Ekonomik açıdan oldukça zor günlerin içinden geçtiğimiz bir gerçek. Hayat pahalılığının yaşamımızın olağan sayılan her bir gereksinimini giderek azaltarak, kimi zaman ise tümüyle çıkarıp bizlerden uzaklaştırarak, ya da bir diğer deyimle bizlerin ona ulaşılmasını neredeyse olanaksız kılarak her geçen gün giderek ağırlaşıyor.
Sorunlara çözüm olarak getirdiğimiz her bir şeyin giderek sorunlardan daha büyük sorun olarak karşımıza çıktığı bir coğrafyada yaşıyoruz. Ekonomi konusunda da aynı alışkanlık eksiksiz işliyor ya da işletiliyor.
Hemen hemen “itibarın” dışında her bir şeyden tasarruf ediyoruz. Yemeden, içmeden, giyimden kuşamdan, eğitim, sanat ve kültürden… Kısacası asla tasarruf edilmeyecek her bir şeyden…
Son günlerde, hadi haftalarda ve hatta aylarda diyelim, kaç kez sinemaya gittiniz, kaç kitap satın aldınız, kaç konser ya da festivali izlediniz…
Biliyorum bir çoğunuz yeme içmeden barınmaya dek her bir temel sorunun yaşandığı bir ortamda bu soruya bırakın yanıt vermeyi belki de kızacak, onca sorun içinde bir bunlar mı kaldı diyeceksiniz….
Evet… Bir bunlar kaldı…
Bir zamanlar bir gazetenin sloganıydı “Her eve bir ekmek bir gazete” Şimdi bırakın bir gazeteyi almayı, satıldığı yeri bile bulamıyoruz…
Kısacası, özellikle de gençler için; sinemasız, tiyaetrosuz, gazetesiz, kitapsız, konsersiz, festivalsiz ve de kültür sanatsız bir yaşam neredeyse olağan sayılmaya başladı… Sanki bunlar yaşamlarının hiçbir evresinde olmamış gibi…
Oysaki ekonominin inişe geçip sağlıksız olduğu dönemlerde bir toplumu ayakta tutanların başında bunlar gelir… Ancak bizim coğrafyamızda böyle olmuyor. İlk tasarrufa gidilen yerler nedense hep kültür sanata ilişkin alanlar, etkinlikler oluyor.
İşte tam burada da iş yerel yönetimlere düşüyor. Askıda sinema bileti asarak değil, tekrar eskiden olduğu gibi her semtte kapısı sokağa açılan ucuz belediye sinemaları kurarak. Çünkü hemen hemen her belediyenin elinin altında büyük salonlar var.
Bu solonlar işlevsel hale getirilerek haftanın belirli günlerinde alternatif bir dağıtımın katkısıyla ucuz birinci vizyon filmler gösteremez mi? Her belediyenin yayın yapma gücü var. Bu gücünü de kullanarak ucuz kitaplar basamaz mı?
Tiyatrolar konserler için de, (Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın bakanlığın tersine, tepeden inme, kendi beğeni ve dayatmaları doğrultusundaki sanatçılarla değil) gençlere yönelik, onların yakınlık duyduğu sanat ve sanatçılarla etkinlikler düzenleyemezler mi?
Açılacak her bir sinema belediyelerin aş evleri, şehir lokantaları kadar değerlidir. Birisi bir öğün karın doyurur ama ya bir film ya bir kitap? Daha önce de bu konu üzerine yazmış, eski belediye sinemalarının önemi ve etkinliği üzerinde durmuştuk. Bugün de olamaz mı?
Örneğin İstanbul Büyükşehir Belediyesi Cadde-i Kebirin tam orta yerindeki Beyoğlu sinemasıyla unun en güzel örneklerinden birini verdi. Filmler, söyleşiler, anma ve açık oturumlarla gençlerin en çok uğradığı yerlerden biri haline geldi. Üstelik Kadıköy belediyesinin bir avuç insana ücretli -sözüm ona akçeli ı- hizmetinin (!) yanında Beyoğlu sineması ücretsiz ve herkese açık.
Sanıyorum İzmir Büyük Şehir Belediyesi de tarihi bir binayı, yılların Elhamra’sını bundan böyle sinema salonu olarak kullanma eğiliminde. İzmir’e yakışacak ve de diğer kentlerimize de öncülük edecek bir hamle. Dileriz ki bu tür girişimlerin arkası gelir….
İtibardan tasarrufun olup olmayacağını pek bilemem ama, kültür-sanattan olmayacağı bir gerçek…
|
||
|