Okumak insanı özgürleştirir

ADNAN ŞUR

Bunun yanı sıra okuduklarının derinliklerine inebilecek, onları eleştirel ve araştırmacı bir yaklaşımla inceleyebilecek, okuduğundan elde ettiğini eleştirel bir yaklaşımla değerlendirecek sorgulayacak bir donanım gerektirir. Bu donanımın odak noktası bireyin kafasını özgür, bağımsız bir özellikle kullanabilmesidir.

Televizyon başta olmak üzere bütün kitle iletişim aygıtları kitap okumaya karşı katı bir ortam oluşturuyor. Bu ortama karşı mücadeleyi geliştirmek zorundayız. Çağdaş insan; okuyan, okudukları üzerinde derin düşünen, kendini sürekli ileriye doğru yenileyendir.

EN İYİ BAŞVURU KAYNAĞI KİTAPTIR

Okuma yaşamımızın belirli bir aşamasında ya da bir döneminde başlayıp biten bir etkinlik değildir. Çocukluk döneminden başlayıp, yaşlılığımızın en son anına kadar yaşamımızda yer almalıdır. Daha doğru bir tanım yaparsak, yeme, içme, solunum gibi yaşamsal bir iksir niteliğini kazanmalıdır.

İnsanın, her yaş döneminin kendine özgü ilgileri, merakları, soruları vardır. Bu bilgi gereksinimlerini karşılamak için insanoğlu her yaş evresinde değişik bilgi kaynaklarına yönelir. Bu gerçeği Montaigne ne kadar güzel anlatıyor: “Kitaplar ömür boyu, yani başı ucumda ve elimin altındadır. Yaşlılığımda ve yalnızlığımda avuturlar beni. Sıkıntılı bir avareliğin baskısından kurtarır, hoşlanmadığım kişilerin havasından dilediğim zaman ayırır verirler beni. Fazla ağır basmadıkları, gücümü aşmadıkları zaman acılarımı törpülerler. Rahatımı kaçıran bir saplantıyı başımdan atmak için kitaplara başvurmaktan iyisi yoktur, hemen beni kendilerine çeker, içimdekinden uzaklaştırırlar... İnsan hayatı denen bu yolculukta benim bulduğum en iyi nevale kitaplardır ve ondan yoksun anlayışta olan insanlara da çok acırım.”

OKUMAK BİTEN BİR UĞRAŞ DEĞİLDİR  

Demek ki okumak yaşam boyu kullanacağımız temel bir uğraştır. Burada ünlü Alman düşünür Goethe'nin şu sözlerine kulak verelim: “'Okumayı öğrenmek sanatların en güçlüsüdür. Ben bu işe yaşamımın seksen yılını verdim yine de tam olarak öğrendiğimi söyleyemem.” Gerçekten de bu durum böyledir. Okur insan okudukları üzerinde düşünmeyi, yorumlamayı, kendi yargılarını kullanabilmeyi alışkanlık haline dönüştürmelidir. Çünkü, bilinçli bir okuma yaşamın belirli sürecinde başlayıp, belirli bir aşamasında biten bir uğraş değildir. Bütün bir yaşam boyunca kullanacağımız bir uğraştır.

Öğrenmenin ve bir bütün insan olmanın biricik yolu, insanı öteki insanların gözlem ve yaşantılarından yararlandırarak, onların dünyasına götürerek tam anlamıyla insanı dönüştürdüğünü çeşitli düşünürler dile getirmiştir. Thomas Jefferson bu durumu ne kadar güzel anlatıyor: “Özgür insan, okuyan insandır. Çünkü bilgisizliğin, kör inançların ve saplantıların her türlüsünü yenen bir güçtür okuma.”

Bütünlüklü insan bilgilenme ve bilinçlenme çabasıyla aydınlanmanın ışığıyla buluşmuş, aydınlanmanın verileriyle kendi donanımını sağlamıştır. Doğru bir başkaldırı için yaşamımızın odak noktasına kitapları ve okumayı koyalım.