nin gaspını engeller, İskenderun Körfezi ile Suriye arasında Mavi Vatan sınırlarını tesis eder.” ifadelerini kullandı.
Yaycı, KKTC’nin de sürece dâhil edilmesi halinde, “KKTC’nin tanın-masına giden yol açılır, Mavi Va-tan’daki hak ve menfaatleri uluslararası düzeyde tescillenmiş olur.” dedi.
KALLAS’TAN FİDAN İDDİASI: ANLAŞMA YAPILMAYACAK SÖZÜ VERDİ
AVRUPA Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Suriye ile deniz yetki anlaşması imzalanmayacağı yönünde kendisine söz verdiğini ileri sürdü. Kallas, 24 Ocak’ta Riyad’da gerçekleşen görüşmenin ardından Yunan basınına yaptığı açıklamada, “Fidan, böyle bir niyetleri olmadığını, bu konunun temelsiz söylentilerden ibaret oldu-ğunu söyledi. Sözlerine güvenmemem için bir neden yok” dedi. Kallas, “AB olası bir anlaşmayı engellemek için ne yapmalı?” sorusuna ise “Spekülasyon yapmak istemem. Yapmayacaklarına dair söz aldım” yanıtını verdi.
‘İDDİAYI DOĞRULAYIN’
İddiaların ardından gözler Dışişleri Bakanlığı’na çevrildi. Müstafi Tümamiral Cihat Yaycı, Bakanlığın bu iddiayı açık şekilde yalanlamasını istedi. Yaycı, “Dışişleri Bakanlığı'nın bu iddiayı yal-anlamasını, yalanlamıyor ise Deniz Hukuku, hak ve çıkarlarımız açısından detaylı gerekçesini bekliyorum.” ifadelerini kullandı.
ANLAŞMA ATİNA İÇİN ‘KABUS’ OLUR
TÜRKİYE ile Suriye arasında Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) an-laşması ihtimali Atina’yı alarma ge-çirdi. Yunanistan Hükûmeti ve medyası, böyle bir adımı “uluslararası hukuka aykırı” ve “bölge için tehlikeli” olarak nitelendirdi. Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, 21 Aralık 2024’te yaptığı açıklamada, Türkiye’nin Libya ile Kasım 2019’da yaptığı anlaşmayı hatırlatarak, benzer bir adımın Suriye ile atılmasının “Helenizm için bir kâbus senaryosu” ola-cağını söyledi. Miçotakis, “Şam’ın, Türkiye etkisi altındaki bir rejimle Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanla-rını belirlemek üzere bir anlaşma yapması olasılığı son derece tehlikelidir.” ifadelerini kullandı. Yunanistan Dışişleri Ba kanı Giorgos Gerapetrxitis de 20 Aralık’ta yaptığı açıkla- mada, “Yunanistan ile Türkiye arasında MEB ko-nusunda belirli sınırlar olmadan bir anlaşma olmaz. Türkiye’nin Suriye üzerinden Doğu Akdeniz’deki hu-kuksuz faaliyetlerini genişletmesine göz yumulmayacak.” dedi. Yunanistan Hükümet Sözcüsü Pavlos Marinakis ise aynı gün yaptığı değerlendirmede, “Yunanistan, Türkiye ile Suriye arasında bir MEB oluşturulmasını hiçbir koşulda kabul edemez. Türkiye’nin hayalini kurduğu bu hamle, uluslararası hukuka aykırıdır ve buna hiçbir şekilde izin verilmeyecektir. Alınması gereken adımlar atılacak.” ifadelerini kullandı.
‘DİLE GETİRİLMEYEN ENDİŞE’
Yunanistan’ın önde gelen gazetelerinden Kathimerini’nin Baş Editörü Ronald Meinardus da 21 Aralık’ta kaleme aldığı yazısında, Türkiye’nin Suriye’deki artan etkisinin Atina’da dile getirilmeyen bir endişe kaynağı olduğunu belirtti. Meinardus, “En kötü senaryo, Suriye’nin Türkiye ile hatta sadece Ankara’nın tanıdığı Kuzey Kıbrıs yönetimiyle bir anlaşma yapmasıdır.” yorumunda bulundu.