‘Kalemini satanlar’ sözünden üç gazeteci alındı

Seçim yenilgisinin ardından istifa çağrılarının gölgesinde kurultay sürecini başlatan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, dünkü grup toplantısında açıklamalarda bulundu.

Grup üyelerinin alkış ve sloganları eşliğinde konuşan Kılıçdaroğlu, isim vermeden bazı gazeteci ve yazarlara sataştı.

 

CHP lideri “Kalemini satan ve onurlu davranmayan bir anlamda kendisini yargıç yerine koyan gazetecinin gazeteciliğini sorgulamak benim görevimdir” dedi.

Kılıçdaroğlu şu ifadeleri kullandı:

“Beklediğimizi alamadık. Yani kazanamadık. Arkasından elbet ki eleştiri gelecekti. Tamamını saygıyla karşılıyorum. Ama kalemi eline alıp da ön yargıyla hareket edenlerin gazeteciliğini sorgulamak da benim görevimdir. Kalemini satmayan, onurlu gazetecilik yapan haklı eleştirilerini her zaman yazan bütün gazetecilere saygım vardır. Ama kalemini satan ve onurlu davranmayan bir anlamda kendisini yargıç yerine koyan gazetecinin gazeteciliğini sorgulama da benim görevimdir.”

 

Fatih Altaylı, Fatih Portakal ve Deniz Zeyrek’den bu sözlere yanıt geldi.

Seçim yenilgisinin ardından Kılıçdaroğlu’na yönelik sert eleştiriyle gündem olan ve Ekrem İmamoğlu’na yakınlığıyla bilinen Sözcü Tv ana haber sunucusu Fatih Portakal, Kılıçdaroğlu’na çağrı yaptı.

PORTAKAL: CESARETLİYSENİZ…

“Kalemini satanları” açıklamaya çağıran Portakal, şu ifadeleri kullandı:

“Kılıçdaroğlu “kalemini satan gazeteciler” iddiasında bulundu. Büyük olasılık konuşmayı kendi kaleme almadı. Birileri yazmış, okudu. İddia yazanı değil, söyleyeni bağlar. İhtimaller şunlar: Ya kendisini eleştiren gazetecilere öfkesi ve kızgınlığı hat safhada “Siz öyle derseniz ben de böyle derim” kafasında. Yani öfkesini kontrol edemiyor. Boş bir cümle… Ya önüne konulan her şeyi sorgulamadan okuyor, yani itibarsızlaştırma propagandasının parçası oluyor, hatta belki de kendi yönlendiriyor. Kurnazca bir davranış. Ya da kalemini satanlar var. Satanları da biliyor. Cesaretli iseniz açıklarsınız. Ben duymak istiyorum.”

ZEYREK: 12. YENİLGİNDE SONRA DAHİ…

Bir tepki de Sözcü yazarı Deniz Zeyrek’den geldi. Zeyrek şu ifadeleri kullandı:

“Zira seçim zaferini altın tepside kendilerine hediye eden muhalefetin lideri, (12. yenilgiden sonra dahi) kaybetmenin faturasını yoksul Anadolu köylüsüne ve kendisini eleştiren gazetecilere kesiyor. Ülkedeki bu ucube düzene, göçmenlere, yoksulluğa, yolsuzluklara, adaletsizliklere ve çürümüşlüğe rağmen seçim kazanamamalarını eleştiren gazetecilerin gazeteciliğini sorgulamayı kendine görev sayıyor. 12. yenilgiden sonra dahi hala 25 milyonu 30 milyon yapabileceğine, gemiyi güvenli limana yanaştırabileceğine inanıyor ve bizleri de inandırmaya çalışıyor.”

ALTAYLI: SENİN BECERİKSİZLİĞİN…

HaberTürk’le yolları ayrılan Fatih Altaylı da Kılıçdaroğlu’na yanıt veren isimler arasında yer aldı.

Altaylı, Kılıçdaroğlu’na, “Senin beceriksizliğin, bizim yaşamımızı hatta çocuklarımızın geleceğini etkiliyor” dedi.

Altaylı, kişisel internet sayfasındaki yazısında şu ifadeleri kullandı:

“(…) CHP lideri bu yöntemle kendisine yönelik istifa çağrılarını savuşturmaya çalışıyor.

Haklı olduğu tek bir yer var. Bazı eleştirmenler, ki aralarında ben de olabilirim, haddimizi az veya çok aşmış olabiliriz.

Benim benzetmelerim yanlış anlaşılmış olabilir.

“Eşeği bağlasan hiçbir şey yapmasa daha fazla oy alırdı” demeye getirdim mesela.

Ya da “Saksıyı koysan aynı oyu alırdı” dedim.

Kızdılar.

Bana göre burada hakaret yoktu. Alınan, terbiyesizlik diyen var ise özür dilerim.

İyi de haksız mıyım!

Halk oyuyla seçilecek ilk Cumhurbaşkanı seçiminde muhalefetin adayı adı sanı duyulmamış, CHP ile alakası olmayan, babası Cumhuriyet ve Atatürk karşıtı bir İslamcı olan, İslam İşbirliği Teşkilatı genel sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu’nu aday gösterdi. Ekmeleddin İhsanoğlu yüzde 38 oy aldı.

Koy üzerine HDP’nin yüzde 10’unu eder yüzde 48.

Aynı durum Muharrem İnce’nin aday olduğu 2018 seçimi için geçerli değil mi!

İnce artı Akşener artı Demirtaş artı Karamollaoğlu 47 yapmadı mı!

Kimse bana “Ama oylar çalındı. Seçimde hile yapıldı” demesin.

Seçimden bugüne pek çok CHP’li yönetici ile konuştum, il başkanı ile görüştüm.

Bir teki ama bir teki bile “Seçimi bizden çaldılar” demiyor.

Ben diyorum, onlar demiyor. “Çalınan bir seçim falan yok. Belki yüz bin bilemedin 2 yüz bin çaldılar diyelim. Fark kadar çalamazlar. Çalmadılar da, biz kaybettik’ diyor hepsi.

İstisnasız hepsi.

Yani başarısızlığı onlar da kabul ediyor. Ki, hile yapılmış bile olsa hileyi engelleyememek de başarısızlığın bir parçası.

Bu durumda da 12 seçim üst üste başarısız olmuş bir parti yönetiminin değişmesini istemek, seçim kaybetmeyi göbek adı yapmış bir liderden artık bırakmasını istemek suç mu!

Herkes başarısızlığı başarı diye yutmak zorunda mı!

Peki diyelim ve kabul edelim ki, biz terbiyesiziz.

Terbiyesiz olmak haksız olmak anlamına gelmiyor ki!

Celal Şengör, birkaç ay önce şahane bir cümle kurdu.

“Senin cehaletin, benim yaşamımı etkiliyor” diyerek.

Son zamanlarda edilmiş en iyi laflardan biri idi.

Bizim de aynı şeyi CHP liderine söyleme hakkımız yok mu!

Senin beceriksizliğin, bizim yaşamımızı hatta çocuklarımızın geleceğini etkiliyor diye…”