Reklamı Geç
HABER DETAY
‘Antiemperyalist Sanat’ yeniden sahneye!
ABD ve İsrail’in Batı Asya’da yaptığı saldırılar sürüyor. Buna karşın insanlık cephesi de her alanda bu saldırganlığa karşı direniyor. Ressam Süleyman Karakul, Şair Hüseyin Haydar ve Şair Furkan Çirkin, sanatın insanlık görevlerini bir kez daha hatırlattı
10 Aralık 2024 - Salı 02:12
404 defa okunmuş.
Dünya

ABD ve İsrail’in Irak, Suriye ve Filistin’de yaptığı saldırılar devam ederken insanlık için tehditler her geçen gün ağırlaşıyor. Bugüne kadar milyonlarca insanın ölümüne neden olan emperyalizme karşı mücadele her alanda sürüyor.

 

En son Suriye’de yaşananların ardından sanatçılar emperyalizme karşı sanatın rolünü bir kez daha hatırlattı.

SANATIN TARİHİ GÖREVİ EMPERYALİZMLE MÜCADELE

Ressam Süleyman Karakul, emperyalizmin dünya ölçeğinde bir sömürü sistemi olduğunu belirterek, sanatın ve sanatçının buna sessiz kalamayacağını kaydetti.

Karakul, ”Emperyalizm; dünya ölçeğinde bir sömürü sistemidir. Bu sömürü çarkına kim çomak sokarsa, tüm gücüyle onu etkisiz hale getirmek için her çeşit yolu mübah sayar. Bunun için tüm insanlık dışı yolları kullanır, başta katliam ve savaşın her çeşidi olmak üzere. Tüm bu zalimliklerini açıktan yaptığı gibi, bazan toplumları yanıltmak ve gerçeği perdelemek için insan hakları maskesini de takmayı ihmal etmez.

Bu insanlık düşmanı eylemler karşısında, sanat ve sanatçı sessiz kalamaz, bu zorbalığın gerçek yüzünü açığa çıkarmak için, sanatsal ve siyasal tüm yolları kullanmalı, zalimin karşısında, mazlumun yanında saf tutmalıdır. Sanatın ve sanatçının tarihi görevi ve var olma nedeni budur…” dedi.

‘ŞİİR EMPERYALİZME KAFA TUTAR’

Sanatın ve şiirin başkaldırı olduğunu dile getiren Şair Furkan Çirkin, Albert Camus’nün “Özgürlük başkaldırmaktır” sözünü hatırlattı.

Sanatın mücadele yönüne vurgu yapan Çirkin, “Şiir, mazlumdan yana olup yenilmeyi göze alarak ve hatta yenilmek için kapitalist emperyalistlere kafa tutar.” dedi. Çirkin şöyle konuştu:

“Korkaklar, kazanmak için savaşır. Korkaklar, güçten yana olup zafer naraları atmak için emperyalistlerle iş tutar. Korkaklar, satılıktır. Korkaklar, korkaktır. Sanat ise (özelde şiir) kazanmak için değil, sadece savaşır. Şiir, mazlumdan yana olup yenilmeyi göze alarak ve hatta yenilmek için kapitalist emperyalistlere kafa tutar. Şiir, alınıp satılamaz. Şiir, başkaldırıdır. Evet, şiir başkaldırıdır. Yani tek kutuplu dünyaya doğru giderken ve tüm kaleler tek tek düşerken kapitalist emperyalizme karşı sanatın (özelde şiirin) yegâne işlevi başkaldırmaktır.

Gerçek anlamda özgürlüğü bir an olsun tadan herkes, şu hayatta özgürlükten daha önemli bir şeyin olmadığını bilir. Ve Albert Camus’nün deyişiyle “özgürlük, başkaldırmaktır.

Sanatçının (şairin) en büyük görevi, hâlâ özgürlük ve bağımsızlık hissinin varlığını göstermektir; başkaldıran insan olarak bir sanatçı (bir şair) profili sergilemektir; insan kalmaktır, insan olmaktır. Hâlâ alınıp satılamayan birilerinin var olduğunu duruşuyla ve sanatıyla (şiiriyle) haykırmaktır. Homo economicus’un o çok mantıklı hamlelerine karşı irrasyonel hamlelerle karşılık veren bir şair, salt varlığıyla devasa bir anti-emperyalist direniş demektir.”

BÜYÜK VATANIMIZ İÇİN DAYANIŞMA ÇAĞRISI

Türk, Arap ve Fars şairlerine seslenen usta Şair Hüseyin Haydar, Batı Asya’yı hedef alan ABD emperyalizmine karşı dayanışma çağrısı yaptı.

Haydar, “Coğrafya ve kültürler bütünlüklüdür, o nedenle üstlenilen görevde dayanışma sağlayacak güçlü bir bütünlük içinde olmalıdır. Batı Asya ülkelerini içine alan büyük vatanımızın düşmanı Kapitalist Emperyalizmin temsilcisi, insanlığa kan kusturan, dünyayı yumruğuyla dize getirmeye çalışan tek kutuplu Amerikancı zalimliktir.” dedi.

HAYATLA ÖLÜM MEVZİLENİYOR: ŞAİR NEREDE?

Haydar, Yeni yüzyıldaki bu cepheleşme hayatla ölümün, özgürlükle esaretin, zenginlikle yoksulluğun, iyi ile kötünün mevzilenmesidir. İşte tam da burada, “Ben Şairim” diyene son derece önemli görevler düşmektedir ve hiçbir şair bu sorumluluktan kaçamaz. Zaten kaçarak şair olunamaz. Büyük Vatanımız bugün, yeryüzünü tehdit edecek boyutlarda tehlikelerle karşı karşıyadır. Böyle bir coğrafyada Şair olmanın gereğini yerine getirmeliyiz.” ifadelerini kullandı.

Şairlerin öncü görevler üstlenerek örgütlenmesi gerektiğini kaydeden Haydar, korkudan sıyrılmanın zamanının geldiğini söyledi.

Haydar, “Herkesten önce şairlerin örgütlenmesi ve vatansever bir siyasi öncülük edinmesi zorunludur. Bu örgütlülük şairi cesur kılar. Cesaret ise şairi özgürleştirir, korku köleleştirir. Şiir, korkunun bittiği yerde başlar.” diye konuştu.

EMPERYALİST SALDIRIYA MEYDAN OKUYAN TABLO: GUERNİCA

‘Antiemperyalist Sanat’ yeniden sahneye! - Resim : 2

Antiemperyalizm ve insanlık için sanat anlayışı yalnızca edebiyatta kendine yer edinmedi. 1937 yılında Hitler rejiminin İspanya’yı bombalamasının ardından Picasso’nun yaptığı Guernica tablosu bugün dahi simge bir eser olarak kabul ediliyor. Picasso, eseriyle ilgili yaptığı çalışma esnada şu ifadeleri kullanmıştı:

“İspanya'nın mücadelesi, insanlara, özgürlüğe yapılan saldırıya karşıdır. Ressam olarak hayatım boyunca sürekli sanatın ölümüne karşı durmaya çalıştım. Benim gericilikle ve ölümle anlaşma içinde olduğumu kim bir an için bile olsa düşünebilir? ... Üzerinde çalıştığım ve Guernica ismini vereceğim resimde ve son zamanlardaki tüm eserlerimde, İspanya'yı acı ve ölüm okyanusuna batıran askeri sınıfa duyduğum nefreti açıkça göstermekteyim”

 

ÖLÜMLERİNE AĞLANMAYAN ASKERLER

‘Antiemperyalist Sanat’ yeniden sahneye! - Resim : 3

ABD ve İsrail’in bölgede yaptığı katliamlar Hitler’in saldırılarından farksız. İnsanlık bugün sayısız cinayet ve katliamla karşı karşıya. Türk Şiirinin büyük ustası Nâzım Hikmet “Saman Sarısı” şiirinde emperyalizmin askerlerinin yaptığı saldırıları şöyle nitelendirmişti:

“vakit hızla ilerliyordu yaklaşıyordum gece yarılarına
çıktılar önüme ansızın
oraları gündüz gibi aydınlıktı ama onları benden başka gören olmadı
bir mangaydılar
kısa konçlu çizmeleri pantolonları ceketleri
kolları kollarında gamalı haç işaretleri
elleri ellerinde otomatikleri vardı
omuzları miğferleri vardı ama başları yoktu
omuzlarıyla miğferlerinin arası boşluktu
hatta yakaları boyunları vardı ama başları yoktu
ölümlerine ağlanmayan askerlerdendiler”

 

ORDUSUZ KALMAK

Sinemada ise antiemperyalizm hep bir imge olarak karşımıza çıkar. Ancak bugünün çelişkilerini en iyi anlatan filmlerden birisi ise “Ordusuz Kalmak”.

1937-1938 yılları arasında Japonların Çin'i işgalini anlatan filmde emperyalist işgalin sonuçlarını ne olabileceği açıkça ortaya konuyor. Bugün emperyalist Batı’nın hedefi tam olarak insanlığı kendisine karşı ordusuzlaştırmak.


Adınız
Yorumunuz
Hiç yorum yapılmamış.