Bugün sosyal medyada 30 Ağustos Zaferi’ni kutlayan cümlelerle beraber Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün fotoğrafları paylaşılacak.
En az bilinen ya da güne en yakışan fotoğrafı paylaşmak, acaba Atatürkçü olmaya yeter mi diye kimse düşünmeyecek.
Tıpkı, açıp okumadığımız sürece, ev ya da iş yerinde bir Nutuk bulundurmanın sembolden öteye gitmemesi gibi bir şekilcilik bu da...
Bugün kutladığımız zafer öncesinde Ali İhsan Paşa’nın neden olduğu krizleri, ordunun emir-komuta zinciri içerisinde yarattığı sorunları bilen kaç kişi var?
Peki ya Atatürk’ün Ali İhsan Paşa’yı görevden alma emrini verdiği 18 Haziran gününden bir gün sonra Meclis 2. Başkanı olan Rauf Bey’den gelen ve açıklama isteyen telgrafı ne yapmamız lazım?
“Önemli bir başka sorun daha vardı. Muhalifler, ordunun çürüdüğü, kıpırdayacak durumda olmadığı, böyle karanlık ve belirsizlik içinde beklemenin yıkımla sonuçlanacağı yolundaki propagandalarını iyice kızıştırmışlardı.”
Tırnak içerisindeki cümleleri Nutuk’tan aldım. Diziler, filmler ve ders kitaplarının bize öğrettiği tarihten başka şeyleri anlatıyor Nutuk.
Bu, Büyük Taarruz’un başlamasına sayılı günler kala Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki Atatürk karşıtı cephenin yaptıklarından bir bölüm sadece.
Okusak, Sivas Kongresi’nde Mustafa Kemal Atatürk’ün başkanlığına karşı çıkanları, İstanbul’dan Ankara’ya geldikten sonra Mustafa Kemal Atatürk ile eski maaşının pazarlığını yapan son Meclis-İ Mebusan Başkanı’nı hepsini öğreneceğiz.
İki kısa notla bitireyim: Bize, Büyük Taarruz öncesi herkesin Başkomutan’ın etrafında kenetlendiğini öğrettiler ya, öyle değil mesele:
Ali İhsan Paşa görevden alındıktan sonra 1. Ordu Komutanlığı önerilen isimlerden Fuat Paşa, daha önce cephe komutanlığı yaptığı için bir başka cephe komutanının emri altında çalışmayı kabul etmedi. Ardından teklif götürülen Refet Paşa da görevi kabul etmedi.
Bir Başkomutan düşünün ki, 21 Ağustos 1922 akşamı Akşehir’de, 5 gün sonra başlayacak Büyük Taarruz toplantısı sırasında yaşanan tartışmaların ardından “Harekata inancı olmayanlar istifa etsin. Ben bütün mesuliyeti üzerime alıyorum” dedi.
Dünya üzerinde tarihin akışını değiştiren insan sayısı azdır, Nutuk, tarihi değiştirenin bizzat kaleme aldığı tek kaynak durumunda.
Okumak, okudukça başka kaynaklara bakmak elbette sosyal medyada resim paylaşmaktan daha zor.
Arabalara Mustafa Kemal Atatürk imzalı etiketler yapıştırmak kolay, o etiketi yapıştırdıktan sonra ters yola girmemek ya da sinyal vermeyi becermek zor.
Sembolizm değil bilimden, bilgiden yana olan bir lider Mustafa Kemal Atatürk’ten söz ediyorsak, doğru olanı yapmak gerekir.
Denize dökülen emperyalizm
Kurtuluş Savaşı’na dair gözden kaçırdığımız başka noktalar da var.
Mesela Yunan askerleri İzmir’e ayak basarken onlara eşlik eden İngiliz ve ABD zırhlılarını unutmamak lazım.
İşgale dair öğrendiklerimiz arasında yer almayan bir noktayı daha yazayım:
İzmir üzerinde hak iddia eden iki ülke vardı, bunlardan birisi Yunanistan diğeri de İtalya’ydı.
İtalyanlar, Bodrum civarına asker çıkarınca, İngilizler, kendi menfaatleri adına İzmir’in Yunanistan’a verilmesine karar verdiler.
Tüm işgal sürecini İngiliz Amirali Calthorpe yönetti.
Yunan askerlerini taşıyan gemilere ABD donanmasına ait aralarında USS Arizona’nın da olduğu 3 gemi eşlik etti.
İzmir rıhtımına Yunan askerleri çıktı ama Karaburun ve Uzunada’ya İngiliz birlikleri, Urla ve Foça’ya da Fransız askerleri çıktı.
Sonuç olarak 9 Eylül 1922’de denize sadece Yunan Ordusu değil tüm emperyalizm dökülmüş oldu.
Bugün, coğrafyamızda yaşanan emperyalist akımların oyuncağı olan tüm grupların bu gerçeği hatırlamasında büyük fayda var.
Ordular neden Antalya’ya gitmedi?..
Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri” emri 9 Eylül’de İzmir’in kurtuluşuyla yerine getirildi.
Orduların Akdeniz deyince Antalya’ya değil, İzmir’e ilerlemesinin nedeni basittir.
Türkiye, Ege Denizi tanımlamasını, 1941 yılındaki 1. Coğrafya Kurultayı’nda kabul etti.
O tarihe kadar Akdeniz tanımlaması bugünün Ege Denizi’ni de kapsıyordu.
Ege adının etimolojik kökeniyle ilgili olarak da Türk ve Yunan tezleri farklıdır.
Ahmet Bilge Umar’ın Türkiye’deki Tarihsel Adlar isimli eserinde, Ege adının eski Anadolu dillerinden olan Luvi dilinden geldiği savunulur.
Coğrafyamıza ve tarihimize dair daha gidecek çok yolumuz var...