TBMM’de değil siyasette bile olmaması gereken iki parti: DEM Parti ve HÜDA PAR

TBMM’de değil siyasette olmaması gereken iki parti; PKK/DEM ne ise Hizbul/HÜDA PAR odur

 

NEDİM ŞENER – HÜRRİYET

Birisi terör örgütü PKK’nın diğeri terör örgütü Hizbullah’ın siyasi uzantısı HÜDA PAR; birbirleriyle çatışıyor görünse de her ikisi bölücülükte birleşip aynı kulvarda yarışıyor.

PKK/DEM hakkındaki kapatma davasından sonra aynı kadrolarla PKK/HDP’nin bıraktığı yerden bölücülüğe devam ediyor. Hizbul/HÜDA PAR da program ve söylemleriyle aynı yolda yürüyor. Her ikisi de peşinden sürüklediği seçmen kitlesiyle Türk siyaseti üzerinde adeta vesayet kurmuş durumda. PKK/DEM, CHP ve seçimde işbirliği yapan Millet İttifakı’nın, Hizbullah terör örgütünün uzantısı HÜDA PAR ise Cumhur İttifakı üzerinde sadece tartışma yaratmıyor adeta vesayet kuruyor.

Ne acıdır ki hiçbir demokratik hukuk devletinde olmayacak biçimde bölücü program, fikir ve eylemleriyle Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde faaliyet gösteriyorlar. Bu ikisinin de zaman içinde değişeceğini bekleyenlerin nasıl bir hayal kırıklığı yaşadığını da görüyoruz.

+++

Düğmesi İsrail'de olan daha ne cihazlar var!

Kurtuluş Tayiz - AKŞAM

İsrail, patlattığı bu çağrı cihazlara "düğme" ismini vermiş. Düğmeye basınca patlayıcılar harekete geçiyor. İsrail, acaba Ortadoğu'da "stratejik tehdit" olarak gördüğü Türkiye'ye bugüne kadar hangi cihazları sızdırdı?
Hemen aklınıza bir makine, cihaz gelmesin. Çağrı cihazına dönüştürdüğü öyle zombi gruplar var ki, düğmeye basınca bir kişiyi değil, bütün bir ülkeyi etkileyebiliyorlar.
FETÖ'yü kim içimize sızdırdı mesela?
FETÖ, İsrail'in içimize sızdırdığı en büyük zombi örgütlerden biriydi. "Düğme"sine basıldığında harekete geçip bütün ülkeyi patlatma özelliğine sahipti.
15 Temmuz'da Meclis'i bombalayan o uçakların düğmesine kim bastı? Tankları hangi akıl yürüttü? Milleti hangi akıl kurşunlattı? İsrail, ABD, NATO...

+++

Aman testi kırılmasın…

Dilek Güngör – SABAH

Bana göre, TCMB'nin açıklamasında para politikasına sıkılaştırma referansı yok ama faizleri düşürmeye başlayacağına dair bir izlenim de bulunmuyor. Doğruluğunu yanlışlığını bir kenara bırakalım, 2025'e kadar bir indirim yapacağını sanmıyorum.

Peki tablo kötüleşirse…
Şimdiden öncü durgunluk sinyalleri geliyor. Sıkı para politikasının ekonomideki soğuma etkisi kendini talepten çok üretim ayağında gösterdi. Otomotiv piyasasında sert düşüş var. İmalat sanayisinde üretim dört aydır azalıyor. Keza inşaat sektöründe de durum pek iç açıcı değil… Makine ve teçhizat yatırımlarında daralma var. İhracat pazarları hareketli olsa da kura bağlı dış pazar fiyatlamasında dolayısıyla da siparişlerde sıkıntı yaşayan sektörler var. Önümüzdeki süreçte reel sektörde iflas, konkordato, kapanan şirket sayılarının yükselmesi durumunda işsizliğin artması kaçınılmaz.
Velhasıl, bu ortamda krediye ulaşılabilirliğin hem maliyet hem de miktar yönünden zorlaşması reel sektörü daha da çıkmaza sürükleyebilir.

Ülkeyi resesyona sokmadan ekonomiyi soğutup, yüksek enflasyonu aşağıya çekmenin hassas bir terazi olduğu aşikar…
O halde terazinin kefesinde dengeyi tutturmak da şart!