HAYATI
Hegel Almanya’nın Stuttgart şehrinde 27 Ağustos 1770 tarihinde dünyaya gelmiştir. Memur bir ailenin evladı olan Hegel Almanya’nın Tübingen şehrinde ilahiyat okuduktan sonra felsefe öğretmenliğine geçiş yapmıştır. İsviçre’nin Bern kenti ile Almanya’nın Frankfurt kentinde bu görevini icra ettiren Hegel 1805 yılında hayatının en büyük adımlarından birisini atarak Almanya’nın Jena kentindeki Friedrich Schiller Üniversitesi’nde profesörlük unvanını almıştır. Daha sonra kariyerini Nürnberg’de devam ettiren Hegel burada bir süre kaldıktan sonra Berlin ve Heidelberg Üniversitelerinde de profesörlük yapmıştır. Ömrünün son yıllarını Berlin’de geçiren Hegel 1831 yılındaki kolera salgınından etkilenerek 1831 yılının 14 Kasım’ında hayatını kaybetmiştir.
HEGEL’İN DÜŞÜNCE SİSTEMATİĞİ
Hegel’in düşünce yapısının şekillenmesinde en çok pay sahibi olan filozofların başında ünlü Alman filozof Immanuel Kant gelmektedir. Kant rasyonelliğe inanan ancak dünyanın uluslararası iş birliği yoluyla ebedi bir barışa ulaşacağını düşünen bir filozoftur. Kant bu yönüyle liberaldir. Kant’ın ahlak kurallarını ön plana alması karşısında Hegel bunun yanında insanların mantıkları ve akıl etmeleri sayesinde dünyanın şifrelerini çözebileceklerine inanmıştır. Hegel, insanların hayatın şifresini çözmeleri durumunda insanlığın kurallarını da çözeceğine inanıyordu. Hegel bu fikrini desteklemek için çiçek üzerinden bir metafor ortaya koymuştur. Çiçek, meyvenin ortaya çıkmasını sağlamıştır ancak meyve ortaya çıkınca çiçek ortadan kalkacaktır. Çiçek üstündeki üreme işleminin gerçekleşebilmesi için hem çiçek hem meyve olmak gereklidir. Bu durum da bizi doğada her şeyin karşıtlarıyla beraber var olduğunu ve bu karşıtlıklardan bir sonuç ortaya çıktığını göstermektedir. Böylece, Hegel’in meşhur diyalektiği “tez-antitez-sentez” bu örnek ile beraber somutlaşmıştır. Hegel bu düşünce sistematiği ile kendisinden sonra gelen filozofları da oldukça etkilemiştir. Bu filozoflardan en bilineni vatandaşı olan Karl Marx’tır. Marx altyapı-üstyapı şeklinde geliştirdiği doktrinin de Hegel’in karşıtlıklardan oluşturduğu çıkarım sisteminden yararlanmıştır ancak Hegel’in toplumsal koşulları bir kenara bırakarak salt bireyin zihin dünyasına odaklanmasını eleştirmiştir. Sonuç olarak, Hegel yarattıklarıyla felsefe dünyasına muazzam bir külliyat bırakmıştır.
HEGEL DİYALEKTİĞİ
Hegel, düşünce sistematiğini oluştururken insan aklının ürünü olan mantıksal kurallar ile öte dünyanın bir ürünü olan doğa kurallarını birbiriyle sentezlemiştir. Bu iki kuralın birleşmesinden oluşan düşünce sistematiğine “saltık varlık” adını vermiştir. Saltık varlığı diyalektik kavramı ile açıklayan Hegel bu diyalektiğin oluşabilmesi için her tezin bir anti-tezi oluşacağı ve bu iki tezin birleşiminden bir sentez oluşacağını belirtmiştir. Hegel saltık varlık kavramını aşağıdaki şekilde açıklamıştır:
-Saltık varlık meydana geldikten sonra doğaya karışmış, insana varan evrim süreci sonunda gelişim aşaması insani bilinç seviyesinde sürmüştür. Bu süreç saltık varlığın kendi bilinç düzeyine ulaşmasına kadar devam edecektir.
-Saltık varlık ilk insan bireyinde meydana gelmiş daha sonra diğer benliklerle bağlantılı bir kültür seviyesine ulaşarak özüne uygun bir evreni oluşturmuştur.
-Kendi bilincine ulaşan saltık varlık felsefe, din, sanat gibi saltık değerleri de ortaya çıkarmıştır.
Hegel’in diyalektik yöntemi soyut ve tümel bir kavramın oluşturduğu tez aşaması, tez aşamasından kaynaklı bir çelişki olan anti-tez aşaması ve bu iki kavramın birliğinden meydana gelen sentez aşamasından oluşur. Ancak bu süreç en iyi, en doğru ve en kesin kavrama ulaşılana kadar devam eder.
TİN (GEİST) KAVRAMI
Tin, Hegel diyalektiğinin üçlü tanımınca öznel tin, nesnel tin ve mutlak tin şeklinde üçe ayrılır. Öznel tin, en alt kademeden en üst kademeye kadar insan ruhunu oluşturur. Öznel tinin somutlaşıp bağımsız bir varlık haline gelebilmesi için doğadan ayrılması gereklidir. Ruhun doğadan tamamen ayrılamadığı bu ara evrede bu duruma karşı oluşan anti-tez duyumdur. Ruh bu aşamadan sonra yerini hissetmeye bırakır. Hissetme duygusunun en zirve noktası da kendini hissetmektir. Kendini hissetme hali bilince giden yolun ara katıdır. Bilincin duyum ve algılardan sıyrıldığı durum özgür bir benliktir. Bu özgür benliğin diğer benlikler ile bir araya gelmesi ve kaynaşması nesnel tini ortaya çıkarır. Tutku, istek ve eğilimlerin tüm insanlar tarafından uyulması gerekli olan nesnel kurallarla hukuk, ahlak ve devlet şeklinde kabul edilmesi ve ruhun kendi özünü fark etmesi de mutlak tini oluşturur. Mutlak tin de sanat ile adlandırılan tez, din ile adlandırılan antitez ve sanat ile dinin sınırlarının geçilmesiyle bu iki kavramın içinde yer alan gerçeğin daha üst bir kavramda açıklanmasını sağlayan felsefe ile adlandırılan sentezdir. Felsefe kavramı burada hem soyut bir düşünce hem de elle tutulup gözle görülebilen somut varlıkların hepsidir.
SONUÇ
Hegel yaratmış olduğu bu üçleme formundaki diyalektiğiyle günümüze ışık tutmuş ve doğada her şeyin bir zıddı olduğunu gözler önüne sermiştir. Bardağın dolu olması-bardağın boş olması, havlayan köpeğin ısırması-havlayan köpeğin ısırmaması gibidir. Bu zıt durumlardan bir çıkarımda bulunulmuş sonuç olarak iki ihtimalinde kabul edildiği bir orta yol bulunarak senteze varılmıştır.
KAYNAKÇA
-Tez Antitez Sentez Nedir / Ders Kitabı Blogspot
-Hegel ve Marx’ın Diyalektiğinin Farkı Nedir? / Msxlabs Forum
-Hegel Kimdir? Georg Wilhelm Friedrich Hegel / ?Felsefe
-Hegel Kimdir? Neyi Savunur? Görüşleri ve Eserleri / Sosyologer
|