HALK TV ve CHP..!
Son günlerin temel ve yaygın olan tartışma konularının başında Halk TV’nin CHP ile olan ilişkisi ve iki taraf arasında yapılan sözleşmeye bağlı olarak, CHP’nin Halk TV’ye verdiği ekonomik desteğin kesilmesi ve imzalı sözleşmenin iptali oldu.
Ortada iki tarafın da kabullendiği ama içeriği tam olarak bilinmeyen, açıklanmamış, tutarı belli olmayan bir sözleşme ya da bir protokol var. Bunun da ötesinde ana muhalefet partisi CHP’nin bir görsel medya kuruluşu ile yaptığı sözleşmenin editoryal bağımsızlıkla, medya ahlakıyla, sansürcü bir anlayış ve yaklaşımla ne ölçüde örtüştüğü de doğal olarak sorgulanıyor.
Sözleşmenin varlığı ve içeriği bizi fazla ilgilendirmiyor. Bir anlamda olayın deşifre olması nedeniyle kabak CHP’nin başında patlamış görünse de olayın kendisini CHP veya Halk TV ile sınırlı görmek büyük yanılgı olur. Bu vaka üzerinden genel olarak yapılan ahlakçı yorumların ise büyük bir samimiyetsizlik içerdiğini, medyada nicedir yaşanan çürümenin gözden kaçırılması anlamı taşıdığını belirtelim.
Medya dünyamızda her yanı sarmış çürüme Halk TV nezdinde bir anlamda kendisini kustu. İrin ortaya boca edilince ortaya çıkan görüntü ve koku ilgili, ilgisiz herkesi ürküttü, rahatsız etti. Oysa ki, basın sektöründe, medya alanında yaşanan çürümeyi ele veren bugüne kadar onlarca-yüzlerce olay yaşandı. Sorgusuz sualsiz yüzlerce gazetecinin, düşün/sanat insanının işine son verildi, açlığa mahkum edildi. Ne mi yaptık? Her zaman yaptığımızı yaptık.. sustuk ve görmezden, duymazdan geldik.!
İngiliz Daily Mirror dahil altı gazetenin sahibi Robert Maxwell ile London Times’ın da sahibi Robert Murdoch’ın ifadeleri de oldukça düşündürücüdür.. Maxwell, “Bu işe 90 milyon pound yatırdım ve bunu hayır duası almak için yapmadım. Bu işin sahibi benim, patron benim.” sözleriyle, Murdoch ise, “Bunca yolu gazetenin içişlerine karışmamak için mi teptim” sözleriyle hepimize duymak istemediğimiz bir gerçeği fısıldıyor.
Kapitalizmin egemen olduğu bir toplumda paranın saltanatında editoryal bağımsızlık falan boş laflardır. Hiç bir patron hiç bir tekel ya da kartel, canı sıkıldığı ya da hobi olsun diye medya alanında milyonlarca dolar yatırım yapıp, TV, radyo ya da gazete kurup, kendisine eğlencelik konu aramıyor.
Ülkemizde de tablo farklı değil. TV, radyo ve gazete, dergicilik alanında yatırım yapmış olanlara kabaca bakmakta yarar var: Albayrak Medya Grubu, Ciner Medya Grubu, Demirören Medya Grubu, Doğan Medya Grubu, Doğuş Yayın Grubu, İhlas Holding, Saran Holding. Turkuvaz Medya Grubu… böyle sıralanıp gidiyor..
Devasa holdingler ve tekellerle. İş adamları ve iş dünyası ile iç içe geçmiş TV, radyo ve gazete sahiplerinin medya alanına yönelmesinin ana nedeni bu alanı aynı zamanda bir yatırım alanı olarak görmelerindendir. Çünkü, sermayenin hobi amaçlı sokağa atacak kuruşu yoktur.
Ayrıca, medyanın bir varlık gerekçesi ve işlevi vardır. Tüm dünyada halkın haber alma, bilgilenme, eğitimi ve yönlendirilmesinde medyanın rolü ve gücü yadsınamaz. Bu alan boş bir alan olarak kaderine terk edilemez. Ülkede ve toplumda söz ve güç sahibi olan egemenler, oligarklar mevcut düzenin devamı için medya alanına da el atarlar. Örneğin, halkın büyük bölümünün gencinden yaşlısına, çoluk çocuk günün tamamına yakınını TV karşısında geçirdiği ülkemizde TV’nin sosyal yaşamda vazgeçilmezliği ve etkisi, gücü tartışılamaz.
Kuşkusuz parayı veren düdüğü çalar esprisinde yaşandığı gibi mülkiyet sahibi, yatırım amacına koşut olarak para kazanma yani kâr güdüsüyle çalışan ve yönetici aparatlarını da belirleyecektir. Haber ve program içerikleri ve sunumları, formatları da, genel yayın yönetimi de buna göre belirlenecektir. Editoryal bağımsızlık, çıkar ilişkilerinin ve paranın egemen olduğu bir ortamda artık gazeldir. Tarafsız ve objektif habercilik ya da yayıncılık sadece kulağa hoş gelen sözcüklerdir ve koca bir yalandır. Büyük medya tekellerinde çalışan yönetici ve idareci düzeydeki çalışanların aldıkları maaşlara ve sahip olduğu ayrıcalıklara bakmanız yeterli.
Neymiş? Halk TV, haber ve yorumları karşılığında CHP’den para alıyormuş.!!!Almayan bir tek kanal var mı, yok.!Paçasını bu sisteme kaptırmayan kaldı mı ya da gönüllü bu sisteme angaje olmamış TV , gazete, radyoların hangisinin adını yazalım..?! TV’nin adının ‘halk’ olmasına ya da ortada CHP’li bir yönetimin bulunmasına kanmayın. Hepsi kandırmaca ve koca bir yalandır. İktidar yanlısı veya ‘yandaş’ olarak tanımlananları da bu polemik ve tartışmalardan sıyıramazsınız. Sorun sistemseldir.
Keza duyusal bilginin yorumlanması, seçilmesi ve düzenlenmesi anlamına gelen algı konusu yüzyılımızın ve dünyanın, doğal olarak da ülkemizin ve toplumun temel sorunu. Bireyin ve toplumun gelişiminde algının özel ve önemli bir yeri var. Gerçekliğin anlaşılması ve algılanması sürecinde bir çok faktör devreye girer: İdeoloji, politik tercihler, kültür, din- mezhep gibi... Medya ve TV’nin özellikle bu noktada kilit bir rolü ve önemi var. Belli amaç ve çıkarlar için algının beslenmesi, eğitimi ve yönlendirilmesi günümüzde algı operasyonlarının başlıca nedeni. Gerçeğe ve gerçek bilgiye ulaşabilirliğin ortadan kalktığı bir ortamda yalancı ve sanal bir dünyanın esiri ve tutsağısınızdır. TV isminin ’sihirli kutu’ olması tesadüf değildir.
Şimdilik bu kadar. Esen kalın….