Reklamı Geç
HABER DETAY
İsrail saldıramaz ama bölmeyi dener...
Milliyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Özay Şendir yazdı.
04 Ekim 2024 - Cuma 12:35
846 defa okunmuş.
Manşet

Bu yüzyılın en büyük insanlık suçunu işleyen İsrail Ordusu’nun İngilizce kısaltması IDF. 

IDF’nin açılımı Israel Defence Force, yani İsrail Savunma Kuvvetleri, ama önce Filistin şimdi de Lübnan toprağına saldırdı, katliam yapıyor. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail’in gözünü Anadolu’ya diktiği uyarısından sonra Türk ve İsrail ordularını karşılaştıranları gördüm. 

Kitabın ortasından gidelim; Türkiye’ye saldırmak, Hamas ya da Hizbullah’a saldırmaya benzemez. 

Hamas ve Hizbullah, ABD’nin terör örgütleri listesinde yer aldıkları için ağır yaptırım altında tutulan siyasi partiler, silahlı kanatlarını eğitme ve donatma faaliyetleri İran’ın verdiği destekle sınırlı kaldı, asla bir hava kuvvetleri olmadı. 

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin saha tecrübesi son derece yüksek, hava kuvvetleri tecrübeli, deniz kuvvetleri son dönemde çok güçlendi. 

Çoğu kişinin unuttuğu bir başka gerçeği daha yazayım, İsrail’in tanker uçak filosu ortalama 50 yaşında, Türkiye bu konuda daha avantajlı. 

Tel Aviv yıllardır ABD’den KC-46 tanker uçaklarından almak istiyor ama şu ana kadar Biden Yönetimi uçakları üretim hattı dolu gerekçesiyle vermedi, 7 Ekim’den sonra da verilen silahlar arasında bu uçaklar yer almadı. 

Yanlış anlaşılmasın İsrail bu uçakları İran’ın nükleer tesislerini vurabilmek için istedi. İki ülke arasında 621 hava mili mesafe var ve İsrail uçaklarının İran’ın nükleer tesislerine ortalama 3’er sorti yapabilmesi için bu uçaklara mutlaka ihtiyacı var. 

Unuttuğumuz bir diğer konu Türkiye, NATO üyesi bir ülke.  

İsrail, Türkiye’ye saldırırsa NATO ya Türkiye’ye destek verecek ya da tamamen çökecek ki bu da ABD için en kötü senaryo. 

Yani İsrail’in Türkiye’ye saldırması o kadar kolay iş değil ama İsrail bir başka zaafımızı kullanmaya kalkabilir... 

***

Türkiye, gerçek ve suni fay hatlarıyla uzun zamandır oynanan bir ülke. 

Siyaset, futbol, eğitim, ekonomi, aklınıza gelecek her konuda o kadar bölünmüş durumdayız ki, bu bizi tüm provokasyonlara açık hale getiriyor. 

Fenerbahçe-Galatasaray rekabetinin düşmanlığa döndüğü noktadan rahatsız olmayanlar İspanya iç savaşının Barselona Başkanı’nın katledilmesiyle başladığını biliyorlar mı acaba? 

Yarın bir takımın otobüsüne ateş açılsa ki bu geçmişte de denenmiş bir yöntem, nasıl kalkacağız altından?  

PKK terörünü sahaya sürenler, Türkiye’de tüm Kürtlere yönelik bir ayrımcılığın başlamasını ve arzu ettikleri bölünmeyi iç savaş vasıtasıyla sağlayacaklarını zannediyorlardı, bu planları tutmadı. Onlar henüz vazgeçmedi ama tüm renkleriyle Türk halkı da direniyor bu tuzağa. 

Daha acısını bir sonraki paragrafa bırakıyorum... 

***

Dörtlü Takrir’den sonra Celal Bayar, Adnan Menderes ve arkadaşları, Cumhurbaşkanı olan İnönü’yü eleştirdiler ama makama asla saygısızlık yapmadılar.  

İsmet Paşa da Demokrat Parti’ye karşı en ağır mücadeleleri verdi ama ne Bayar’ın Cumhurbaşkanlığı’na ne de Adnan Menderes’in Başbakanlığını yok sayan bir tavrın içine girmedi. 

Süleyman Demirel, hayatı boyunca mücadele ettiği Bülent Ecevit’in, Güneş Motel olayının ardından 11’ler olayıyla kurduğu hükümet sırasında tek bir kere Başbakan demedi, onun yerine “Hükümetin başı” tanımlamasını kullandı ama hepsi o kadardı, hiç makama saygısızlık yapılmadı.  

Darbenin başı Kenan Evren, referanduma sıkıştırılan maddeyle Cumhurbaşkanı seçildi, TBMM girişinde hep ayakta karşılandı. 

Turgut Özal, Cumhurbaşkanı seçildi, TBMM açılış konuşmalarına geldiğinde en ağır eleştirileri getiren Demirel ve İnönü tarafından ayakta karşılandı. Demirel de Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Meclis’te ayakta karşılandı. 

1 Ekim’de TBMM açıldı, CHP Grubu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın salona girişi sırasında ayağa kalkmayı tercih etti. 

Daha önce hiçbir eski genel başkanın yapmadığı şekilde alternatif genel merkez kurmuş olan Kılıçdaroğlu bu makama saygıya tepki gösterdi. 

Tamamını kendi belirlediği milletvekillerinden bir kısmı da onu tepkisine çoşkulu mesajlarla yanıt verip, kendilerince kahraman oldular. 

Kılıçdaroğlu ve seçtiklerinin, sosyal demokrasiyi Ecevit’ten daha iyi bilmesine, devlet adabında İsmet Paşa’dan daha dolu olmasına imkân yok. 

Yapacakları Anayasa’yı Batı bize aferin diyecek diye anlatan eski AK Partili bakanı, tarihin en ağır hakaret cümlesini kurduğu eski Ak Partili Başbakan’a, halkın vermeyeceği siyasi gücü teslim eden Kılıçdaroğlu, halkın oylarıyla seçilmiş Cumhurbaşkanı’nın makamına duyulan saygıyı teslimiyet diye niteliyor.  

Hayat ne garip, numaralı ofisten siyaset dizaynıyla ilgilenen isim 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül olmuştu. 

Kılıçdaroğlu, Meral Akşener’i ikna edemediği için Gül’ü Cumhurbaşkanı adayı yapamadı ama numaralı ofisiyle izinden gitmeye devam ediyor. 

***

İsrail, Türkiye’ye saldırmayı kolay kolay aklına getiremez ama Türkiye’yi içinden bölecek, fay hatlarını çatışmaya döndürecek her adımı atmayı deneyebilir. Tek Türkiye yutulacak lokma olmaz ama bölünmüş bir Türkiye, lokmalar halinde yutulabilir. 

Mustafa Kemal Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ndeki en önemli vurguyu, “şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler”  

Cümlesindekileri hiç unutmadan düşmanlıktan rekabet çizgisine dönmemiz gerekiyor. 


Adınız
Yorumunuz
Hiç yorum yapılmamış.