MHP ve Bahçeli'nin çıkışı
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM grup toplantısında açıklamalarda bulundu.
DEM Partililere el uzatması ve Öcalan'a çağrıların ardından vites yükselten Bahçeli, "Terörist başının tecridi kaldırılırsa, gelsin TBMM DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın." dedi. Bahçeli, "bu olursa Öcalan'a af getirecek düzenlemenin önü de ardına kadar açılsın. Ne Kandil, ne de Edirne; adres İmralı’dan DEM’e uzansın, bu ağır ve tarihi terör sorunu ülke gündeminden tamamen çıkarılsın. Hodri meydan, buna varız; vatan, millet, devlet, bayrak, ortak gelecek ve tam bağımsızlık için bunu dahi sineye çekmeye sonuna kadar hazırız." dedi.
MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin bu açıklamaları bir anda ülkede siyasi atmosferi ters yüz etti. Çünkü, siyasal tarih açısından MHP aşırı milliyetçi ve özellikle ilk günden bugüne etnik bölücülüğe ve PKK konusunda bugüne kadar en aşırı reaksiyoner ve hassa siyasal pantiydi.
Oysa ki, ortada hiç şaşırtıcı bir durum yok. Bahçeli’nin Meclis’de DEP milletvekilleri ile tokalaşması ile başlayan ‘açılım’ sürecinin hangi noktalara varacağı günlerdir basında ve kamuoyunda merak ve tartışma konusuydu.
‘Açılım’ konusunun geçmişte yaşandığı gibi gerçekleşmesini bekleyenler sürekli yapılan açıklamalarla uyarıldılar. Siyaseten AK Parti ve MHP’nin yanı sıra devletin bu geçmiş açılım sürecinden gerekli dersleri çıkarttığı ve aynı yanlışa düşülmeyeceği oysa ki hep vurgulandı.
Baştan belirtelim: Bölücü terör konusunda atılan adımlar ve yapılan açıklamalar AK Parti ve MHP’den öte doğrudan resmi devlet politikasının ve devlet aklının ürünü. Bu konuda yapılan açıklamaların zamanlamasını da devletin kendisi belirledi. Bu şu anlama gelmiyor: ‘Açılım’ politikalarının siyasi ayağı bulunmuyor. Bu doğru değil. Tam tersi siyasi ayak ile devlet bürokrasisinin bu konuda içselleşmesi ve kucaklaşmasından söz ediyoruz.
Bunu anlaşılır kılabilmek ve anlatmak zor. Çünkü, Türkiye’de iktidar olmak ve erk kişiselleştiriyor ve Erdoğan düşmanlığı üzerinden siyaset üretiliyor, T.C. Devletini ve Türk tarihini iyi bilmek ve iyi anlatmak gerekiyor. Bir anlamda bu gerçeği başta ABD ve Batı anladı ama iç siyasette bu gerçek anlaşılır değil.
MHP lideri Bahçeli’nin bu konuda yaptığı açıklamaların iyi kavranması ve anlaşılması gerekiyor. Neden? Çünkü, bu açıklamalarla ilgili kaçık, uçuk yorumlar yapılıyor. Bahçeli yada AK Parti, Apo’yu dışarı çıkartıyor gibi..
Öncelikle vurgulayalım: Olayın esası, işgalci ve Siyonist İsrail’in Filistin’de neden olduğu soykırım ve katliamlar sonrasında Lübnan ve Suriye’ye yönelmesi ile vaat edilmiş topraklar hikayesi Türk Devletini ve TSK’ni harekete geçirmiş durumda .Olası savaş Türkiye’den çok uzakta mı? İlgisi yok.! Olası bir savaşın kapımızın eşiğinde olduğunu söylemek bile güç. Türkiye, Suriye ve Kuzey Irak’ta bölücü terör örgütü PKK ve YPG ile Deaş ile aylardır savaşıyor ve PKK ile YPG’nin hamisi ABD ve Batı.! Türkiye’nin ABD ve İsrail beslemesi terör örgütlerini etkisizleştirmesi ulusal güvenliği ve huzuru için şart, stratejik önemde. Ki, İsrail’in ‘Davut Koridoru’ politikasının Irak üzerinden sınırımıza kadar uzanması ve İsrail ile PKK-YPG arasındaki askeri ve siyasi işbirliği tehlikeyi Türkiye açısından güncelleştiriyor.
Türkiye ve TSK, Suriye ve Kuzey Irak’ta PKK ve YPG’yi büyük ölçüde vuruyor ve etkisizleştiriyor ama bu yaşanan ve olası tehlikeyi ortadan kaldırmaya yetmiyor. Ortada ciddi bir sorun ve güvenlik boşluğu bulunuyor. Bu ne? PKK ve YPG’ nin siyasal uzantısı HDP/Dem Parti.! 31 Mart yerel seçimlerinde 2 milyon 609 bin 802 oy almış DEM Parti,3 büyükşehir,10 il belediyesi kazandı.Toplumda75 belediye kazanmış bir partiden söz ediyoruz. Ne var bunda, demokrasinin gereği, denebilir ama gerçek böyle değil. Bu gerçek ve seçimler, Türkiye’nin bölücü terör ile salt güvenlikçi ve askeri politikalarla bir yere varamayacağını bir kez daha gösterdi. Türkiye bu gerçekleri konuşup, tartışmıyor. Neden ve niçinleri sorgulamıyor. Olayın şakası, lamı, cimi yok. Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da PKK ve YPG ile ilişkili binlerce kişi öldü veya öldürüldü. Bunların aileleri, kardeşleri, akrabaları bölgede ve bu nüfusun önemli bir kısmı geçmişte HADEP‘in günümüzde DEM Parti’nin yöneticisi, üyesi veya sempatizanı. Keza bölgenin feodal ve katı gelenekçi ,aşiret yapısının da unutulmaması gerekiyor. Yani bu insanlar DEP’in sosyal açıdan tabanı ve özellikle genel ile yerel seçimlerde doğal destekçisi.
31 Mart yerel seçimlerinden bugüne bu konularda ne yazık ki adam gibi bilimsel, akademik, siyasi, sosyal bir çalışma yeteri kadar görmedik. Konu genel de geçiştiriliyor. Oysa ki, sorun hayati ve bölge toplumu ve insanlarının terörle mücadele konusunda aralarına siyasi, kültürel ve sosyal mesafe koyması bu koşullarda güç.
Olayın bu açısından Bahçeli’nin terörle mücadele konusundaki açıklamalarını bir ‘ turnosol’ kağıdına benzete biliriz.Ülkenin böylesine bölgesel sorunlarla uğraştığı, cebelleştiği bir ortamda ülke içi siyasal ve sosyal yaşamın ulusal birlik ve beraberliğinin korunması ve güçlendirilmesi temelinde ulusal bağımsızlık ve egemenliğin korunması amaçlanıyor. Emperyalizmle ve siyonizmle dolaylı ve dolaysız flört döneminin yaşandığı bir ortamda terör ile ortaya konulacak somut ve net tavrın önemi yadsınamaz. Turnosol kağıdı dediğimiz de bu gerçeği içeriyor. Çünkü, bu mücadele konusunda 31 Mart yerel seçimlerinden bugüne bir fuluğluk, belirsizlik yaşanıyor.
Bahçeli, bu konuda Apo’nun yakalandığı an ki sözlerini anımsatarak.’hadi bakalım’ diyor. T.C Devletine hizmet etmek mi istiyordun, şimdi tak zamanı ‘ buyur hizmet et’.!Terörü lanetle ve PKK’yı tasfiye et.!Çünkü terörle mücadele sürecinde yıllardır, ’barış’ adına bu ülkede oynanmadık oyun kalmadı, Şimdi ‘barış’ maskelerini çıkartıp, gerçek niyeti ortaya dökme zamanı.!
Türkiye’nin de buna ihtiyacı var. Bahçeli, siyaseten bir çok riski taşıyan bu politikayı ortaya koyarken biz atacağımız veya attığımız adımın tüm sonuçlarını sineye çekmeye hazırız, dedi. Bu adımı attıktan sonra da özellikle sosyal medya üzerinden Bahçeli ve MHP’ye dönük küfür kafir saldırganlıklar, tacizler boşuna değil, tam tersi Bahçeli ve MHP’nin taşı tam gediğine koyduğunun göstergesidir.
Bu beyanların Bahçeli açısından politik riski ne? Bahçeli’nin bölücü terör örgütü lideri APO’ya yaptığı davete-çağrya APO ne yanıt verecek? Diyelim ki, Apo,ne teröre karşı çıktı ne de PKK’nın fesh edilmesini istedi? Şartlı Salı verilmeyi de redetti.
Bu,Apo’nun bileceği bir işve Bahçeli’yi ilgilendirmiyor. Ancuk, böylesi bir durum, yıllardır Apo üzerinden algı operasyonları yapanların, ‘barış’ çağrısı yapanların terör ve terörizm karşısındaki iki yüzlü, riyakar davranış ve tutumlarının resmiyet kazanmasını beraberinde getirir. PKK terörü karşısında T.C. Devletinin elini güçlendirir.
Bugün için Bahçeli’nin davetine, CHP ve DEM Partinin verdiği tepki olumlu sayılabilir. Keza, şu gerçeği de öngörmek gerekiyor. Bu davet, TSK ve MİT’in ilgi ve bilgisi dışında gerçekleştirilmediği söylene bilir. Ben, TSK, askeri istihbarat ve MİT’in bu davetin alt yapısını adım adım ördüğü düşüncesindeyim. Yani kimse oyun oynamıyor ve kulanılan her söz ölçülüp, biçilmiş.
Şimdilik esen kalın..