Mevzuat var uygulama yok
35 bini aşkın insanımız hayatını kaybetti... On binler evsiz işsiz kaldı... Depremin yaralarını sarmak uzun yıllar alacak. Kentlerin afetlere hazırlanmaması canlar alıyor, evsiz işsiz bırakıyor. 2021 yılı temmuz ayında hazırlanan “depreme karşı alınabilecek önlemlerin ve depremlerin zararlarının en aza indirilmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi” amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonunun raporunda ülkemizde 7 milyon konutun riskli olduğuna dikkat çekildi.
Afet riski taşıyan veya can ve mal güvenliği açısından tehlike oluşturan binaları tahliye etme ve yıkma yetkisi ilçe belediyelerinde. Türkiye’de yaklaşık 28,6 milyon konut bulunduğu, bunların yaklaşık 6,7 milyonunun depreme karşı dayanıksız olduğu kaydedildi.
2000 yılı öncesi yapılan binalara dikkat çekilen raporda, “Ülkemizde hasar görebilirliği yüksek olduğu değerlendirilen 6 ila 7 milyon arasında konutun (bağımsız bölüm) en kısa zamanda dönüştürülmesi gerektiği tahmin edilmekte ve 6,7 milyon bağımsız birimin 20 yıl içerisinde dönüştürülmesi hedeflenmektedir.” bilgisine yer verildi. Türkiye genelinde 213 bin 533 riskli yapı tespiti yapıldığı 186 bin 275 binanın yıkımının gerçekleştirildiği belirtildi.
DEĞERLENDİRİLENLERİN YÜZDE 99'U RİSKLİRiskli Binaların Tespit Edilmesine İlişkin Esaslar kapsamında binaların bölgesel risk dağılımını belirlemek amaçlanıyor. Şu ana kadar değerlendirmeye tabi tutulan yapılar yüzde 99 seviyesinde “riskli”. Bununla beraber değerlendirme sonucunda riskli bulunan binaların önemli bir kısmının güçlendirilmelerinin mümkün olduğu ve böylelikle deprem risklerinin yeniden yapıma göre daha ekonomik olacağı görülüyor.
Ayrıca raporda, 2010 tarihli “Deprem Riskinin Araştırılarak Deprem Yönetiminde Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu”na da atıf yapılarak, “Depremin zararları için gerekli araştırmalar yapılmış olmasına karşın var olan sorunlar devam etmekte, alınması gereken tedbirler devreye sokulmamaktadır.” denildi.
Raporda maliyet sorunlarına da değinildi:
“Riskli binalarda öngörülen güçlendirme uygulamalarının maliyetinin binanın yeniden
yapım maliyetinin yüzde 40 ve altında kalması durumunda güçlendirme tavsiye edilmektedir. Riskli bina değerlendirme yöntemlerinde belirtildiği üzere önceliklendirme ve güçlendirmeyi de kapsayacak şekilde bina performans seviyelerini belirlemeye yönelik basitleştirilmiş kapsamlı değerlendirme yöntemlerinin geliştirilmesi ile güçlendirme kararları da daha etkin şekilde verilebilecektir. Ülkemizde Deprem Yönetmeliği’ne göre yapılacak güçlendirmeler yeni binalar ile aynı düzeydeki deprem tehlike değerlerine göre projelendirilmektedir. Bu durumda ekonomik ömrünün önemli kısmını tamamlamış olan binaların da yeni bina standardına yükseltilebilmesi için çok kapsamlı ve maliyetli güçlendirme projeleri uygulanması gerekmektedir. Bu durum maliyeti yükseltmesi yanında çoğu zaman binanın çalışmalar sırasında boşaltılmasını da gerektirdiğinden güçlendirmenin tercih edilmemesine neden olabilmektedir.
KREDİ YÜKSELTİLDİ
Evini güçlendirmek isteyenler için güçlendirme kredisi 2022 yılında 160 bin liradan 240 bin liraya çıktı. Faiz desteği de 400 baz puandan 600 baz puana çıktı. Vatandaş aylık yüzde 1.5 oranlı dönüşüm kredi kullanıldığında, bunun yüzde 0.50’sini bakanlık karşılayacak. Bir hak sahibi adına faiz desteği sağlanacak toplam kredi tutarı 2 milyon liradan, düzenlemeyle 3 milyon liraya çıkarıldı.
NÜFUSUN YÜZDE 95'İNİ ETKİLİYOR“Deprem Bölgeleri Haritası’na bakıldığında, Türkiye’nin yüzölçümünün yüzde 92’sinin deprem bölgeleri içerisinde olduğu, nüfusunun yüzde 95’inin deprem tehlikesi altında yaşadığı ve ayrıca büyük sanayi merkezlerinin yüzde 98’i ve barajlarımızın yüzde 93’ünün deprem bölgesinde bulunduğu görülmektedir.”
'YÖNETMELİK DEĞİL UYGULAMA YETERSİZ'
Rapora göre ülkemizde 1939 Erzincan Depremi’nin ardından günümüze kadarki süreçte toplam 10 yönetmelik yürürlüğe konuldu. Raporda, “Yapıların depremde ani göçmeye varan hasar almasının asıl nedeninin yönetmelik şartlarının yetersizliği değil, o kurallara tasarım ve inşa aşamalarında yeteri kadar uyulmaması, kalitesiz malzeme ve işçilik uygulamaları olduğu da unutulmamalıdır.” ifadelerine yer verildi.