|
||
Sevr’in ve Lozan’ın çocukları..! | ||
Gazeteci-Yazar Engin Arıcan yazdı.. | ||
Gündem Haberi | ||
![]() |
||
|
||
13 Haziran’da İran’a yönelik ABD kumandasındaki Siyonist İsrail’in saldırı ve işgal girişimi saldırısının üzerinden bir hafta geçmesine karşın tüm şiddeti ile savaş sürüyor.
İran’da bugün yaşananları anlayabilmemiz için yüzümüzü Türkiye Cumhuriyeti tarihine, istiklal savaşı yıllarına çevirmemiz gerekiyor. Ülke ve millet olarak, dün bizim yaşadıklarımızı, bugün İran yaşıyor.
İran’a yönelik saldırılar,13 Haziran’da değil, yıllar ve hatta aylar öncesinden başladı. Dün, Osmanlı Devleti topraklarını işgal eden Yunanistan, nasıl dönemin emperyal ve sömürgeci devletleri başta olmak üzere İngiltere, Fransa, İtalya’nın emir eri rolünü üstlenmiş ise günümüzde de İran’a saldırının vekilliğine Siyonist İsrail soyundu.
Ulusal öz güven önemli. Kişinin öz güven sahibi olması aynı zamanda öz saygıya sahip olmasını da içerir. Öz güven ve ve öz saygı, doğrudan toplumsal bilinç ve toplumsal kültür, toplumsal ahlak ile de ilişkilidir, hepsi birbirini tamamlar. Kişinin ya da bireyin kendine olan inancını arttırması, kendi yeteneklerine güven duyması yaşamda pozitif bir duruş sergileyerek, insan ilişkilerini pozitif düzlemde geliştirmesiyle ilgilidir.
SEVR ile Siyonist İsrail’in İran’a yönelik saldırganlığı ile bu konunun ne ilgisi var diye düşünebilirsiniz. İlgisi var, hem de çok. Ulusal Kurtuluş Savaşımızın öncüsü ve lideri Mustafa Kemal Atatürk, Türk milletine özgüven ve ulusal kimlik kazandıran bir liderdir. Onun kararlılığı ve vizyonu, halkın kendine olan inancını pekiştirmiş ve modern bir ulus olma yolunda büyük adımlar atılmasını sağlamıştır.
Dedik ya, günümüzde yaşanan olayları sağlıklı algılayabilmemiz için öncelikle kendi yakın tarihimize, yaşananlara bakmamız gerekiyor diye. Bu noktada Ulusal Kurtuluş Savaşımız eşsiz bir ders konusu ve somut bir örnektir.
Şunu biliyoruz: Kurtuluş Savaşımız 15 Mayıs 1919’da Yunanlıların İzmir’e asker çıkartması ve işgali ile başlamadı. Kurtuluş mücadelesi 30 Ekim 1918’de İngiliz donanmasına ait Agamemnon zırhlısında Mondros Antlaşmasının imzalanmasıyla da başlamadı.1915 yılında başlayan Çanakkale Savaşları ile de Kurtuluş Savaşı başlamadı. Kuşkusuz her birinin kurtuluş mücadelesinin gelişiminde, evriminde bir tarihsel eşik olarak önemi var ve tartışılmaz.
Kurtuluş Savaşı, tarihsel planda yüz yıllık ve belki de bin yıllık Batı’nın sömürgeci devletleriyle bir hesaplaşma, bir boğazlaşmanın adıdır. Bu hesaplaşma ve boğazlaşmada, bugün de dönüp baktığımızda herkesi görürüz. İlk defa Rus İmparatoru I.Nikolay tarafından art arda gelen savaşlar nedeni ile toprak kaybeden ve Avrupa'nın mali kontrolüne girmiş olan Osmanlı İmparatorluğu için kullanılan ‘hasta adam’ın düştüğü konumdan ilelebet çıkmaması ve Osmanlının ölmesi gerekiyordu.
Başta İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar, ABD ve Çarlık Rusya’sı olmak üzere bir akbaba edasıyla Osmanlı üzerine çöreklenmiş dönemin sömürgeci ve emperyal devletlerinin Osmanlı’yı ve Türklüğün işini bitirme hamlelerini iyi görüp, anlamalıyız. Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk'ta Sevr'den bahsederken, 'Türk milletini yüz yıllardır yok etmek için yapılan büyük suikastın son halkasıdır." der. SEVR, Osmanlı ve Türkler için bir ölüm fermanıdır. Bu 433 maddelik anlaşma ile Anadolu toprakları param parça edilirken, Ermeni ve kütlere yurt oluşturuyor. Türkler, Karadeniz’e kıyısı olan bir avuç toprak parçasına sıkıştırılıyordu.
Mustafa Kemal ve arkadaşları, Türk milleti bu sömürgeci ve emperyal dayatmayı hiçbir zaman kabul etmedi ve reddetti. İnönü ve Sakarya meydan muhabereleriyle ve Büyük Taarruzla, hiçbir hükmü olmayan, SEVR anlaşmasını param parça etti. 24 Temmuz 1923’te Lozan anlaşmasını imzalayarak, Atatürk’ün ifadesiyle; “Bu antlaşma, Türk ulusuna karşı yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması ile tamamlandığı sanılmış büyük bir yok etme girişiminin yıkılışını bildirir bir belgedir. Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş siyasi bir zafer eseridir” sözleri ile önemini belirttir.
SEVR Anlaşması ve dayatmasını, Britanya İmparatorluğu, Fransa, İtalya, Japonya, Ermenistan, Belçika, Yunanistan, Hicaz Krallığı, Polonya, Portekiz, Romanya, Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı, Çekoslovakya hazırlamış ve imzalamış, Osmanlı’ya dayatmıştı.
Yüz yıllardır, o günlerden bu günlere,on yıllardır oynanan oyun hiç değişmedi. Aktörler aynı ve figüranlar değişse de oyun aynı oyun. Dün, Yunanistan figürandı ve bugün, Ortadoğu ile İran’da figüran Siyonist İsrail. Filistin’e ve Gazze’ye, Lübnan’a, Yemen’e, İran’a saldıran Efendilerinin sadece ABD olduğunu söyleyebilmek mümkün mü, hayır… ABD’den İngiltere’ye, Fransa’dan Almanya’ya tüm Batılı emperyal ülkeler devrede… ABD Başkanı Trump’ın aşağılık açıklamaları, kibirli, ukala soytarılıkları ortada..
Aynı Osmanlı’nın parçalanıp, işgal edildiği yıllarda ,Ulusal Kurtuluş Savaşı yıllarında yaşandığı gibi, YA TESLİM OLACAKSINIZ YA DA ÖLECEKSİNİZ..!
Türk Milleti, ulusal egemenliği, istiklali ve istikbali için direndi ve kazandı. Şimdi, sıra, İran’da ve İran Halkı’nda. Tahran-Türkiye-Filistin Omuz Omuza.. Siyonist İsrail’e ve emperyalist ABD’ye Geçit Yok.!
Esen kalın.. |
||
|
||
Etiketler: Sevr’in, ve, Lozan’ın, çocukları..!, |
|
||
|