Arıcan: Bandırma’ya açık mektup
Haber
30 Ocak 2023 - Pazartesi 14:31 Bu haber 2608 kez okundu
 
Arıcan: Bandırma’ya açık mektup
Gazeteci-Yazar Arıcan, 2009 yılında Bandırma'da yaşanan olayları değerlendirdi.
Manşet Haberi
Arıcan: Bandırma’ya açık mektup

10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü öncesi ve sonrasında Bandırma Gazeteciler Cemiyeti başkanı ve Velhasıl gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü ve yazarlarından Kaan Bingül bir şeyler yazdı ve paylaştı. Yazdıkları önemli ve üzerinde durmayı hak ediyordu. Yazdıklarını önemsemeyebilir, yanlış görebilirsiniz. Bu hakkınız ama önemsememe hakkına sahip değilsiniz. Zaten, yazısının yayınlanması sonrasında bir Allah’ın kulununun kalem oynatmamış olması yazısının içeriği ve niteliği, gündeme taşıdığı iddialar dikkate alındığında daha iyi anlaşılıyor ama yorumda bulunmaktan kaçınmak ve yazısını göz ardı edebilmek mümkün değil.

 

Kaan, kişi olarak aptal ya da geri zekalı bir insan değil. Yazdıklarının sorumluluğunu taşıyacak bir insan. Bu konuyu farklı yönleriyle bugüne kadar diline dolamış ve yazmış Balıkesir’den Bandırma’ya bir çok isim de  geri zekalı yada aptal değiller.. Yani hiç birinin zeka sorunu bulunmuyor.

 

Örneğin, Kaan, ilk paylaşımında şöyle diyor:

 

“Değerli meslektaşlarım;

10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü Bandırma Belediyesi ve Balıkesir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen etkinliklere bu yıl katılım göstermeyeceğim.   

Sebebine gelirsem;

2009 yılında Bandırma Belediyesi’nde yaşanan ihale operasyonu sürecini haber yapan Gazeteci Cihan Hayırsevener’in öldürülmesiyle son buldu. Akabinde de gazeteci katili Serkan Erakkuş ve cinayetin azmettiricisi İhsan Kuruoğlu tutuklandı. 

Geçtiğimiz aylarda tahliye olan Kuruoğlu’nun hem Bandırma Belediyesi hem de Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’nden ihale aldığını öğrendim. 

Başrollerinde Cemal Öztaylan ve Bandırma Belediyesi’nin olduğu bu filmi daha önce görmüştüm. O filmin sonunda yaşamını yitiren bir gazeteci olmuştu. 

Böyle bir filmin figüranı olmayacağım ayrıca o filmin yeniden çekilmesine de izin vermeyeceğim. 

Beni anlayacağınızı düşünüyorum. İyi çalışmalar, kolaylıklar dilerim...”

 

Gayet sarih bir şekilde Kaan’ın derdini anlattığına tanık oluyoruz. Kendisine göre gerekçeleri, davranışını gerekçelendirip, tutumunu belirliyor.

 

2009 yılında Bandırma’da ne/neler yaşandı ve ne oldu?

 

Aradan 14 yıl geçmiş olmasına karşın bu soruyu bugün hala sorabiliyorsak, demek ki o yıl ve  o günlerde yaşananlarla ilgili olayların anlaşılması ve yorumlanması noktasında ortada bir sorun var demektir. Ya da kimi insanlar hala o yılı ve o günleri kaşıyarak kendilerine göre bir neticeye varmış ya da ulaşmışlar demektir.

 

Kafa karışıklığını anlarım ama sürecin ve olaylar dizininin amaçlı, yanlış anlaşılması gayretlerini anlayabilmek mümkün değil. Zaten, bu süreçle ilgili trafiğin karışmasının ana nedeni de bu olsa gerek. Çünkü, o günlerde yaşananların içinde her şey var.! Ve ne yazık ki, Bandırma, aradan geçen onca zamana karşın akli anlamda bu sürecin layıkıyla anlaşılır olması için üzerine düşeni yapmadı/yapamadı.

 

Bu süreçle ilgili açılmış defter ve muhasebe yarım kaldı. Oysa ki buna kimsenin hakkı yok. Çünkü, söz konusu insan. İnsan yaşamı üzerine de  atıp tutmanın, kestirme yollu hükümlerde bulunmanın hem vicdani hem de ahlaki anlamı yok. Hele hele kişinin kendisini savcı-hakim yerine koyup  afaki ‘hüküm’ oluşturmaya çalışması öznel  ve sübjektif anlamsız bir işgüzarlık olmanın ötesinde  bir şey ifade etmiyor.

 

Her şey, Kaan’ın da dikkat çektiği gibi, başı-sonu kurgulanmış  bir filmin perde perde sahnelenmesini içeriyordu ki, sonuçta olan Bandırma çocuklarına oldu. Bu baştan aşağı karanlık ve kirli senaryonun baş aktörü FETÖ ve FETÖ ile iltisaklı kimi kamu görevlilerini, bürokratları, kimi siyasi zevatı içine alan. Balıkesir özelinde gerçekleşmiş en kapsamlı operasyondu. Bu operasyonun tüm boyutlarını ‘LEJYON’ kitabımda ele aldım, işledim.. Operasyonun siyasi ayağının hala gerektiği gibi ele alınmadığı kanaatindeyim. Bir çoğu zaten Hüseyin Sarı gibi zaman içinde deşifre olarak tasfiye edildi.

 

Peki, ne denmiş ve ne iddia edilmişti?

 

‘Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluğu” denilerek İhsan Kuruoğlu  ile  şirketi ve dönemin belediye başkanı Cemal Öztaylan  hedef gösterildi. Dava dosyası Ağır Cezaya taşınıp, Beşiktaş Özel Yetkili Savcılık ve Mahkemeleri yetkilendirildi. İhale dosyaları ve iddialar, benim anımsadığım üç kez mahkemelerin belirlediği Bilirkişi Heyetine  gönderildi. Sonuç: Bilir kişi, ihalelerde suç unsuru hiçbir şey yok, suçlamalar ‘mesnetsiz’ diyerek karar verdi.!

 

Daha da önemlisi, mahkeme sonuçta  ihalelerle ilgili yargılanan tutuklu ve tutuksuz tüm şüphelilerle ilgili   BERAAT kararı vererek, yargılanamayacaklarına hükmetti.! Yargıtay da, bu kararı onadı. Tüm bu hukuki süreç birçok kez yazıldı, çizildi. İlan edildi.

 

Gerçek bu olmasına karşın, 14 yıl sonra temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp olayları ters yüz edip, gerçekleşmiş belediye ihalelerini zan altında bırakıp, hem dönemin belediye başkanlarını, hem belediye personelini, hem yüklenici firmayı, hem de şirket çalışanlarını zan altında bırakmanın anlamı ne?

 

Bu sonuç bilinmesine karşın es geçilip, yeniden mahkeme kararına rağmen hüküm oluşturuluyor ise  anlamsız işgüzarlığın amacı ne olabilir? Sevgili Kaan, gerçekten bunları bilmiyor mu, bilmesine karşın başka amaçlarla yeni filmlerin gösteriminde rol kapmanın arayışını mı sergiliyor? Çünkü, ortada bir saçma işgüzarlık var! Gerekçe yok, kanaat var ve kanaatler hukuksal dayanaktan yoksun.!

 

Olayın bu yönü ve niteliği hep kimi aklı evveller tarafından hep gizlenmek, sürekli geçiştirilmek istendi. Bunun da nedenleri var. ’Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluğu‘ kurgusu ve yalanı üzerinden yol alarak  menfur bir  saldırı sonucundan  bir Uğur Mumcu yaratmak sevdasına kapılanlar Bandırma Çocuklarının üzerine basıp, kahraman yaratma yalanına dört elle sarıldılar. Bu karar ile film koptu. Kurgu çöktü. Bu olayın nirengi noktası önemli. Üzerinde kıyamet kopardıkları yolsuzluk senaryosunun çöküşü ile  yazdıkları her satırın   gerçek olmadığı gerçeği ile yüzleşenler, maktule dört elle sarıldılar. “2009 yılında Bandırma Belediyesi’nde yaşanan ihale operasyonu sürecini haber yapan Gazeteci Cihan Hayırsevener’in öldürülmesi…”diye yazan Kaan’ın hangi ihale operasyonundan söz ettiğini  de yazması, anlatması gerekiyor.

 

Ortada bir koro var ve bu koronun 14 yıl geçtikten sonra yine gerçekleşen seçimler arifesinde iş başı yaptığı gözleniyor. Bir yandan eski Bandırma belediye başkanları ölçüsüzce aşağılanırken özellikle Cemal Öztaylan’ı geçmişte  olduğu gibi  yine mesnetten yoksun ithamların odağına oturtmanın arayışı sergilenmekte. Küfürün sınırı yok! Roller paylaşılmış, Birilerinin önü açılmak isteniyormuşçasına  kollar sıvanmış. Oyun, benzer bir oyun…

 

Eksik ya da yanlış nerede? Akli melekelerinizi bir yana itip, olay ve olguları akıl süzgecinden geçirmek yerine duygularınıza yeniliyorsanız, duygularınız size yön veriyorsa, sorgulamalarda aklın ve bilimin rehberliğinden. mesleki kaygılardan uzaklaşıyorsanız, olay ve olguları anlayabilmek için sorduğunuz sorulara doyurucu yanıtlar alamazsınız. Kişisel yada grupsal kinler, egolar, hırslar ve hesaplaşma dürtüsü ön plana çıkar. Bugün,14 yıl önce yaşanmış olayları çözümleyememenin sıkıntısı bu noktada aranmalı dile düşünüyorum.

 

Bandırma, sütü, mayası bozuk olanların bu tezgahlarını, oyunlarını bozacaktır. Fetullah Gülen, kendisinden menkul bir vatan haini ve bozguncu değildi.15 Temmuz darbe girişimi sadece Fetöcülerin işi değildir. Liberalinden, sahte Atatürkçülere, sağdan ve soldan bir çok Erdoğan ve AK Parti karşıtını içinde barındırır. Bu yönüyle FETÖ iltisakının kapsamı geniştir.15 Temmuz sonrası sinmiş ve ihanetini farklı şekillerde maskeleyenlerin fırsat buldukları ilk ortamda zehirlerini kusması  şaşırtıcı olmasa gerek.

 

Sevgili Kaan’ın,14 yıl sonra bu davayı bir tarafından bile olsa bugün kamuoyunun gündemine taşıması, yorumları eksik ya da fazla da olsa olumlu. Çünkü bu süreç konuşulup. sorgulanmalı. Cesaretle üzerine kafa yorulmalı. Bandırma yerel basını açısından milat özelliği taşıyan  bu süreçte yaşananlar bir ‘bilmece’ olarak kalmamalı. Mesleki açıdan kişisel kahramanlık menkıbelerine ihtiyacımız yok. Soru sormak, düşüncenin anahtarıdır ve sıkılıp usanmadan olay ve olguları anlaşılır kılmak için sorular sormalı, yanıtlarının peşinde koşmalıyız

Kaynak: Editör:
Etiketler: Arıcan:, Bandırma’ya, açık, mektup,
Yorumlar
Haber Yazılımı