Eski Marksistlerin yazar olarak (Şevket Süreyya Aydemir gibi) dergide yer alması sonucunda Marksist terminoloji sık sık kullanılmıştır. Bu yüzden Türkiye’deki bazı sağcı akademisyenler Kadro Dergisini komünist sanmışlardır. Oysa Kadro Dergisinin komünizmle uzaktan yakından alakası yoktur. Derginin misyonu Kemalist devrimin ideologluğunu yapmaktı. Dergide çıkan yazılar incelendiğinde Türkiye’de Bolşevik tarzı bir devrimin mümkün olmadığını savundukları görülecektir. Onlara göre; Türkiye’nin kendine özgü koşulları vardı. Türkiye henüz kapitalistleşmiş bir ülke değildi. Dikkate nazara alınacak bir işçi sınıfı da yoktu. Öncelikle Kemalist Devrimin nihayete erdirilmesi gerekiyordu. Türk solunda bu şekilde düşünen hareketlerden birisi de Milli Demokratik Devrim tezini benimseyenlerdir. (1)
Kadro Dergisi amaçlarını ve memleketin durumunu şöyle açıklamıştır: “Türkiye, bir inkılap içindedir. Bu inkılap durmadı. Bu güne kadar geçirdiğimiz hareketler, şahit olduğumuz muazzam kıyam manzaraları, onun yalnız bir safhasıdır. Bir ihtilal geçirdik. İhtilal, inkılabın gayesi def;i1, vasıtasıdır. Bu ihtilal safhasında dursaydık inkılabımız akim kalırdı. Halbuki o, genişliyor, derinleşiyor. O henüz son sözünü söylemiş, son eserini vermiş değildir. Tesviye edilmiş bir zemin üstünde yarınki Türk cemiyetinin, kendine has ve kendine uygun binası kurulabilmek için, inkılabımız, derinleşme ve genişleme istikametindedir. İnkılap bitaraf bir nizam değildir. Onun içinde yaşayanların, taraftar olsunlar veya olmasınlar, ona intibak etmeleri lazımdır. İnkılap, ona taraftar olanların iradelerine, taraftar olmayanların iradelerinin, kayıtsız ve şartsız, bağlanması demektir. İnkılabın irade ve menfaat;, inkılabı duyan ve yürüten azlık, fakat şuurlu bir avangardın, azınlık fakat ileri bir KADRO’nun iradesinde temsil olunur. Bu kadro, inkılabın şeniyetinden çıkarılan ve onun seyrine uygun bir şekilde izah edildikçe şekilleşen ve nazariyeleşen prensipleri kendine şuur edinir. İnkılabın derinleşmesi demek, her şeyden evvel, bu prensiplerin ve onların ifadesi olan inkılap ahlak ve disiplinin, ileri kadronun dimağından genç neslin, şehir halkının ve köylünün dimağına inmesi ve yerleşmesi demektir.” (2)
Kadrocular milli iktisat politikaları konusunda şunları savunmaktadır: “İktisadi Türkiye'yi bir inşaat yerine benzetmek kabildir: Binayı kurmak için lazım gelen bütün malzeme ortada yığılı .. Fakat elde mühendislerin, kalfaların, ustaların ve işçilerin zeka ve iş kuvvetini bir hedefe doğru sevkedecek bir plan yok. Bu plansızlık yüzünden Avrupalı mutahassıslar, Türkiye'de inşa edilen yeni iktisat binasının alacağı şekli göremiyorlar. Bu plansızlık yüzünden, elimizde mevcut sermaye, malzeme ve iş kuvvetlerimizi rasyonel ve vahdetli bir tarzda hedefe doğru sevkedemiyoruz. Devletin, bir millet iktisadi ya b yaratmak cehdini, bir millet işi haline sokamadık. Bütün dünya anarşik iktisattan planlı iktisada doğru yürüyor. Belli başlı sanayi şubelerinde gördüğümüz tröstler, karteller, konsernler, sonra konjonktür tetkikat müessesleri, kooparatifleşme teşebbüsleri v. s. hep bu hareketin neticeleridir. Biz, böyle bir planlı faaliyete her milletten daha ziyade muhtacız. Çünkü iktisadi bünyemizi değiştiriyoruz. Şuursuz iktisat siyasetinden, şuurlu iktisat siyasetine geçiyoruz. Şuurun en canlı nişanesi ise program ve plandır.” (3)
Kadrocular Türk Devrimlerinin hepsini desteklemişlerdir. Örneğin; Harf Devrimini buna örnek gösterebiliriz. Kadro Dergisinin 1 sayısında Harf Devrimiyle ilgili şunlar ifade edilmiştir: “İşte inkılabımızın orijinal ve bakir bir cephesi daha. Harp inkılabı tamamı ile Türk inkılabına his bir hamledir, Türk dehası, ameli ve cezri bir dehadır. Her şeyin daima en maksada uygun olanını bulur ve benimser. Arap harflerini ıslah tecrübesine kalkışan gülünç zihniyet Türk değil, Osmanlı zihniyetiydi.” (4)
Derginin yazarlarından Vedat Nedim Tör tahayyül ettikleri toplum düzenini şöyle belirtmiştir: “Sınıfsız ve tezadsız millet olmak, gayemizdir. Fakat henüz, sınıfsız ve tezadsız bir millet değiliz. Yalnız bizde, sınıf ayrılıkları, siyaset hayatımızda hâkim bir rol oynayacak kadar açılmamıştır. Yani Türkiye Devleti, bir sınıf devleti değildir. Türk Devleti, Avrupa ve Amerika devletlerinin tersine, ne bir finans oligarşisinin, ne bir sanayi sermayesinin, ne bir büyük toprak mülkiyetinin, ne de bir işçi zümresinin menfaatleri için işleyen bir icra makinesi olmaktan uzaktır. Türk Devleti, Türk milletinin ileri menfaatlerini temsilden bir millet müesesesidir.” (5)
Bilindiği üzere dünyada bir tane sol fraksiyon yoktur. Solun değişik versiyonları vardır. Kadro Hareketini tasnif etmek gerekirse ulusçu sol olarak nitelendirebiliriz. Özellikle Ekim Devriminin önemli isimlerinden birisi olan Sultangaliyev’in düşüncelerini Kadro Hareketi entelektüellerinde de görebiliriz. Örneğin; Sultangaliyev’in “Sömürgeler Enternasyonali” ve “Sömürgelerin Metropoller Üzerindeki Diktatörlüğü” gibi kavramlar Kadro dergisinde kullanılmıştır. Sultangaliyev’in Türkiye’deki ilk komünistlerden Mustafa Suphi ile dostluğu bilinen bir gerçektir. Hatta Mustafa Suphi katledildiğinde Sovyetler Birliği’nden herhangi bir tepki gelmez iken Sultangaliyev bu katliama karşı çıkmıştır. Şevket Süreyya’nın da Sultangaliyev’i yakından tanıdıkları öngörülebilir.
Kadro hareketi Bolşevik değildi. Kadrocular daha çok Irak, Mısır ve Suriye gibi Baas tipi rejimi savunmaktadırlar. Çok partili hayata mesafeliler. Kemalist kadrolarla iyi geçinmeye çalışmışlar. Marksizm’deki gibi devletin bir gün sönümleneceği anlayışı da kendilerinde yoktur. Onlar için varsa yoksa Kemalist devrimin ülke çapında tamamlanmasıdır. Onlar için proletarya diktatörlüğü mantıklı değildir. Çoğu sonradan milliyetçi olmuşlardır. Ancak Kemalist hareketin geri kalmış ülkeler nezdinde bir rol model olacağına inanmışlardır.
1932 yılında yayın hayatına başlayan Kadro Dergisi bir süre sonra yayınlarına son vermek zorunda kalmışlardır. Her ne kadar Atatürk ve İnönü bu dergiyi desteklese de yazarlarının büyük bölümün eski Türkiye Komünist Partisi üyesi olması bu yayına şüphe ile yaklaşılmasına neden olmuştur. Kadrocular Kemalizmin ideologluğunu yapmışlardır ve CHP içindeki faşizm yanlılarını içlerine almamışlardır. Bu yüzden Recep Peker Kadroculara mesafeli yaklaşmıştır. Dönemin yetkilileri dergiyi kapattırdıktan sonra yazarların hepsini yurtdışına büyükelçi olarak atamışlar. Kadro hareketi ciddi engellemelerle karşılaşmışlardır. Örneğin; harekete karşı çıkanlar daha sonra ülkeyi “Küçük Amerika” yapacağız söylemiyle hareket etmişlerdir. Temel olarak Kadrocular sınıfsız bir toplum ve planlı ekonomiyi savunduğu için dönemin ilerici unsurları idi denilebilir.
Kaynakça
1-Merdan Yanardağ, Kadro Hareketi (Dünyada ve Türkiye’de Ulusçu Sol ve Üçüncü Yol Arayışının İdeolojik Kaynakları), 4.B., Destek Yayınevi, İstanbul, s. 43.
2-Kadro Dergisi, Sayı 1, II. Kanun 1932
3-Vedat Nedim, Müstemleke İktisadiyatından Millet İktisadiyatına, Kadro, Say 1, II. Kanun 1932.
4- Kadro Dergisi, Sayı 1, II. Kanun 1932
5- Vedat Nedim, Sınıflaşmamak ve İktisat Siyaseti, Kadro, Sayı 11, İkinci Teşrin 1932.