Geçim kaygısı çocuk yapmayı erteletiyor

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) “Türkiye'de doğum oranlarının düşüşü: Nedenler, etkiler ve çözümler” raporu yayımladı. Türkiye’de doğum oranlarının hızla düşmesinin temelinde ekonomik, sosyal, psikolojik ve demografik birçok faktörün bulunduğu belirtilen raporda “Ekonomik zorluklar, işsizlik, eğitim ve işgücü, aile yapılarındaki değişimler, bireysellik ve özgürlük gibi değerlerin artması, geleneksel aile modelinin zayıflaması, geleceğe yönelik kaygılar, umutsuzluk ve belirsizlik gibi unsurlar bu düşüşte rol oynamaktadır.” denildi. Aileleri çocuk sahibi olmaya teşvik edecek ekonomik ve sosyal desteklerin sunulması gerektiği belirtildi.

TÜİK verilerine göre, 2001-2023 arası toplam doğurganlık hızı ve annenin ortalama yaşını gösteren grafikler.

NÜFUS ARTIŞ HIZI BİNDE 1,1’E GERİLEDİ  

Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) verilerine göre, 2001 yılında 2,38 olan toplam doğurganlık hızı, 2023 yılında 1,51'e geriledi. Toplam doğurganlık hızı 2014 yılından bu yana her yıl azalırken 2017 yılından bu yana ise nüfusun yenilenme düzeyi olan 2,1’in altında seyrediyor. Nitekim Türkiye’nin yıllık nüfus artış hızı 2022 yılında binde 7,1 iken, 2023 yılında da binde 1,1’e geriledi. Doğum oranındaki düşüşün, nüfus artış hızının azalmasına ve demografik yapının değişmesine yol açtığı vurgulanan TEPAV raporunda ekonomik zorluklar, işsizlik, sosyolojik ve psikolojik faktörler gibi etmenlerin, doğum oranlarının düşüşünde önemli rol oynadığı belirtildi.

HEM EVLENME HEM ANNELİK YAŞI İLERLİYOR

2001 yılında 26,7 olan annenin ortalama yaşı, 2023 yılında 29,2'ye yükselmiştir. Bu durum, kadınların biyolojik olarak daha geç yaşlarda anne olmayı tercih ettiğini göstermektedir. Benzer yaşsal değişim ilk evlenme yaşında da görülmektedir. 2023 yılında 2001 yılına kıyasla, kadının ortalama ilk evlenme yaşı 22,7’den 25,7’ye, erkeğin ortalama ilk evlenme yaşı 26’dan 28,3’e yükseldi. Verilerin Türkiye'de hem çocuk sahibi olma sayısının azaldığını hem de ailelerin daha az sayıda çocukla yetindiğini ortaya koymaktadır.

MEMNUNİYET ORANI DÜŞÜYOR  

Ekonomik zorluklar ve geçim kaygılarının, birçok ailenin çocuk sahibi olma kararını ertelemesine veya tamamen vazgeçmesine neden olduğu vurgulanan TEPAV raporunda şu ifadeler yer aldı:
“Özellikle yüksek enflasyon ve artan yaşam maliyetleri, çocuk büyütmenin yükünü daha da ağırlaştırmaktadır. TÜİK yaşam memnuniyeti araştırması sonuçları, katılımcıların beş yıl önceye göre kişisel durum değerlendirmesinin olumsuz yönde olduğunu göstermektedir. 2023 yılı verilerine göre, beş yıl önceye göre kişisel durumunun geliştiğini belirtenlerin oranı yüzde 23,95, aynı seviyede kaldı diyenlerin oranı yüzde 28,61, geriledi diyenlerin oranı ise yüzde 45,71’dir. Beş yıl sonrası için kişisel durum değerlendirmesi de benzer bir tablo çizmektedir.”

GELİRLER AZALDI TASARRUF SINIRLI

Bu ümitsizliğin nedenlerine ve potansiyel anne-baba adaylarının durumu incelendiğinde son bir yıla ilişkin gelir değerlendirmelerinin önemine dikkat çekilen raporda, şu bilgiler verildi:
“18-24, 25-34 ve 35-44 yaş grupları itibarıyla, son bir yılda gelirinin azaldığını belirtenlerin oranı sırasıyla yüzde 21,43, yüzde 29,56 ve yüzde 30,73’dir. Son bir yılda gelirinin arttığını belirtenlerin oranı ise yüzde 20,58 ile yüzde 30,27 arasında değişmektedir. Ayrıca, son bir yılda tasarruf yapanların oranı ise sınırlı kalırken araba veya ev alanların oranı düşük seviyede gerçekleşti. Borçlanma oranı yüzde 39,38’e kadar yükselirken borçların ödenmesi oranı ise daha düşük seviyede kaldı.”
İş bulma ümidi olmayanların sayısındaki artışa da dikkat çekilen raporda, “İşgücüne dâhil olmayan nüfusun 1,8 milyonu iş bulma ümidinin olmadığını belirtmektedir. Bu rakam 2014 yılında 615 bin kişiydi.” denildi.

OLUMSUZ ALGILAR KADINLARI ETKİLİYOR

İşsizlik ve güvencesiz çalışma koşullarının da doğum oranlarını olumsuz etkilediği kaydedilen raporda, kadınların işgücüne katılımının artması ve çalışma hayatındaki yoğunluğun anne olma isteğini ve zamanını kısıtladığına dikkat çekildi. Raporda, “Kadınlar, daha yüksek eğitim almaya ve iş hayatında daha iyi bir konuma gelmeye öncelik vermekte ve çocuk sahibi olma kararlarını buna göre almaktadırlar. Ayrıca, kadın çalışanlar bu süreçte mobbinge maruz kalabilmektedir. Çocuk sahibi olmak veya çocuk sahibi olmayı planlamak, işe alım sürecinde negatif değerlendirilirken doğum iznine çıkmak da benzer şekilde olumsuz bir bakış açısıyla karşılanabilmektedir.” ifadeleriyle çalışma yaşamının etkileri sıralandı.

9,1 MİLYON KADIN EVDE

İşgücüne dâhil olmayan kadınların gösterdiği nedenlerin başında ev işleri ile meşgul olmanın geldiği belirtilen raporda, “2014 yılında ev işleri ile meşgul olma nedeniyle işgücüne dâhil olmayan kadınların sayısı 11,6 milyon kişi iken 2023’te 9,1 milyon kişiye gerilemiştir. Ancak halen yüksek bir orana (yüzde 42,9) sahiptir.” denildi.

2023 verilerine göre 15,4 milyon çocuğun evde bakıldığı paylaşılan raporda, 2006 yılında küçük çocukların yüzde 92,1’inin gündüz bakımının anne tarafından sağlanırken 2016 yılında bu oranın yüzde 86’ya gerilediği belirtildi. 2023 yılında gündüz bakım evine veya kreşe giden çocuk sayısı 375 bin, zorunlu eğitim saatleri dışında bir eğitim veya bakım merkezine giden çocuk sayısının ise 399 bin.

ÖNERİLER

Doğum oranlarındaki düşüşün, nüfus artış hızının azalmasına ve demografik yapının değişmesine yol açtığının altı çizilen raporda, şu öneriler sıralandı:
“Bu durum, yaşlı nüfus oranının artması, işgücü piyasasında dengesizlikler, sosyal güvenlik sistemleri üzerinde baskı gibi sorunlara yol açabilir. Doğum oranlarının yükselmesi için bu faktörlerin ele alınması ve çözüm üretmek için kapsamlı politikalar geliştirilmesi gerekmektedir. Bu politikalar, aileleri çocuk sahibi olmaya teşvik edecek ekonomik ve sosyal destekleri, esnek çalışma imkanlarını, kaliteli ve ulaşılabilir kreş ve gündüz bakımı hizmetlerini, eğitim ve işgücü piyasasında kadınlara yönelik fırsat eşitliğini içermelidir.”