Başlık, Hatice Meryem’in İletişim Yayınları’ndan çıkan kitabına ait. Bu haftaki yazımı Meryem’in cümlelerini dönüştürerek onun nefesiyle yazacağım. İnsanın aklını başından alan bu hikâyeler, Türkiye’deki neredeyse bütün kadınların sitemi…
Çünkü hepimiz yarın öldürülecekmişiz gibi yaşıyoruz. Meryem bu cinayetleri kanıksamayalım, ölen kadınların son çığlıkları kulaklarımızda olsun, annesiz büyümek zorunda kalan çocuklar çoğalmasın diye; kadın cinayetleri hakkında söz almak, ayağa kalkmak için yazdığını söylüyor.
De ki bir yeşil eşofmandan, bir telefon mesajından, bir üçlü prizden, kış ortasında akla düşen tek başına bir tatil keyfinden, dayılık müessesesinden, bir savaştan, bir mutluluk anından, bir otobüs biletinden, paslanmaz çelik bir duş başlığından ya da kalem kâğıttan bir kadın öldürülebilir.
Bunlar Meryem’in hikâyelerinin başlıkları. Metinlerden öğreniyoruz ki öldürenler ya kadının yakın akrabaları- babası hatta kardeşi- ya da erkek arkadaşları. Bıçakla, taşla, sopayla döverek; baltayla, piknik tüple, kristal vazoyla kafasını gözünü yararak cinayet işliyorlar.
Biraz daha eğitimliler arabayla eziyor veya sistematik psikolojik şiddet uyguladıktan sonra kadının hayatına son veriyor. Katilerin portresi epey zengin. Eğitimli ya da eğitimsiz fark etmiyor, çoğunlukla öldürme nedeni, adı batasıca “namus!”
Bir kâbusu paylaşan bizler değil miyiz?
Kadınlar en çok sokak ortasında, herkesin gözü önünde öldürülüyor. Dövülerek öldürülen kadınların karnından çıkan doğamamış bebeklerde dahi morluklar tespit ediliyor. Yetmiyor, iki yaşındaki bebeklere musallat oluyorlar. Ölen ölüyor, yapanların yaptıkları ise yanlarına kalıyor. Kimimiz “Eskiden bu kadar cinayet işlenmiyordu!” diyoruz. Kimimiz de “Eskiden bu cinayetler vardı fakat medyaya yansımıyordu!”
Bazılarımız “Hep vardı ama toplumun sinirlerini bozmak için gözümüze sokuyorlar!” diyor. Yakın çevremden bir kadın kendini korumak için yakın dövüş eğitimi almaya başladı. “Kadın Öz Savunma Akademisi” açılmış.
Diyarbakırlı bir kadın YouTube kanalından hemcinslerine dövüş sanatları eğitimi veriyor. Çünkü devlet de polis de bizi koruyamıyor, korumuyor! Cem Garipoğlu’nun cesedinin ona ait olduğunun anlaşılması, ne yazık ki Münevver Karabulut’u geri getirmiyor.
Bu kâbustan ne zaman uyanacağız?
Hatice Meryem Felaketten Bir Çığlık Atıyor
Artık olağan sayılanın korkunçluğunu hatırlatmak için kitabın arka kapağına şu cümleleri eklemiş: “Bir kadını öldürmeden önceki birkaç saat içinde yemek yemeyin. Aranızda, öldüreceği kadının pişirdiği yemeği yiyenler var ki siz onlardan olmayın. Midenize fesadı sokmayın. Gazlı içeceklerin kıyısından geçmeyin. Maazallah geğirirsiniz. Zihniniz dağılır. Elinize yüzünüze kan bulaşır. Hatta ve muhtemeldir ki kusabilirsiniz. İz bırakmak için kusmayın.”
Bunları okumaya hangi erkek cesaret edecek? O olağanlığın yüzüne bakma cesaretini kimler gösterecek?
‘Kadın Cinayetleri’ Demek Yerine ‘Erkek Cinayetleri’ Desek Olmaz mı?
Meryem, hem Türkiye’de hem de dünyada büyük bir erkeklik krizi yaşandığının altını çiziyor. Haklı, çünkü erkek şiddetinin doğurduğu sonuçlardan söz ediyoruz. “Dünyamızı psikopat veya sosyopat olduğuna emin olduğumuz birtakım erkek siyasetçiler yönetiyor.
Hain, acımasız, vicdansız, ancak öldürerek tam hisseden, savaşarak eğlenebilen, silahlarıyla erkekliklerini birbiriyle yarıştıran birtakım adamlar bunlar. Ne kapitalizm ne postmodernizm, ne sosyalizm ne komünizm ne de başka herhangi bir ideoloji erkeklik ideolojisinden bağımsız düşünülebilir! Erkeklik canavarının dünyayı getirdiği durum ortada.”
Ne zaman biteceği belli olmayan bir tür delilik sürecinin içindeyiz. Meryem, benim bıraktığım yerden devam ediyor. “Dünyayı dehb bozukluğu olan hiperaktif çocuklar yönetiyor. Ehil değiller. Her kararları falso.
Delilikleriyle kadın cinsini ne idüğü belirsiz bir varlığa çevirdiler, çeviriyorlar. Ve çocuklarımızı öldürüyorlar. Tarih önünde onları suçluyorum!”
Mecliste Narin cinayetinin araştırılmasını reddeden AKP ile MHP yöneticilerini, tarih önünde kim suçlayacak?
“Kadınların En Cahili Erkeklerin En Cahilinden daha Az Cahildir!”
Meryem dünyanın tüm devletlerinin başkanlarından, en büyük şirketlerin ceolarına varana kadar bütün erkeklerden makamlarını, mevkilerini, bir türlü bırakamadıkları koltuklarını, donanımlı veya donanımsız ayırt etmeden derhal en yakınındaki kadınlara terk etmelerini istiyor.
“Düşünsenize, kadınlar yüzlerce yıldır geliştirmek zorunda kaldıkları iletişim diplomasileriyle dünyayı hasret kaldığı düzene kavuşturamaz mı? Önce şöyle dünyanın bir ucundan diğer ucuna sıkı bir temizlik operasyonu yaparlar herhalde.
"Okyanuslarda biriken çöp dağlarına girişeceklerinden, çocukların temiz hava soluyup temiz su içmesi gereken her ne ise yerine getireceklerinden eminim. Mesela, ben, Türkiye’yi kadınlar yönetse Kürt Türk, Alevi Sünni, Kıbrıs, Ermeni Rum, Kuzey Akdeniz Sahası, Yunan Sahanlığı, Suriye batağı gibi meselelerin anında hallolacağına inanıyorum.”
Bu kitabı kaç erkek okuyacak?
Şimdi Erkek Kadın Okuyor Bu Cümlelerimi…
“kabullenemiyorsun
Bir iki isyan ediyorsun
yeri geliyor diş sıkıyorsun
yanıyor bu esnada tencerelerin dibi
kokuyor banyo
çöküyor ev
başına çöküyor…
çırpınıyor kalem
çırpınıyor kol
çırpınıyor kalpler
ve veriyor son nefesini kadın…”
|
||
|