imar affı bir daha gündeme getirilmemeli
Bilimsel temeli olmayan, merkezi yönetim organlarınca ya da yerel yönetim meclislerince imar planlarına yapılan müdahalelerin kısıtlanması gerektiği, plan müellifinin görüşü olmadan plan değişikliklerine izin verilmemesi gerektiği bildirilen raporda, "Etkin bir imar yasası kadar yapılaşma süreçlerinde etkin denetim mekanizmaları yaşama geçirilmelidir. Kentlerin imar planları bilimsel temellere dayanan, yerel yönetimleri, üniversiteleri ve STK’ları dahil eden, katılımcı ve şeffaf süreçler içinde yeniden ele alınmalıdır. Ülkemizde 6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan deprem felaketi ile dezavantajlı kişilerin sayısı geçmiş yıllara göre hızla artmış, konut ve donatı alanlarının zarar görmesi ile dezavantajlı grupların toplumdaki diğer bireylere göre konuta erişim konusunda ekonomik durumları (yoksulluk) daha da hassaslaşmıştır. Toplumsal bir gerçek olan dezavantajlılık ile ilgili yerel ve ulusal düzeyde kamu politikaları geliştirilmelidir." denildi.
YENİDEN YAPILANMA SÜRECİNDE ATILMASI GEREKEN ADIMLAR
Raporun, "Mekansal Planlama Boyutuna İlişkin Değerlendirmeler" başlıklı bölümünde şu görüşlere yer verildi:
"6 Şubat 2023 depremlerinde etkilenen bölgelerde kentin yeniden yapılanması sürecini de içerecek şekilde 'afet sonrası iyileştirme ve kalkınma planı' hayata geçirilmeli, yeniden yapılanma süreci başlatılmalıdır. Doğal tehlikeler karşısında yaşanan büyük yıkımların temel nedenlerinden birisi kentlerin doğal eşikleri aşmış olmasından kaynaklanmaktadır. Jeolojik açıdan sakıncalı alanlar, verimli tarım alanları, su kaynakları, ekolojik hassas alanlar, dere yatakları, taşkın ve heyelan alanları gibi doğal eşikler yeniden yapılanma sürecinde esas alınmalı, yeni planlama sürecinde kültür varlıkları hariç bu alanlarda yapılaşmalara izin verilmemelidir. Kentleri, sadece yeni ve depreme dayanıklı geçici ve kalıcı deprem konutlarının inşasından öte düşünmeli, altyapı ve tüm işlev alanları ile birlikte sürdürülebilir ve dayanıklı yaşam alanları planlanmalıdır. Yeni yerleşim alanları yer seçimi ve inşa sürecinde mevcut makroform ile sosyo-kültürel, mekânsal ve ekonomik ilişkisi göz ardı edilmemeli, doğal eşikler hassasiyetle dikkate alınmalıdır. Yeniden yapılanma sürecinde, tek tip yapılar yerine depremden zarar gören illerin sosyal ve kültürel yapısının yansıması olan geleneksel kent dokusunun değerlerini referans alan çağdaş mimari tasarımlar önerilmelidir."
'KÜLTÜREL YAPININ KORUNABİLMESİ DİKKATE ALINMALI'
Yaşanan deprem sonrası bölgenin nüfus kaybının en kritik konulardan birisi olduğu ifade edilen raporda, "Can kayıpları, şimdiden bölgeyi terk edenler ve kısa, orta ve uzun vadede bölgede yaşamaya devam edeceklerin bilgisi sahadan güncellenmeli ve gelecek yerleşim planlaması açısından dikkate alınmalıdır. Bölgenin özgün ve çok katmanlı demografik, toplumsal ve kültürel yapısının korunabilmesinin yolları deprem sonrası yeniden yapılanma sürecinde dikkate alınmalıdır. Bölgedeki 10 il ve 113 ilçenin her birinin özel kültürel, toplumsal, demografik ve iktisadi özellikleri dikkate alındığında, afet sonrası yeniden yapılanma çalışmalarında afetten etkilenen bölgenin yerel özelliklerinin göz önüne alınarak yerel aktörler ve grupların mümkün olan en geniş katılımı ile yeniden yapılanma sürecinde zarar gören somut ve somut olmayan kültürel mirasın yeniden canlandırılması için hassas bir çalışma yürütülmelidir. Deprem ve yıkımla birlikte en büyük tehlikenin kültürel silinme ve ortadan yok olma şeklinde olmaması için kamu konut sunumunda katılımcı ve kapsayıcı işbirlikleri kurulmalıdır." değerlendirmesi yapıldı.
KALICI GÖÇ ENGELLENMELİDepremin yol açtığı göçün kalıcı göçe dönüşmesi ihtimalinin başta Hatay olmak üzere depremden etkilenen illerin çok kültürlü demografik yapısını dönüştürme ve bu kültürel mirasa ve insan kaynağına zarar verme riskini barındırdığı kaydedilen raporda şu hususlar yer aldı:
"Depremden etkilenen illerin tarihsel süreçte oluşmuş zengin kültürel mirası ve insani dokusuna zarar vermemek, kasti olarak dönüştürmemek ve bu mirası korumak afet sonrası toplumsal yaşamın yeniden kurulması ve iyileştirilmesinin önceliklerinden biri olmalıdır. Kültürel çeşitliliğin korunmasına yönelik çalışmalar yanında bölgede yaşayanların genelini kapsayan toplumsal bellek çalışmaları yapılması hem farklı kültürel mirasların korunmasını hem de toplum dayanıklılığını arttırmada yardımcı olacaktır."