Çelişki üzerine ve temel çelişki..!
Tarihsel ve toplumsal sürecin okunması ve bu okuyuş sürecinde ‘toplumsal ilerleme’ bilmecesinin çözümlenmesi önemli. İçinde yaşadığımız toplumda dünden bugüne sarkmış ve bugün çözmek için cebelleştiğimiz yığınla çelişki ve sorun var.
Bu doğal ve çelişkiler yaşamın ta kendisi anlamını taşıyor. Algılara yenilmeden ve kafaları karıştırmadan yaşadığımız onca çelişki içerisinden sıyrılıp, temel ve baş çelişmeyi tespit edebilmek ise kaçınılmaz. Temel ve baş çelişki, başat olan çelişkidir ve diğer tüm çelişkilerin çözümünü de içinde taşır.
Çağımız emperyalizm çağı ve bu çağın ortak sonucu ile sorunu, Türkiye gibi gelişmekte olan tüm ülkeler için var olabilme, bağımsız ve özgür olabilme sorunudur. Temel çelişmeyi ve baş çelişkiyi, ulusal bağımsızlıkta ve egemenlikte gören herkes ‘vatan savunması’ nı birincil görev olarak kabul etmek zorunda.
Günümüzde ABD emperyalizminin fütursuz saldırganlığını ve dayatmalarını, zorbalığını görmeyen ve yaşamayan ulus, halk yok. 1. ve 2. Dünya savaşlarından sonra emperyalizmin en saldırgan ve en vahşileştiği, en barbar ve zalim dönemini yaşıyoruz.
Son yıllarda ülkenin temel sorunu ‘beka’ deyince, burun kıvıranları, anlamlı anlamlı gülüp aşağılayıp gülenleri görebiliyor ve kuşkusuz anlıyoruz da. Güleriz ağlanacak halimize..!
Burnumuzun dibinde Irak ve Suriye halkının başına gelenler ortada. Filistin halkına yönelik uygulanan soy kırım dehşeti ortada.. ABD emperyalizminin saldırganlığına boş vermişliğin bir anlamı ve hükmü var mı? Ülkede 27 Mayıs darbesinden bugüne gerçekleşmiş tüm askeri darbelerin baş mimarı ve katledilen binlerce yurtseverin katili, karanlığın müsebbibi ABD emperyalizmi ve yerli işbirlikçileri değil mi?
Ülkede bugün yaşanan ekonomik krizin, yüksek enflasyonun, hayat pahalılığının, yolsuzluk ve suistimallerin birincil nedeni ABD emperyalizmine bağlılıktan kaynaklanmıyor mu? Hiç maskaralık yapmaya, utangaç profiller çizmeye gereksinimimiz yok. Yıllar önce Başkan Trump, ülkenizi ekonomik olarak çökertirim, dememiş miydi?
Türkiye’de bugün yaşadığımız tüm sıkıntılarımızın kaynağı başta ABD emperyalizmi olmak üzere emperyalist Batı ülkeleri ve Siyonistlerdir. Dün ASALA ile terörün mihmandarlığı yapan ABD, bugün de PKK eliyle bölücü terörün hamiliğini yapıyor.
Kuşkusuz, Türkiye’de temel çelişkiyi ABD ve Türkiye Devleti ve Halkı arasında görmek, en başta eğilip bükülmeden bir cesaret sorunudur ve tek kelimeyle g..t ister. Tatlı su solculuğu, gardrop Atatürkçülüğü ile ABD ve NATO patentli solculuk ya da Kemalistlik yapabilirsiniz, bunun önünde bir engel ya da mani yok. ABD ve NATO patentli İslamcılık ya da milliyetçilik de muhafazakârlık da yapabilirsiniz. Bunların da önünde bir engel yok.
Asıl sorun, Mustafa Kemal Atatürk’ün Kurtuluş yıllarında ‘ Ya İstiklal ya da Ölüm’ şiarıyla ulusal bağımsızlık ve egemenlik sancağına sahip çıkmamızla birlikte başlıyor.
Kuşkusuz, ABD emperyalizmi ve emperyal politikalara, güç merkezlerine karşı çıkan ve ulusal bağımsızlığımıza ve egemenliğimize sahip çıkan Türkiye, mevcut ekonomik ve sosyal yapıda egemen olan tekelci ve dışa bağımlı kapitalizmle de bir hesaplaşma içerisine girecektir ve bu da kaçınılmazdır. Türkiye, dışa bağımlı kapitalist yolla yollarını ayırmak zorundadır. Türkiye, 30’lu yıllarda olduğu gibi kamulculuğun öne geçtiği karma ekonomik politikalara yüzünü dönmeli ve neo liberal küreselci politikaları terk etmelidir.
Doğal olarak okuyucularımız, pazarda çarşıda yaşanan hayat pahalılığı ile yüksek enflasyon ile ABD emperyalizminin ne ilgisi var, bu yaşananların içsel nedeni yok mu..? diye soracaklar, doğal olarak. Türkiye ekonomik olarak emperyalizme bağımlı kapitalist bir ülkedir. Emperyalizmle siyaseten bir hesaplaşma içerisine girecek ülkemizde ekonominin her alanının olumsuz etkilenmesi kaçınılmazdır. Çünkü, bağımlıyız.
Ulus olarak, hazır olmalıyız ve bu çocuk oyuncağı değil. Emperyalizmle hele en vahşi, en gaddar versiyonu olan ABD emperyalizmi ile ulus ve ülke olarak hesaplaşmaktan söz ediyoruz. Bu zorlu ve belalı bir süreci içinde barındırıyor. Ancak, en büyük avantajımız, bilmediğimiz bir mücadeleye değil, çok iyi bildiğimiz ve canımız pahasına geçmişte kazandığımız bir mücadeleden, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluşundan söz ediyoruz.
Esen kalın…