İran’da Reisi ,Türkiye’de Erdoğan.!

İran Cumhurbaşkanı Reisi, Azerbaycan sınırında Aras nehri üzerinde iki ülke tarafından ortaklaşa inşa edilen Kız Kalesi Barajının açılışını Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile yapmak amacıyla bölgeye gelmiş ve Hudaferin bölgesinden Tebriz’e geçerken bindiği helikopterin düşmesi sonrası  yaşananlar sadece İran’ı değil, başta Türkiye olmak üzere  tüm ülkelerin gündemine oturmuştu.

 

Helikopterde Reisi’nin yanı sıra ve Dışişleri Bakanı Emir Abdullahiyan ile Doğu Azerbaycan Valisi ve Tebriz Cuma imamının da  bulunması, birbirinden değişik yanıtsız soruların sorulmasını beraberinde getirmişti.

 

Ne olmuştu?

 

Ülkenin Cumhurbaşkanı Reisi ve Dışişleri Bakanı bir sabotaj ya da bir suikaste mi uğramıştı? Vaka, doğal bir kaza kırım olarak geçiştirilemezdi ve İranlı yetkililer  genel de suskundu.

 

İran ile dertlendik ve günlerce TV ‘ler, yazılı basınımız, haber yorumcularımız, spikerler, köşe yazarları bu vakaya kitlendi. Adeta, ’kaza’ ile yattık ‘ kaza’ ile kalktık.!

 

Kuşkusuz, bizdeki gayretkeşliğin,  işgüzarlığın birden çok nedeni var. Birazcık belleklerimizi zorlamamız yeterli. Çünkü,  Cumhuriyet tarihi öncesi ve sonrasıyla o kadar çok insanı faili meçhul cinayetlere, suikast ve sabotajlara kurban vermiş durumdayız ki, bugüne kadar hiç birine de adam gibi yanıt veremedik, faillerini ortaya çıkartamadık. Bir anlamda ezikliğimiz var.!

 

Suikast ve sabotajlarla bir anlamda iç içe yaşıyoruz. Örneğin, ulusal kurtuluşumuzun önderi  ve Cumhuriyetimizin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk’ün hala yaşama nasıl veda ettiğini sorgulamıyor muyuz? Keza, Turgut Özal’ın vefatını, Eşref Bitlis’in kaybını, Uğur Mumcu’nun evinin önündeki aracında hazin sonunu…Şu veya bu şekilde aramızdan sökülüp alınan  o kadar çok insanımız var ki, hangisini yazalım.

 

Oysa ki, İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin bir suikast ya da sabotajla öldürülüp öldürülmediğine İran devlet yönetimi hiçbir zaman yanıt veremeyecek.

 

Neden?

 

Çünkü, bu bir savaş nedenidir. !İran devleti, böyle bir gerçeğe ulaşsa bile, susacak, bu savaşı farklı alanlarda ve farklı yöntemlerle sürdürecektir.

 

Türk toplumunda hızla gelişen gayretkeşliği ve işgüzarlığı da yabana atmayın. Tam tersi, Türkiye dışına yönelik de olsa bu duyarlılığı önemseyin ve destekleyin. Çünkü, düne kadar, kendi kapısının önünü temizlemeyi bırakın, çıkıp bakmaya ve sormaya   bile ürken, korkan bir toplumduk. O bıktırıcı miskinliğimiz, umursamazlığımızla nice canlarımızı göz göre göre yitirdik.

 

Kuşkusuz İran’da yaşananların öğretici yanı çok. Bir defa devletiniz devlet gibi olmak zorunda. Güçlü ve sürekli uyanık olmak zorundasınız. Yetmez.! Ulusal birliğiniz ve dayanışmanızı  diri tutmak zorundasınız. Yani evin içi sağlam olacak.!

 

Niçin?

 

İşte, İsrail’in işgali altındaki Filistin’de yaşananlar ortada. ABD ve Batı’nın olaylara, işgale, katliamlara yaklaşımı ortada. Hitler ve Mussolini faşizmine  icraatlarına rahmet okutacak kıyım ve katliamlar yaşanıyor. Hem de tüm dünyanın gözünün içine bakarak ve hiç bir şey umurlarında değil.

 

Vahşetin ve zulmün sorumluğunu boş yere orada burada aramayın. Emperyalizm ve Siyonizm. İkisinin de birbirine ihtiyacı var ve her ikisi de kanla besleniyor.

 

O partiden mi bu partiden misiniz, hiç bir anlamı ve hükmü yok.! CHP olsanız veya Ak Partili olsanız, ne yazar. Önce ‘vatan’ diyerek, bağımsızlık ve egemenliğinize sahip çıkıp, anti- emperyalist ve anti Siyonist olacaksınız. Ulusal birliği ve dayanışmayı güçlendirip , gözeteceksiniz.

 

Başka yolu yok..!

 

Yoksa oturup İran’ı, düşen helikopteri, helikopter içindekileri dizayn  etmenin hiçbir anlamı ve hükmü yok. Bunu İran’lılar er ya da geç yapacaktır. Asıl sorun ders  çıkartmak ve öğrenmek! Yoksa, İran’ın başına gelenler bir ülke ve millet açısından  acıdır. Cumhurbaşkanınız, dışişleri Bakanınız ve bir çok devlet zevatı öldürülüyor ve  saatlerce naaşlarına ulaşamıyorsunuz. Başınızdaki insanı saray artığı diye aşağılayıp, ötekileştireceğinize önce başınızdaki insana sahip çıkın.!

 

Esen kalın..