Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomik zorluklar konusunda ‘Yükü paylaşırsak kurtuluruz.’ dedi. Fakat seçim sonrası dolaylı vergilere yapılan zamlar, yükü emekçinin ve dar gelirlinin üstüne yıktı. Zorlukların eşit paylaşılması için kamu piyasaya etkin müdahale etmeli, kazanca göre vergilendirme olmalı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ekonomik zorluklar ve depremin faturasına ilişkin bakanlar kurulu toplantısı sonrası yaptığı açıklamada, “Şayet omuz omuza verir yükü paylaşırsak bu sorundan da kurtuluruz." dedi. Cumhurbaşkanı'nın “yükü paylaşma” konusundaki mesajı sonrası, seçimlerin ardından dolaylı vergilerde yapılan zamlar yüzünden emekçi ve dar gelirli kesimlerin üzerine binen ilave yükler gündeme geldi. IMF'siz bir IMF programı olan gelir düzeyi ayırmadan her kesime eşit yük bindiren mevcut model, eşitsizliği artırarak halkın geçimini zorlaştırıyor. Yükün eşit paylaşılması için kamunun piyasaya müdahil olması şart.
İTALYA'DAN ÖRNEK KARAR
Vatan Partisi Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Hakan Topkurulu daha önce yaptığı öneride yüksek banka kazançlarının vergilendirilmesini önermişti. Türk hükümeti değil ama İtalya bu yönde adım attı. İtalya Bakanlar Kurulu bankaların ekstra karlarına getirilecek bir vergiyi onayladı. Kararın ardından banka hisseleri düştü. Yeni verginin devlete yaklaşık 2 milyar avro değerinde bir gelir sağlaması bekleniyor. BloombergHT'yer alan habere göre Başbakan Yardımcısı Matteo Salvini, Roma’da katıldığı basın toplantısında yüzde 40 oranında olacağı karar verilen ekstra kar vergisinin, vergi indirimlerini finanse etmek ve ilk kez ev sahibi olacaklara ipotek desteği sağlamak için kullanılacağını ifade etti. Daha önce İspanya ve Macaristan'da bankacılık sektörüne aşırı kazançları nedeniyle ek vergi getirilmişti.
LÜKS TÜKETİME İKİ KAT VERGİ
Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Topkurulu ayrıca şunları söyledi: “Krizin yükünü dar gelirli milyonların sırtına yıkan KDV-ÖTV gibi dolaylı vergiler yerine, çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alacak vergi sistemini kuracağız. Enerji üretim ve dağıtımı kamulaştırılacaktır. Rusya’dan ucuza aldığımız akaryakıt, rafineri şirketlerinin cebine dolmayacak, üreticimiz ve halkımız ucuz enerji kullanacaktır. Çok büyük miktarda döviz lüks otomobil ithalatı ve lüks tüketime harcanmaktadır. Lüks ithal tüketim mallarından alınan vergiler bugün alınanın iki katına çıkarılacaktır. Konut ve işyerlerinde kira bedellerinde üç yıl süreyle artış yapılamayacak, yeni sözleşmelerde tavan fiyat uygulamasına gidilecek, fırsatçılık amacıyla boş tutulan konutlar vergilendirilecektir. Her aile 5 yıl içerisinde konut sahibi yapılarak konut yatırım aracı olmaktan çıkarılacaktır.”
Vatan Partisi’nin “Üretim Devrimi” programında da, zorlukların paylaşılması gerektiğine işaret edilerek, “Yaşanan ağır kriz, toplumun emekçi kesiminin sırtına yıkılamaz. Emekçilerin çalışma ve üretme şevkinin ateşlenmesi için, insanca yaşama koşullarını sağlayacağız. Zorluklar toplumun bütün kesimleri arasında paylaştırılacaktır. Herkes geliri ve serveti oranında fedakârlıkta bulunacaktır.” denildi.
DEVLET GÖREVLİSİ HALKLA EŞİT OLMALI
Devlet görevlilerinin, Cumhurbaşkanından sıradan kamu çalışanına kadar halkın yaşam koşullarını paylaşmasının öngörüldüğü Vatan Partisi'nin programında, “Cumhurbaşkanının, bakanların ve milletvekillerinin aylıkları yeniden düzenlenecek, yüksek görevlerde bulunanların sâde yaşaması devlet geleneği haline getirilecektir. Devlet görevlilerine tahsis edilen uçaklarda, arabalarda ve diğer kaynaklarda, verimli çalışma, sâde yaşama ve zorlukları paylaşma gereği esaslı tasarrufa gidilecektir. Törenlere ve gösterişe ayrılan kaynaklar, yatırıma yönlendirilecektir.” ifadeleri yer aldı.
BAŞKA NELER YAPILABİLİR?
Hükümet seçimlerin ardından deprem faturasını karşılamak için kurumlar vergisi oranlarını artırdı. Fakat özellikle son yıllarda ranttan zenginleşenlere vergi konulmadı. Eşitsizliğin giderilmesi için iki sene boyunca resmi enflasyon oranı üzerindeki şirket kârlarına da ilave vergi konması gerekiyor. Yine en yüksek iki gelir grubuna artan oranlı vergi getirilmesi ile vergide adalet sağlanabilir. Yine temel mal ve hizmetleri üreten firmaların personel prim ödemelerinin azaltılması, gıda ürünlerinin lojistiğine özel akaryakıt tarifesi uygulanması ile bu sektörlerde enflasyonist etkiler azaltılabilir.
YÜKLER YANLIŞ POLİTİKALARDAN ÇIKTI
Kalkınma ekonomisti Bartu Soral ise, paylaşılması gereken yüklerin nasıl oluştuğuna bakmamız gerektiğini belirterek karşımıza çıkan yükleri şöyle sıraladı: "Birinci yük kamu garantili yap-işlet-devret projeleri. Bunları özel şirketler yapmış gibi görünüyor ama devlet alım garantisi verdiği için aslında bütün riskleri devlet üstleniyor. İkinci yük kamunun harcamalarında. Cumhurbaşkanlığının sarayları, bakanların, sarayları, belediyenin arabaları, bürokrasinin lüks harcaması. Üçüncü yük depremin getirdiği yükümlülükler. Onun haricindekiler de devletin doğal harcamaları."
Ortaya çıkan yükleri varlıklıların değil dar gelirlilerin paylaştığını söyleyen Soral şu ifadeleri kullandı: "Özellikle son yıllarda çok ciddi biçimde artan şirket kârları var. Müthiş bir rantiye sınıfı var. Orta gelirlinin yüz kat, bin kat üstünde para kazanan ve sermayesini büyüten bu sermaye sınıfından, müteahhitlerden vergi alıyor muyuz? Hayır. Denetleyip vergi çıkardıklarımıza da son yirmi yılda on üç kez vergi affı çıkarıyoruz. Bakınız 1980'de doğrudan vergi oranı yüzde 63. Şimdi yüzde 35'e düşmüş. Dolaylı vergi oranı yüzde 37'tü. Şimdi yüzde 65'e çıktı... Dolaylı vergilere, yani adaletsiz vergi dediğimiz dar gelirlinin, memurun, işçinin orta sınıfın ödediği vergilere yüklendik. Bir, yük niçin oluştu? İki, niçin çok kazanan sermayedar, rantiye, faiz gelirlerinden yaşamını sürdürenden, doğru düzgün vergi almıyoruz da bizim üstümüze biniyorsunuz. Siz dönüp bana yükü paylaşalım dediğinizde benim size vereceğim yanıtlar bunlar olur."
ÇAKMAK: SERVET VERGİSİ GETİRİLMELİ
Eski Gelirler Müdür Yardımcısı ve Vatan Partisi Ekonomi Siyasetleri Bürosu Üyesi Şefik Çakmak, hükümetin yükü paylaşalım vurgusu yaptığını ancak yükün ağırlıklı kısmını dar gelirli vatandaşa yüklediğini belirtti. Bütçe açığının, mevcut vergi sistemi ile dar gelirli vatandaşlardan karşılanarak gelir dağılımında uçurum yaratıldığını vurgulayan Çakmak, yük paylaşımının nasıl olması gerektiğine dair şunları söyledi: “Vergi sistemini ve gelir dağılımını düzeltmenin yolu gayet açık. Kamucu ekonomi olacak. 1990’larda vasıtalı vergi yüzde 40, vasıtasız vergiler yüzde 60’tı. Bu oranlar değişti. Vasıtasız vergiler yüzde 35’e indi. Vasıtalı vergiler yüzde 65’e çıktı.”
'DOLARLA İŞLEM YASAKLANMALI'
Dolaylı vergileri yükseltip dar gelirliden alarak değil servet vergisi getirerek yükün paylaşılacağını Şefik Çakmak şu sözleri kullandı: “Gelir dağılımını halktan yana düzenlemenin yolu servet vergileridir. Türkiye 1994’te de döviz dar boğazına girdi. 1994’te ne yapıldı? Devlet dedi ki ‘Doların varsa bozdur. Sana piyasanın iki misli faiz vereceğim.’ Bunu da ‘net aktif vergisi’ adında bir servet vergisi ile karşıladı. Devlet, ‘Net Aktif Vergisi’ ile ne yaptı? Her firmanın aktif toplamı ne ise onun yüzde 2-3’ünü vergi olarak aldı. İşte servet vergisi. Şu anda depremi karşılamak için servetten vergi almak zorundayız. Her firmanın yaptığı servet beyanında tespit edilen servetin yüzde 5-6’sını almak zorundayız.” Çakmak, Türkiye’nin dar boğazdan çıkışının sadece vergi politikası ile olmayacağını dile getirdi ve Vatan Partisi’nin çözümlerini sıraladı: “Dar boğazdan çıkmak için Türkiye’de dolarla hiçbir işlem yapılmamalı. Dolar, bankalar tarafından alınıp satılmamalı. Döviz büroları kapanmalı. Eğer dolar alışverişini serbest bırakılırsa vergi ile ne yaparsanız yapın gelir dağılımı rezalet olur. Nitekim Türkiye’de öyledir... Devletin izin verdiği kadar ve ihracat tutarı kadar ithalat yapılacak.”
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ekonomik zorluklar ve depremin faturasına ilişkin bakanlar kurulu toplantısı sonrası yaptığı açıklamada, “Şayet omuz omuza verir yükü paylaşırsak bu sorundan da kurtuluruz." dedi. Cumhurbaşkanı'nın “yükü paylaşma” konusundaki mesajı sonrası, seçimlerin ardından dolaylı vergilerde yapılan zamlar yüzünden emekçi ve dar gelirli kesimlerin üzerine binen ilave yükler gündeme geldi. IMF'siz bir IMF programı olan gelir düzeyi ayırmadan her kesime eşit yük bindiren mevcut model, eşitsizliği artırarak halkın geçimini zorlaştırıyor. Yükün eşit paylaşılması için kamunun piyasaya müdahil olması şart.
İTALYA'DAN ÖRNEK KARAR
Vatan Partisi Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Hakan Topkurulu daha önce yaptığı öneride yüksek banka kazançlarının vergilendirilmesini önermişti. Türk hükümeti değil ama İtalya bu yönde adım attı. İtalya Bakanlar Kurulu bankaların ekstra karlarına getirilecek bir vergiyi onayladı. Kararın ardından banka hisseleri düştü. Yeni verginin devlete yaklaşık 2 milyar avro değerinde bir gelir sağlaması bekleniyor. BloombergHT'yer alan habere göre Başbakan Yardımcısı Matteo Salvini, Roma’da katıldığı basın toplantısında yüzde 40 oranında olacağı karar verilen ekstra kar vergisinin, vergi indirimlerini finanse etmek ve ilk kez ev sahibi olacaklara ipotek desteği sağlamak için kullanılacağını ifade etti. Daha önce İspanya ve Macaristan'da bankacılık sektörüne aşırı kazançları nedeniyle ek vergi getirilmişti.
LÜKS TÜKETİME İKİ KAT VERGİ
Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Topkurulu ayrıca şunları söyledi: “Krizin yükünü dar gelirli milyonların sırtına yıkan KDV-ÖTV gibi dolaylı vergiler yerine, çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alacak vergi sistemini kuracağız. Enerji üretim ve dağıtımı kamulaştırılacaktır. Rusya’dan ucuza aldığımız akaryakıt, rafineri şirketlerinin cebine dolmayacak, üreticimiz ve halkımız ucuz enerji kullanacaktır. Çok büyük miktarda döviz lüks otomobil ithalatı ve lüks tüketime harcanmaktadır. Lüks ithal tüketim mallarından alınan vergiler bugün alınanın iki katına çıkarılacaktır. Konut ve işyerlerinde kira bedellerinde üç yıl süreyle artış yapılamayacak, yeni sözleşmelerde tavan fiyat uygulamasına gidilecek, fırsatçılık amacıyla boş tutulan konutlar vergilendirilecektir. Her aile 5 yıl içerisinde konut sahibi yapılarak konut yatırım aracı olmaktan çıkarılacaktır.”
Vatan Partisi’nin “Üretim Devrimi” programında da, zorlukların paylaşılması gerektiğine işaret edilerek, “Yaşanan ağır kriz, toplumun emekçi kesiminin sırtına yıkılamaz. Emekçilerin çalışma ve üretme şevkinin ateşlenmesi için, insanca yaşama koşullarını sağlayacağız. Zorluklar toplumun bütün kesimleri arasında paylaştırılacaktır. Herkes geliri ve serveti oranında fedakârlıkta bulunacaktır.” denildi.
DEVLET GÖREVLİSİ HALKLA EŞİT OLMALI
Devlet görevlilerinin, Cumhurbaşkanından sıradan kamu çalışanına kadar halkın yaşam koşullarını paylaşmasının öngörüldüğü Vatan Partisi'nin programında, “Cumhurbaşkanının, bakanların ve milletvekillerinin aylıkları yeniden düzenlenecek, yüksek görevlerde bulunanların sâde yaşaması devlet geleneği haline getirilecektir. Devlet görevlilerine tahsis edilen uçaklarda, arabalarda ve diğer kaynaklarda, verimli çalışma, sâde yaşama ve zorlukları paylaşma gereği esaslı tasarrufa gidilecektir. Törenlere ve gösterişe ayrılan kaynaklar, yatırıma yönlendirilecektir.” ifadeleri yer aldı.
BAŞKA NELER YAPILABİLİR?
Hükümet seçimlerin ardından deprem faturasını karşılamak için kurumlar vergisi oranlarını artırdı. Fakat özellikle son yıllarda ranttan zenginleşenlere vergi konulmadı. Eşitsizliğin giderilmesi için iki sene boyunca resmi enflasyon oranı üzerindeki şirket kârlarına da ilave vergi konması gerekiyor. Yine en yüksek iki gelir grubuna artan oranlı vergi getirilmesi ile vergide adalet sağlanabilir. Yine temel mal ve hizmetleri üreten firmaların personel prim ödemelerinin azaltılması, gıda ürünlerinin lojistiğine özel akaryakıt tarifesi uygulanması ile bu sektörlerde enflasyonist etkiler azaltılabilir.
YÜKLER YANLIŞ POLİTİKALARDAN ÇIKTI
Kalkınma ekonomisti Bartu Soral ise, paylaşılması gereken yüklerin nasıl oluştuğuna bakmamız gerektiğini belirterek karşımıza çıkan yükleri şöyle sıraladı: "Birinci yük kamu garantili yap-işlet-devret projeleri. Bunları özel şirketler yapmış gibi görünüyor ama devlet alım garantisi verdiği için aslında bütün riskleri devlet üstleniyor. İkinci yük kamunun harcamalarında. Cumhurbaşkanlığının sarayları, bakanların, sarayları, belediyenin arabaları, bürokrasinin lüks harcaması. Üçüncü yük depremin getirdiği yükümlülükler. Onun haricindekiler de devletin doğal harcamaları."
Ortaya çıkan yükleri varlıklıların değil dar gelirlilerin paylaştığını söyleyen Soral şu ifadeleri kullandı: "Özellikle son yıllarda çok ciddi biçimde artan şirket kârları var. Müthiş bir rantiye sınıfı var. Orta gelirlinin yüz kat, bin kat üstünde para kazanan ve sermayesini büyüten bu sermaye sınıfından, müteahhitlerden vergi alıyor muyuz? Hayır. Denetleyip vergi çıkardıklarımıza da son yirmi yılda on üç kez vergi affı çıkarıyoruz. Bakınız 1980'de doğrudan vergi oranı yüzde 63. Şimdi yüzde 35'e düşmüş. Dolaylı vergi oranı yüzde 37'tü. Şimdi yüzde 65'e çıktı... Dolaylı vergilere, yani adaletsiz vergi dediğimiz dar gelirlinin, memurun, işçinin orta sınıfın ödediği vergilere yüklendik. Bir, yük niçin oluştu? İki, niçin çok kazanan sermayedar, rantiye, faiz gelirlerinden yaşamını sürdürenden, doğru düzgün vergi almıyoruz da bizim üstümüze biniyorsunuz. Siz dönüp bana yükü paylaşalım dediğinizde benim size vereceğim yanıtlar bunlar olur."
ÇAKMAK: SERVET VERGİSİ GETİRİLMELİ
Eski Gelirler Müdür Yardımcısı ve Vatan Partisi Ekonomi Siyasetleri Bürosu Üyesi Şefik Çakmak, hükümetin yükü paylaşalım vurgusu yaptığını ancak yükün ağırlıklı kısmını dar gelirli vatandaşa yüklediğini belirtti. Bütçe açığının, mevcut vergi sistemi ile dar gelirli vatandaşlardan karşılanarak gelir dağılımında uçurum yaratıldığını vurgulayan Çakmak, yük paylaşımının nasıl olması gerektiğine dair şunları söyledi: “Vergi sistemini ve gelir dağılımını düzeltmenin yolu gayet açık. Kamucu ekonomi olacak. 1990’larda vasıtalı vergi yüzde 40, vasıtasız vergiler yüzde 60’tı. Bu oranlar değişti. Vasıtasız vergiler yüzde 35’e indi. Vasıtalı vergiler yüzde 65’e çıktı.”
'DOLARLA İŞLEM YASAKLANMALI'
Dolaylı vergileri yükseltip dar gelirliden alarak değil servet vergisi getirerek yükün paylaşılacağını Şefik Çakmak şu sözleri kullandı: “Gelir dağılımını halktan yana düzenlemenin yolu servet vergileridir. Türkiye 1994’te de döviz dar boğazına girdi. 1994’te ne yapıldı? Devlet dedi ki ‘Doların varsa bozdur. Sana piyasanın iki misli faiz vereceğim.’ Bunu da ‘net aktif vergisi’ adında bir servet vergisi ile karşıladı. Devlet, ‘Net Aktif Vergisi’ ile ne yaptı? Her firmanın aktif toplamı ne ise onun yüzde 2-3’ünü vergi olarak aldı. İşte servet vergisi. Şu anda depremi karşılamak için servetten vergi almak zorundayız. Her firmanın yaptığı servet beyanında tespit edilen servetin yüzde 5-6’sını almak zorundayız.” Çakmak, Türkiye’nin dar boğazdan çıkışının sadece vergi politikası ile olmayacağını dile getirdi ve Vatan Partisi’nin çözümlerini sıraladı: “Dar boğazdan çıkmak için Türkiye’de dolarla hiçbir işlem yapılmamalı. Dolar, bankalar tarafından alınıp satılmamalı. Döviz büroları kapanmalı. Eğer dolar alışverişini serbest bırakılırsa vergi ile ne yaparsanız yapın gelir dağılımı rezalet olur. Nitekim Türkiye’de öyledir... Devletin izin verdiği kadar ve ihracat tutarı kadar ithalat yapılacak.”