Statüko ve statükoculuk.!
31 Mart yerel seçimleri ile Türk toplumu ve büyük şehirlerde, illerde ,ilçeler ve bir çok beldede ana muhalefet partisi CHP’nin elde ettiği başarıyla büyük bir toplumsal, idari ve siyasi alt üst yaşandı, Yaşanan değişim ve dönüşümün siyasal ve sosyal sarsıntıları ise hâlâ devam ediyor. Ki bu doğal.
Çünkü, Türkiye’nin 22 yıllık adeta mutlak AK Parti iktidarından yerel seçimlerden ciddi bir oy kaybıyla çıkmış olması ve CHP’nin seçimlerden 1. Parti olarak çıkmış olması siyaseten ve sosyal açıdan, idari yönden kolay hazmedilecek bir olay değildi. Bunu en iyi bilen ve gören Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Erdoğan’dı. Erdoğan, partinin yaşadığı kan kaybının önüne geçilememesinin sonuçta partiyi yiyip bitireceğini gördüğü içindir ki daha 31 Mart sabahından başlayarak siyasal stratejisini yeniden realize etmenin derdinde ve bunu ustaca yapıp, yürütüyor.
Biz bugünkü yazımızda siyasal iktidar değişimi noktasında(buna ne derseniz deyin ve ya ne misyon yüklerseniz yükleyin) ‘statüko’ üzerinde duracağız
TDK sözlüğüne göre, statüko, süren durum olarak açıklanıyor. Statükocu ise. Süregelen durumu korumaya meyilli olan, anlamını taşıyor.
Değişim, yenilenme ve devrim sözcüklerinin karşıtlığını ifade eder statüko ve statükoculuk, aynı zamanda değişim, yenilenme ve devrimin de karşıtı, düşmanıdır. Mevcut durumu koruma eğilimi, isteği: Yeni gelişen sürece ya da değişime karşı ayak diretmek eğilimi ilerici olmaktan uzak. ‘ gerici’ bir eğilimdir.
AK Parti. 2001’de kuruluşundan başlayarak statüko karşıtı, değişimci ve yenilenmeci bir siyasal parti ve hareketti. Erdoğan’ın ifadesiyle zaman içinde parti ruhunu yitirdi ve iktidarının ilk yıllarında mücadele verdiği statüko ortamını değiştirirken, kendi yarattığı değerlerin, kurumların, anlayışın yani statükonun esiri oldu.
Takılıp kalmayın AK Partiye.. 1789 Fransız Devriminden 1917 Ekim Devrimine kadar tüm devrimci ve halkçı yönetimlerin kaderi bu olmuştur. ’Biz nerede yanlış yaptık’ sorusu insanlığın adeta evrensel bir sorusu haline gelmiş. Öteye de gitmeyin. Cumhuriyet Türkiyesi’nde de geçmişe ve özellikle Atatürk dönemine özlemin altında da bu arayış yatmakta. Ki geçmiş zamanı geri getirmek hayaldir.
Dönelim 31 Mart seçimlerine ve yaşananlara. Değişimi ilgi ve merakla izliyorum. Bir kere ortada iktidar olmaya dönük bir hasret var. Aç ve doyurulmak isteniyor. Balıkesir büyükşehirde de Ahmet Akın ve Bandırma’da Dursun Mirza, iktidarda bir ayı geride bıraktılar. Çok büyük bir zaman değil. Mevcudu görme, anlamak ve yapılaşmak açısından ilk adımların atıldığı günler. Bandırma için değil ama Balıkesir Belediyesinde yıllanmış bir AK Parti iktidarı var ve bu iktidarın yaratmış olduğu statüko, alışkanlıklar, düzen. Hangi iktidar tuşuna bassanız ortaya tiz bir çığlık sesi çıkıyor ve işiniz, beklentiler, talepler çok ve işiniz zor.
Bandırma’da işler daha kolay ve 15 yıllık bir CHP iktidarı üzerinden yürümektesiniz. Başkan Mirza ve yönetiminin bu bir aylık iktidarında yanlış yaptı diyebileceğimiz kamuoyuna yansıyan olumsuz bir tek haber yok. Büyükşehir’e vekil olmanın Mirza’yı Bandırma’dan alı koyması hiç şaşırtıcı olmaz. Bandırma için bu da yeni bir sınav.
Ahmet Akın da Dursun Mirza da statükoculuğu siyaseten, idari açıdan bilmeyen, yabancı insanlar değil...
esen kalın