

|
||
Anlamsız didişme ve çekişmeler | ||
Gazeteci-Yazar Engin Arıcan yazdı... | ||
Manşet Haberi | ||
![]() |
||
|
||
Türkiye’nin siyasal ve sosyal gündemi karmakarışık ve aşırı gergin, tartışmalı. Her şey, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı aday adaylığı ile başladı ve doğal olarak konu, İmamoğlu’nun üniversite diploması olup olmadığı konusuna bağlandı.
Şaşırtıcı veya sürpriz mi, hayır..! Anımsayın, benzer polemik ve tartışmalar yıllar önce Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra, benzer iddialarla gündeme gelmiş ve Erdoğan’ın günlerce üniversite diplomasının olup - olmadığı polemik ve tartışma konusu olmuştu. Sonrasında Erdoğan’ın üniversiteden mezun olduğu ve diplomasının yasal olduğunun anlaşılması, ortaya çıkması ile siyasetin, kamuoyunun gündeminden kalkmıştı.
Sonuç olarak, tartışma ve polemikler sürpriz ve yeni değil. Neyse, bu konu fazla uzamadan İstanbul Üniversitesi’nin diploma iddialarını yerinde görerek, İmamoğlu’nun üniversiteden mezuniyet diplomasını “yok’ kabul ederek, geçersiz kıldı ve bu konu üzerindeki tartışmalar büyük ölçüde bitti ama süreç idari ve hukuksal açıdan bitmedi. Önümüzdeki günlerde bu konudaki polemik ve tartışmalarda lehte veya aleyhte büyük ölçüde son bulacak.
Peki, bu konu üzerindeki polemik ve tartışmalar niye önemli. Olayın, gayri ciddi bir yanı yok. Çünkü, ülkenin cumhurbaşkanını seçeceksiniz ve cumhurbaşkanı adayı olacak kişide aranan nitelikler, kriterler yasal olarak belli.
Kuşkusuz, bu konu ve polemikler, tartışmalar önemli ama ülke olarak geldiğimiz, taşındığımız noktada, sonucun hiç bir anlam ve hükmü yok. Çünkü, ortada kaya gibi sert ve aşılamayan bir algı mevcut. Erdoğan ve Ak Parti’nin CHP ve İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığını engellediği ve bunun için her yöntemi kullandığı iddia ediliyor. Ülkenin gündeminde bugün için Cumhurbaşkanlığı seçimi olmaması ve önümüzde 3 seneyi aşkın bir zamanın olması hiç önemli değil. “Ülkenin, Erdoğan’dan ve AK Parti iktidarından bir an önce kurtulması ,acilen erken seçime gitmesi gerektiği ve erken seçim sürecinin hiçbir şekilde engellenmemesi gerektiği” düşünülüyor.
CHP’nin ve CHP Lideri Özgür Özel’in belirlediği siyasal strateji bu! Bu stratejinin temel dayanak noktası ‘bir kişinin’ ülke yönetiminde söz sahibi olması ve Erdoğan ile AK Parti iktidarının alaşağı edilmesi. Bu siyasal stratejiyi yanlış veya eksik görebilirsiniz, bu hiç önemli değil. Neden? Mevcut ekonomik sıkıntılar ve halkın geçim zorluklarını dikkate aldığınızda bu sürecin zorlanması ve özellikle "tek kişilik yönetim nezdinde Erdoğan üzerinde odaklanıp, yönetim erkinin el değiştirmesi gerekiyor ve bu bir zorunluluk..!"
Siyasal stratejinizi böyle belirleyip, muhalefet partileri ile ilişkilerinizi buna göre biçimlendirip, siyasal ittifaklarınızı buna göre gerçekleştirseniz, bunun temel mihenk noktası ‘Erdoğan karşıtlığı’ veya ‘düşmanlığıdır ki, Geçtiğimiz hafta İBB Başkanı İmamoğlu’nun ve 90’a yakın kişinin gözaltına alınıp, tutuklanmalara uzanan, sokak gösterilerine uzanan sürecin de ana birleştirici temel taşı ‘Erdoğan karşıtlığı’ veya ‘düşmanlığı’ dır.
Diplomayı, yolsuzluk veya bölücülüğü konuşup, tartışalım. Neyi, ne amaçla ve hangi zeminde konuşup, tartışacaksınız. Onun içindir ki, CHP yönetimi ilk günden bugüne gerçekleşen operasyonla ilgili hiçbir şeyi konuşup, tartışmıyor. Her açıklama ve çıkış Erdoğan ismi üzerinden yürütülüyor. Oysa ki, savcılığın gündeme getirdiği her iddia dehşet verici ve korkunç.!
Tam da bu noktada üzerinde durulması gereken şey, ısrarlı sokak ve meydan çağrıları ile bunun olası sonuçları. Türkiye, sokak ve meydan olaylarına yabancı bir ülke değil. Halk da bu tip gösterilere ve olaylara hiç yabancı değil. Her türlü provokasyona açık sokak ve meydan çağrıları ciddi bir siyasal sorumluluk gerektirir. On binlerin veya milyonların can güvenliği ve huzurundan söz ediyoruz.
Bir gerçeği artık hep birlikte görmemiz gerekiyor. Ülke dünün Türkiye’si değil artık. Doğal olarak toplumumuz da değişip, gelişiyor. Bugün yaşananlar, siyaseten iki partinin, CHP ile AK Parti’nin ürünü olmaktan, sorunu olmaktan çoktan çıktı. İktidar partisi ile devlet, devletin bürokrasisi, polisi, askeri, hakim ve savcısı da kaçınılmaz olarak karşı karşıya gelmek zorunda kalıyor ve bu tehlikeli. Çünkü, Türkiye’de parlamenter sistem tarih oldu ve başkanlık, ya da yarı başkanlık sistemi var.
Başka.? Türkiye’de bugün iktidar ile muhalefet partisi arasındaki kısır çekişmenin siyasal tarih ve sosyoloji, sınıflar açısından da iyi analiz edilip, anlaşılması gerekiyor. Yaşanan tepişme Beyler arasında ve bu tepişmede geniş emekçi yığınlar, orta ve alt gelir grupları, bir şekilde yedeklenmeye ve bu kesimin hoşnutsuzluğu, enerjisi kullanılmaya çalışıyor. Bu rezil ve pespaye bir oyun. Ortalıkta dolaşan ve hepimizden çalınan milyonlar ve milyarlar var. Bölücüler ile kurulmuş seçim ittifaklarının siyasal ve toplumsal faturasının ağırlığı hepimizi eziyor. Bu muhabbetten temiz bir şeyin çıkması mümkün mü? Baştan aşağı kan ve kir akıyor.
Onun için akıllarımızı sağlıklı devşirelim. Söylenen ve söylenecek bir sözün toplumsal ağırlığını bilelim, hissedelim. Siyasal iktidarın işi zor. Bir yandan yaşanan ekonomik sıkıntılar öte yanda eğitimde, yargıda yaşanan onca dert. Toplumu rehabilite edecek yeni bir şeyler söylenmeli ve yapılmalı. Abuk subuk kavga ve tartışmalarla bir saniyemizi bile tüketmemeliyiz.
Esen kalın..
|
||
|
||
Etiketler: Anlamsız, didişme, ve, çekişmeler, |
|
||
|