Tarım ve Orman Bakanlığının 2 Ekim’de açıkladığı ‘Taklit ve Tağşiş ürünler’ listesi sonrası tartışmalar durmak bilmiyor. Tarım ve Orman Bakanlığı sitesinde Zeytinyağı’ndan Kırmızı ete, Kekik’ten Peynir’e bir çok gıdada; taş baskı sızma zeytinyağında tohum yağı, kaşar peyrinde nişasta, tereyağda farklı bir yağ ya da çok düşük yağ oranı, Kırmızı et, dana etinde tek tırnaklı hayvan eti, kekik içinde yabancı maddeye kadar akıl almaz hile, ya da adına ne derseniz deyin… Ve bir çok ünlü firmanın içinde bulunduğu Taklit ve Tağşiş Ürünler listesi açıklandı.
Listenin açıklanmasının ardından inceledim listeyi tek tek. Firma isimleri, üretici isimleri, lokantalar, restaurantlar, pideciler… vs. sıralanmış. En çok da Zeytinyağı üreticileri dikkatimi çekti. Edremit, Ayvalık, Altınoluk, İzmir… ‘Taş Baskı Sızma Zeytinyağı’ diyor… Edremit diyor. Ayvalık diyor, Altınoluk diyor… ‘İçinde Tohum Yağı’ tespit edildi diyor.. firma isimlerine bakıyorum, aklım duruyor. İster küçük üretici olun, ister büyük üretici… isterseniz Dünyanın en iyi markası olun.. ne gerek duydunuz bu hileye? Kardeşim bu bölge zeytin cenneti!.. Nasıl bir vicdan ve kalp taşıyorsunuz ki, üstelik o tağşiş ürünleri fahiş mi fahiş fiyatlara satıyorsunuz. Doymuyorsunuz! Paraya doymuyorsunuz!
Kendi sofranıza tohum yağı karıştırdığınız ne olduğu belli olmayan o zeytinyağını koyabiliyor musunuz? Akşam kendi sofranıza oturduğunuzda çocuklarınızla, zeytinyağıyla bezenmiş bir salataya ekmeğinizi batırdığınızda, ya da kahvaltı sofranızda şöyle kekikli zeytinyağına ekmeğini batırdığında çocuklarınız, o sattığınız, içinde ‘tohum yağı’ diye geçen yağı başka sofralardaki çocukların yediğini düşünüp de vicdanınız sızlamıyor mu? Sızlamıyorsa kendi çocuklarınızın gözlerinde başka sofralardaki çocukları görün! Başka sofralar… Ha, onlar tağşişli fahiş zeytinyağını bile artık sadece saflarda seyredebiliyorlar… Sofrada zeytinyağı mı? o bir hayal…
Zeytinyağı suçlu da Ayçiçekyağı masum muydu? Rastlamadım listede Ayçiçek yağına, belki de gözümden kaçtı bilemiyorum.
Nerede saf Ayçiçek yağı?
Biz Bulgaristan göçmeniyiz. 51 göçmeni… Annem, Ninem hep anlatırdı; “Biz Gündöndü (Ayçiçeği) yağı kullanırdık, zeytinyağı bilmezdik “ derdi. “Gündöndü yağı sağlıklıdır” derdi. Ama şöyle; Ayçiçekleri olduktan sonra çekirdekleri yağ çıkarmak için çektirmeye götürürlermiş. Mis gibi doğal Ayçiçek yağı, içinde hiçbir şey yok Ayçiçeğinden başka. “Oluk oluk akardı Ayçiçek yağı” derdi annem. Babaannem 99 yaşında vefat etti. Anneannem 100 yaşında hiçbir hastalığı olmadan vefat etti. Tereyağını yayıkla yapardı Anneannem katkısız. Peyniri öyle, pekmezi aynı şekilde, turşusu aynı şekilde… Balın en doğalını bilirlerdi. Ve zaman zaman da şunu söylerdi Anneannem; “Ne günlere kaldınız kızım, gün gelecek insanın pici, paranın tucu çıkacakmış kızım, bubam öyle sölerdi” derdi… Nurlar içinde yat Anneannem.. insan insan olmaktan çıkmış. Para para olmaktan…
Domuz etli tas kebabı, Tek tırnaklı hayvan etli sucuk, bir de kanatlısı var. Ya da ucuz etin yahnisi… Ticaret ahlakı çok mu zor?
Tarım ve Orman Bakanlığının liste açıklamasının ardından bir zincir firmanın ürünlerinde domuz etine rastlandığı iddiaları dilden dile aldı başını gitti. Ortada gerçek mi değil mi emin olamadığım belge-rapor dolaşmaya başladı. Hoş; Photoshop’la da yapılmış olması muhtemel diye düşünmedim değil. Söz konusu firma avukatının beyanı da internete düşmüştü; “bu konudan haberim yok” diyordu. Bir iddia da; sözkonusu firmanın Kırmızı et ürününde-ürünlerinde domuz etine rastlandığı ancak, mahkeme kararıyla isminin Tarım ve Orman Bakanlığının Taklit ve Tağşiş listesinden çıkartıldığıydı. Hatta yeni değil de aylar öncesinden tespit edildiği iddiası da vardı.
Bu iddia doğruysa mahkeme kararıyla listeden çıkarmak yerine kapatılması gerekmez mi? Bu ülkede insan hayatı, çocukların hayatı bu kadar ucuz mu? Para hırsına yenik düşen ticari ahlak, geç kalmış denetimler. Sadece Tarım ve Orman Bakanlığı değil, Ticaret Odaları, Lokantacılar Odası gibi ilgili tüm odalar harekete geçmeli, kendi üyelerini toplayıp bir düstur çekmeli diye düşünüyorum.
Çocukluğumuzun ‘Nar Bilmecesi’ne bir de tersten bakalım: Çarşıdan aldım 1000 tane, eve geldim 1 tane…
Bundan kolay ne var: Tabi ki semt pazarı, halk pazarı, sebze meyve pazarı…
Halk pazarlarına-Sebze Meyve pazarlarına kimse uğramaz ve denetlemez mi? Şehrimizde haftanın hemen her günü halk pazarları kuruluyor. Hangi pazara giderseniz gidin isyan edersiniz. ÇÖP SATILIYOR ÇÖP! Jet hızıyla uçan fiyatları hiç konuşmayalım zaten. Asıl tağşiş ve fahiş fiyat pazarda. Tezgahta taş gibi domatesler ön tarafa diziliyor, tezgahın arkasına şöyle bir eğilip bakın ne kadar çürük ve küçük suyu çıkmış kara lekeli domates varsa el çabukluğuyla torbalara doldurulup vatandaşa “al zıkkımlan” demeye hazırda bekliyor. İki kilo domates aldınız, eve gittiniz o da ne? Çürükleri ayırdınız kaldı yarım kilo domates.
Biber aynı, taze fasulye en çok hile yapılanlar arasında ne kadar kırık çürük kararmış varsa torbanıza giriveriyor. Seçmece olan sebzeler de var tabi. Et alamayan gariban üç kuruş parasıyla evine sebze meyve alayım diye gidiyor pazarlara. Ama orada da pazarcı esnafının hilesiyle, amiyane tabirle; çürük malı kakalamasıyla karşılaşıyor. Yazıklar olsun size… Pazarcılar odası üyelerinin haklarını savunmak bir yana düsturunu da çekmelidir üyelerine. Bunları denetleyecek zabıta ise çürük mal sattırmasın.. sağlam elmanın yanında çürük elma torbaya konulmaz kardeşim. Hayvan mı bu millet de hayvan önüne atar gibi torbalara çürük mal atıyorsunuz? Üstüne bir de sağlam mal satmış gibi aldığınız o haram parayla evinize rızık götürüyorsunuz… DENETİM DENETİM DENETİM…?
Salatalık seçtim aldım. İlla kiloyu tamamlayacak.. bir baktım ki küçük bir domates attı torbanın içine o da çürük bir şey. Bu ne? Dedim. Kiloyu tamamladım dedi. Al bu domatesi dedim attım sergiye. Kilo eksik kalsın bir kilo parası al sen dedim.. Akıllara zarar. Çürük biberleri satan kadınlar gördüm yahu.. komple çürük kızarmış falan değil. alım gücü olmayan kadıncağızlar seçmeye çalışıyordu içinden. Vatandaşın düşürüldüğü durum bu! Ama 10 lira ama 15 lira illaki parayla satacaklar o çöpleri.. ya çuvala doldur çöpe at, ya da ne bileyim, hayvan yerine koymayın insanları… Pazarlarda seçmece olmayan sebze meyvelerde hemen hemen bütün tezgahlarda bir tezgah önü var bir de tezgah arkası ne yazık ki…
Yani tezgahın önüne dizilen o gözünüze güzel görünen taze görünen hiçbir sebze meyveyi parasını ödediğiniz halde alamıyorsunuz, hile ve sahtekarlık dizboyu..
Bir de Hazine ve Maliye Bakanlığı alışveriş fişinizi almazsanız ceza uygulaması başlattı değil mi? Hanginiz Pazar tezgahlarından yarım kilo domates aldığınızda fiş istiyorsunuz? Tabi ki hiç kimse.. Pazarcı esnafının fiş vermek zorunda değil mi?.. hangi şekilde vergiye tabi olursanız olun vatandaşa fiş vermek zorundasınız.
Ya ürünlerini satan, bahçesinden toplayıp getirdiği malını satan kadınlar, siz niye haksız kazanç sağlıyorsunuz ya da vergi kaçırıyorsunuz? Bir iş yapıyorsunuz mal satıyorsunuz ve karşılığında para alıyorsunuz. Vergide adalet olacaksa mal satan ve karşılığında para alan vergisini ödemek ve fişini de kesmek zorunda. DENETİM…?
Seyyar satıcılar siz niye fiş kesmiyorsunuz? Siz bu ülke vatandaşı değil misiniz? DENETİM…? yasada boşluk varsa düzenlenmeli...
En hilesiz, en temizi, en masumu BALIK kaldı. Balık ne yem ister, ne su… Ne beslenmek ister insan eliyle ne de başka bişey…Etine domuz değse uymaz. Biz insanoğlu herşeyi bozmayı başarıyoruz bir şekilde ama ‘Balığı’ ne yaparsak yapalım bozamıyoruz. Öyle büyük çabalar sarfediyoruz ki denizin bize karşılıksızca sunduğu nimetlerini yoketmek için, sıçtığımız b…ku bile denize akıtıyoruz da o BALIK denen nimet öylece temiz, öylece masum, yine soframıza gelip bize rızık oluyor. Tezgahta gördünüzün Balık olduğundan kuşkunuz olmuyor. Yediğinizin Balık olduğundan kuşkunuz olmuyor. Et alacaksınız, acaba domuz eti mi , at eti mi, eşek mi? Ne eti? Endişe içindesiniz… Tavuk salam alacaksınız, kuşkulusunuz…sucuk alacaksınız, ne var içinde acaba…. Kedi köpek olmayacağı ne malum? Gel de düşünme bakalım.
Ey insanoğlu hiç olmazsa denizleri gözünüz gibi koruyun da, BALIK temiz,masum kalsın…
Aynur Ç. ARICAN
|
||
|