Emperyalizm ve anti-emperyalizm
Haber
28 Şubat 2025 - Cuma 16:16 Bu haber 490 kez okundu
 
Emperyalizm ve anti-emperyalizm
Gazeteci-Yazar Engin Arıcan yazdı....
Manşet Haberi
Emperyalizm ve anti-emperyalizm

Günümüzde siyasal ve toplumsal, kültürel yaşamda gerek ekonomik ve gerekse askeri acıdan en sık kullanılan terimlerin başında ‘emperyalizm’ ve ‘sömürgecilik’ kavramları geliyor.

 

Oysa ki çok değil, 30-40 yıl öncesine kadar bu kavramları kullanmak bile başlı başına bir cesaret sorunuydu. Adamı yaka paça ‘komünist’ diye derdest edip, gözaltına alırlardı.

 

Köprülerin altından çok sular aktı, değişti..

 

Komik..!

 

Komik, çünkü, biz ulusal kurtuluş mücadelesini emperyalizme karşı başarıyla vermiş, bağımsız ve egemen Cumhuriyet Devletini kurmuş bir ülkenin çocuklarıyız. Ulusal Kurtuluş mücadelesinin önderi ve Cumhuriyet Devletinin öncülüğünü yapmış Mustafa Kemal Atatürk’ün varlığının da mücadelesinin de, düşünce sisteminin özünü de bu anti-emperyalist nitelik ve karakter oluşturur. Bugün, ‘Ya İstiklal Ya Ölüm’ veya ‘Ya Özgür Vatan Ya Ölüm’ belgisinin tarihsel ve toplumsal mantığını ve felsefesini anlayamayan bir kişinin Atatürk’ün yanından bile geçmesinin anlamı ve hükmü yoktur. Dünyada ve zamanında emperyalizmi ilk kez yenmiş  bir askerden, komutan ve devlet adamından söz ediyoruz.

 

Mustafa Kemal ‘ En büyük düşman’ başlıklı yazısında şöyle diyor:

 

“En büyük düşman, düşmanların düşmanı ne falan ne de filan millettir; bilakis bu, adeta her tarafı kaplamış ve saltanat halinde bütün dünyaya hakim olan "kapitalizm' afeti ve onun çocuğu olan emperyalizmdir. Artık bütün dünyanın anlamış olduğu bu hakikat bizde de tamamen idrak ediliyor. Bugünlerde başımıza musallat edilen Yunan, bütün düşman aleminin parçasından başka bir şey değildir. Daha doğrusu, kapitalizm saltanatının mazlum milletlere karşı gönderebileceği son kuvvet, son ordudur! Nitekim bundan evvel üzerimize ordular saldırmış olan düşmanlar yine böyle kapitalizm saltanatının ordularından başka bir șey değildi. Moskof orduları, İtalya, Bulgar ve Yunan orduları, kısacası bütün düşmanlarımız tamamen "kapitalizm" tarafından ayaklandırılırlardı. Bir zamanlar, tarihin eski devirlerinde dünya birtakım despot hükümdarların istibdatları altında ezilirdi. Sonraları milletler bu istibdatı yıktılar. Fakat bu defa da onun yerine paranın, sermayenin zulmü geçti. Sermaye, bugűne kadar dünyada yapılmış olan būtün fenalıkların yegane etkeni, yegane mesulü idi; bugün de odur. Kapitalizm sade falan ve filan milletin düşmanı değildir. Bilakis bütün dünyanın, bütün müșterek düşmanıdır: Milletleri birbirine düşüren kuvvet o, kardeş kanları döktüren fesatlardan ondan, dünyayı kaplayan sefaletin müsebbibi, özetle bütűn insanlığı inleten zulmün yegane odur. Bu zalimin muvaffak olmak için, arada sırada müracaat ettiği muharebeler, yegâne kuvvetleri, yegâne silahları değildir. Bankalar, sendikalar, onun en kuvvetli silahlarıdır. Ve milletleri, bilhassa bu silahlarla mağlup eder. Memleketimize bakınız: Rejiler, Duyunu Umumiye'ler, kapitülasyonlar, şimendiferler, limanlar, gemiler, bankalar, ticaret evleri, bűtūn bu müesseseler, Avrupa kapitalizminin bizi mahvetmek için senelerden beri kullandığı iblisane bir makinenin parçalarıdır. Sade bizim memleketimizde değil, bütün dünya zulūm altında ezilecek, sefalet arşa çıkacak, insan felaketten felakete yuvarlanacaktır. Bize bugūn sınır itibariyle dünyanın en güzel, en hayale sığmaz barış șartlarını verseler, kapitalizm dolabı şeklinde kaldığı takdirde mahvımıiz memlekette bugünkü muhakkaktır. Hatta değil böyle, bu șeytan makinesinin dörtte biri bile mevcut olsa, bizim için hayat imkanı yine tasavvur edilemez. Zenginlerimizi dolandıran o, fukaramızı soyan o, mal ve mülkümüzü çalan, haysiyet ve namusumuzu mahveden, bizdeki faziletleri şeytan gibi birer birer iknaya çalışan, bizi birbirimize düşüren hep odur. Şu halde kendimizi kurtarmak için, evvela bizim, sonra da bütün dünyanın şu melun kapitalizm afetinden kurtulması lazım gelir.

( Hakimiyet-i Milliye Gazetesi, 23 Temmuz 1920)

 

Mustafa Kemal’in bu sözlerinden öte söylenebilecek, yazılabilecek ne var, ne kaldı?

 

Hep yazdık, hep vurguladık. Bu ülkenin çocukları emperyalizm ve kapitalizmin ne olduğunu, bu topraklar ve millet için ne ifade ettiğini çok iyi biliyor. Çok değil, çocukluğumuzda dedelerimizin ve büyüklerimizin anlatımları bir masal değil, bu toprakların yalın bir gerçeği idi. Bu yaşanmışlıklar günlük yaşamlarımızda öylesine yer tuttu ki, onun içindir ki, bu ülkenin insanları emperyalizme karşıtlıklarını 30’lu,40’lı, 50’li yıllarda hep korudular ve içlerinde taşıdılar, Yakın tarihi iyi bilmek gerekiyor. Bu toprakların dilini iyi anlamak gerekiyor. Anladığımız da Aziz Nesin’i, Sebahattin Ali’yi, Nazım Hikmet’i ve daha nice aydın ve sanatçıyı, çırpınışlarını ve sesiz çığlıklarını, yaşadıkları mağduriyetleri daha iyi anlarız. Deniz Gezmiş ve bir grup üniversiteli gencin ölüme uzanan yolculuklarının nedenini daha iyi kavrarız. Anti-emperyalizm bu ülkenin ruhunda ve genlerinde vardır ve her zaman diridir.

 

Kuşkusuz, Ulusal Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Devleti’nin kuruluş yılları sonrasında ve özellikle Mustafa Kemal’in vefatı sonrası yıllarda ulusalcılar, Kuvayı Milliyeciler’in adım adım baskı ve cendere altına alınması ve emperyalizmin işbirlikçilerinin, mandacı ve muhiplerin devlet yönetiminde söz sahibi olmalarıyla Türkiye’nin ABD emperyalizminin bir yarı sömürgesi konumuna itilmesi ile ülkede anti emperyalistler ile işbirlikçiler arasındaki mücadele sorunlu, zamanla kirli ve kanlı, çetrefilli bir süreç yaşandı. Özellikle son yıllarda anti emperyalist ve anti ABD kimliği ile markalaşmış sol, neo liberal söylemlerin etkisinde kalarak, günümüzde ‘NATO’ sağcılğı, muhafazakarlığı, İslamcılığı ‘NATO solculuğu‘ olarak ifade edilen ideolojik kimliksizliğe  de gündeme getirdi.

 

Türkiye’de anti- emperyalizmi besleyen ana damar ulusal kurtuluş savaşı ve Kuvayı Milliye ruhudur. Bu ruh, ülkemizin çevresinde, bölgemizde gelişen her olayla sürekli gelişip, kendini besledi. Kıbrıs’ta yaşananlar ve KKTC’nin kuruluşu, Bosna Hersek’te yaşananlar ve  Srebrenitsa soykırımı, Azerbaycan ve Hocalı katliamı, Irak ve Suriye’de yaşananlar, İsrail’in işgali altındaki Gazze’de Filistinlilere uygulanan soykırım ve katliamlar, Ukrayna’da yaşananlar emperyalizm ve kapitalizmin insanlık dışı politikalarının birer tezahürü değil miydi? Ya yaşadığımız FETÖ ihanet şebekesi ve PKK iblisinin terörist faaliyetlerini nereye koyacağız? Çok şükür ki, her iki ihanet şebekesi de millet nezdinde deşifre oldu, çözülüp, çöküş sürecine girdi.

 

Millet gerçeği geç de olsa gördü. ’A’ veya ‘B’ partisi hiç önemli değil. Önce ülkenize, ulusal bağımsızlığınıza ve egemenliğinize sahip çıkıp. koruyacaksınız. Anti-emperyalist karakterinizi ve ruhunuzu koruyup, ne pahasına olursa olsun savunacaksınız . Sahipsiz ve korunaksız değilsiniz. Muazzam ve muhteşem bir tarihsel zenginliğe, kültüre ve deneyime sahibiz.

 

Esen kalın..

Kaynak: Editör:
Etiketler: Emperyalizm, ve, anti-emperyalizm,
Yorumlar
Haber Yazılımı