Teknolojik gelişmelerin toplumsal birlikteliği perçinleyen bağlardan koparışı, rekabetçilik ortamı, bireyleri yalnızlık dünyasına sürmekte, aynı zamanda da bir sanal teknolojik evrende tek başına yaşamaya zorlamaktadır. Özellikle Japanyo’da sık görülen bu olguların incelenmesinin bir belirti olduğu ve teknoloji kökenli bu kopuşun bir belirge (semptom) olduğu görülmüştür. Japonca ‘toplumsal kaçış’ anlamına gelen Hikikomori belirgesi, ilk kez ergen psikiyatrisi uzmanı Tamaki Saitō tarafından kullanılmıştır.
Aslında bu bozukluk çağın en büyük sorunlarından biri olan yalnızlığın tekonoloji ile bir başka süreçte belirti vermesidir. Burada sorgulanması gereken bir başka şeyde kapitalist üretim ilişkileridir. Sorgulanmayan ve paylaşılmayan yaşam değildir, kayboluşa doğru ilerleyen tükeniştir.
BANA TOPLUM DEMEYİN
Hikikomori, bireylerin toplumsal etkileşimlerden uzak durarak uzun süreli bir kopuş içinde yaşamalarına denir. Bireylerin altı ay veya daha uzun süre toplumsal etkileşimden kaçınmaları ve çoğunlukla evlerinde kalmaları durumunda kullanılır. Genç erişkinler arasında daha yaygın görülmesine rağmen her yaş grubundan bireyi etkileyebilir. Ergenlik veya erken yetişkinlik dönemlerinde başlayan bu durum bireylerin sosyal becerilerinin gelişimini engeller. Hikikomori olan bireyler; okul, iş veya aile gibi toplumsal bağlamlardan uzak durarak günlerini genellikle yalnız ve çevresel etkileşimden kaçınarak geçirir. Toplumdan uzak durma arzusu, kişinin kendi isteğiyle veya çeşitli zorlayıcı faktörler nedeniyle gerçekleşebilir. Faktörler arasında aile içi çatışmalar, akran baskısı, işsizlik, akademik veya işyeri başarısızlığı gibi psikososyal stres kaynakları yer alabilir.
İNSAN GİTSİN EKRAN GELSİN
Bireysel psikolojik faktörler, hikikomori olgusunun temel nedenlerinden biridir. Bireylerin kişilik özellikleri, zihinsel sağlık durumları ve önceki yaşantılarından gelen travmatik deneyimler toplumdan uzak durmak istemelerinde önemli rol oynar. Özgüven eksikliği, sosyal becerilerde yetersizlik, depresyon, kaygı bozuklukları ve takınçlı-kopulsak (obsesif konvülsif) bozukluk gibi zihinsel sağlık sorunları da hikikomoriye yol açabilir. Ayrıca okullarda yaşanan akran zorbalığı, akademik veya sosyal başarısızlık gibi travmatik deneyimler de bireylerin sosyal ortamlardan kaçınmasına ve yalıtık bir yaşam benimsemesine neden olur.
Aile içi dinamikler, hikikomori vakalarının ortaya çıkışında önemli bir etken olarak kabul edilir. Aile yapısı, ebeveyn-birey ilişkisi ve aile içi iletişim bireyin sosyal davranışlarını ve psikolojisini büyük ölçüde etkiler. Aşırı koruyucu, baskıcı veya ihmal edici ebeveyn tutumları, bireylerin sosyal dünyadan uzaklaşmasına ve izolasyona itebilir.
Teknolojinin ve dijital medyanın yaygınlaşması gençler arasında hikikomori vakalarının artmasında etkili olmuştur. İnternet, sosyal medya ve video oyunları gibi dijital platformlar gerçek dünyadan kaçışı kolaylaştırırken bireylerin sanal ortamlarda daha rahat hissetmelerine ve sosyal kopuşun derinleştirmelerine neden olabilir. Dijital dünyanın sunduğu alternatif gerçeklikler ve etkileşimler, bireylerin sosyal becerilerini ve gerçek dünya ile bağlarını zayıflatabilir. Teknolojik etkiler, hikikomori olgusunun artışında önemli bir rol oynar ve bireylerin toplumsal hayattan uzaklaşmasını teşvik eder.
İŞE GİTMEK BİLE ÇOK FAZLA
Hikikomori belirtilerinin en dikkat çekici olanı, bireylerin uzun süreler boyunca sürekli olarak evde kalmaları ve dış dünyadan tamamen izole olmalarıdır. Hikikomori, toplumdan uzaklaşan bireyin aylarca hatta yıllarca evden çıkmamasına ve sosyal etkinliklere, okula veya işe gitmemesine neden olur. Evde kalmayı tercih eden bireyler, dış dünyanın talep ve streslerinden kaçınmayı seçerken aynı zamanda kendilerini sosyal ve mesleki fırsatlardan yoksun bırakır.
Hikikomori olan bireyler, arkadaşları ve aile üyeleriyle bile sınırlı iletişim kurar. Bu durum sosyal etkileşimden kaçınma; etkinliklerden, toplu taşıma kullanımından ve hatta aile yemeklerinden kaçınma şeklinde gözlemlenebilir. Sürekli kaçınma, kişinin sosyal becerilerini daha da zayıflatır ve izolasyonunu derinleştirir.
Bireyler, okula veya işe gitmeyi bırakabilir. Uzun süreli yalıtım, akademik başarısızlığa veya işten çıkarılmaya da neden olabilir. Eğitim veya iş yaşamından geri çekilme, bireyin kendine güvenini ve bağımsızlığını olumsuz etkiler. Hikikomori genellikle depresyon, anksiyete ve diğer ruh sağlığı sorunları ile ilişkilendirilir.
Hikikomorilerde sıklıkla kişisel bakım ve hijyen ihmal edilir. Bireylerin kendine özen göstermemesi, kendine olan ilgisinin ve bakımının azalmasına neden olur. Kişisel hijyenin ihmal edilmesi, sağlık sorunlarına yol açabilir ve bireyin kendisine olan saygısını daha da azaltabilir.
SABIRLI VE UZUN SOLUKLU TEDAVİ
Tek başına kalan bireylerin tedavisi, bireyin ihtiyaçlarına göre özelleştirilmiş, kapsamlı ve çok yönlü bir yaklaşım gerektirir. Tedavi sürecinde psikolojik, sosyal ve bazen ilaçlar bir arada kullanılır. Tedavi; bireyin topluma yeniden entegre olmasını, sosyal becerilerini geliştirmesini ve ruhsal sorunlarıyla başa çıkmasını hedefler.
Davranışçı terapi, hikikomori olan bireylerin duygusal anlatım ve sosyal becerilerini geliştirmeye yardımcı olur. Bireyin evden çıkma ve sosyal etkileşimlerde bulunma konusundaki kaygılarını azaltmaya yöneliktir. Aile terapisi, aile içi iletişimi ve ilişkileri güçlendirmek için önemlidir. Hikikomori olan bireyin aile ortamında daha rahat hissetmesine ve sosyal çekilme eğilimlerinin azalmasına yardımcı olabilir. Sosyal becerilerin geliştirilmesi de, hikikomori bireylerin toplumla yeniden bağlantı kurmalarına yardımcı olur. Eğitim ve mesleki yönlendirme, bireyin topluma uyumunu kolaylaştırabilir.
Tedavi süreci, hikikomori olan bireyin özel durumuna ve ihtiyaçlarına göre özelleştirilmelidir. Uzun vadeli ve sabırlı bir yaklaşım gerektirir ve bireyin topluma yeniden entegre olmasını hedefler.
|
||
|