|
||
Emperyalizmin vahşi yüzü.! | ||
Engin Arıcan | ||
Manşet Haberi | ||
|
||
|
||
Emperyalizmin vahşi yüzü.!
21.yüzyılda bugüne kadar tanık olmadığımız ve yaşamadığımız olaylara, ülkeler arasında ilişkilere tanık oluyoruz. Ulusal basın ve yayın organlarına bakıyorum ve ortada muazzam bir sessizliğe, suskunluğa tanık oluyorum. Yerel basınımız zaten yaşama derdinde ve bu gelişmelere yabancı.
Her şey 20 Ocak tarihinde Donald Trump’ın Cumhuriyetçi Parti’den devlet başkanı seçilmesiyle yaşanmaya başladı. ABD Başkanı Donald Trump, Meksika Körfezi’nin adını Amerikan Körfezi olarak bundan sonra kullanacaklarını, Panama Kanalı’nın, Kanada’nın, Meksika’nın, Danimarka’ya ait Grönland’ın ABD’ye dahil olması için askeri ve ekonomik bir dizi tehditte bulundu.
Trump, durmadı.
İsrail işgali altındaki Filistin’in Gazze bölgesinde 2 milyonu aşkın Filistinlinin Mısır ve Ürdün tarafından kabul edilip. Gazze’nin Filistin’lilerden tümüyle arındırılmasını ve Mısır ile Ürdün yönetimlerinin bunu kabul etmeye hazır olduklarını söyledi.
Tüm bu yaşananlara ‘deli saçması’ diyebilirsiniz ama ABD Devlet Başkanı Trump, aldığı kararları bir bir uygulamaya başladı. Aldığı tüm bu ‘deli saçması’ olarak görünen taleplerin ve kararların emperyal bir mantığı var. Trump, bu taleplerini ısrarla yineleyerek Kanada ve Meksika’ya dönük ekonomik operasyonlarına başladı ve ABD her iki ülkeye karşıda ithal gümrük duvarlarını 25 yükseltti. Sırada AB ülkelerinin ve Çin’in de olduğunu belirtip, Çin’e karşı da 10 oranında gümrüklerini yükselttiğini açıkladı ve uygulama başladı.
Panama Kanalı ile Grönland'ı kontrol edebilmek için asker kullanmayacağı konusunda taahhütte bulunup bulunmayacağıyla ilgili soruya Trump, "Hayır, bu ikisi hakkında (asker kullanmayacağım konusunda) size güvence veremem. Belki bir şeyler yapmamız gerekebilir. Ekonomik güvenliğimiz için bunlara ihtiyacımız var." yanıtını verdi.
Devamla, Panama Kanalı'nın, ABD ordusu için inşa edildiğini ancak kanalın bugün Çin tarafından işletildiğini savunan Trump, "Panama Kanalı ülkemiz için hayati önem taşıyor. Biz, Panama Kanalı'nı Panama'ya verdik ancak bugün Çin tarafından işletiliyor. Biz bunu Çin'e vermedik."dedi.
Kanada'da üretilen araçların yüzde 20'sini almasalar bu ülkenin fonksiyonunu yitireceğini savunan Trump, "Bu yüzden (Kanada Başbakanı Justin) Trudeau buraya geldiğinde ona dedim ki eğer bunu yapmazsak ne olur? Kanada'nın dağılacağını söyledi. Bize ihtiyacımız olmayan birçok şey satıyorlar. Onların arabalarına ve diğer ürünlerine ihtiyacımız yok." diye konuştu.
Trump, Kanada'nın çok küçük bir ordusunun olduğunu belirterek, "Kanada'yı aslında biz koruyoruz. Bizim ordumuza güveniyorlar. Bunda sorun yok ama bunun bedelini ödemeleri gerekiyor. Bu çok haksızlık." ifadesini kullandı.
Kanada'yı nasıl "ABD'ye bağlayacağıyla" ilgili soruyu yanıtlayan Trump, "Amerikan ekonomisinin gücünü" ve ABD ile Kanada arasındaki ekonomik dengeleri kullanacağını söyledi.
Trump, "Biz onlardan daha fazlasına sahibiz ve hiçbir şeye ihtiyacımız yok. Dolayısıyla neden Kanada'yı korumak için yılda 200 milyar dolar kaybediyoruz? Ben de (Kanada Başbakanı) Vali Trudeau'ya şöyle dedim; Eğer size maddi destek sağlamasaydık ne durumda olurdunuz?" diye konuştu ve bu durumda Kanada'nın ABD'ye bağlanması gerektiğini ileri sürdü.
Trump, Kanada hem de Meksika'ya "gereksiz yere" açık verdiklerini kaydederek, bu iki ülkeyle de ekonomik ilişkileri ve gümrükleri revize edeceğini dile getirdi.
Sözlerini bir adım daha ileri taşıyan Trump, "Pek çok bölgeyi kapsayan güzel bir halka şeklindeki Meksika Körfezi'nin adını Amerika Körfezi olarak değiştireceğiz. Bence güzel ve uygun bir isim." dedi.
ABD ve Başkanı Trump’ın bu fütursuzluğu ve dayatmasının tarihsel ve toplumsal mantığını, psikolojisini anlayabilmek için tarihte Roma İmparatorluğu, sömürgecilik tarihini.1.Emperyalis Paylaşım Savaşını, Osmanlı’nın başına gelenleri ve Hitler Almanyası ile Nazizmin, 2,Dünya Savaşı tarihinin ve yaşananların iyi bilinmesi gerekiyor.21.yüzyılda insanlık ve ülkeler nereye gidiyor diye düşünürken, insanlık tarihini orta çağa taşıyacak bir felaket ve çöküş riski ile karşı karşıya kaldığımızı görebiliriz.
Trump’ın günümüzde hayal ettikleri gibi bir dünya var mı? ABD Oligarkları dünya coğrafyasını arzularına ve isteklerine göre biçimlendirebilirler mi?
Asla. bu ham bir hayaldir. Ne ABD ne da Trump, he küresel emperyalist güç odakları amaçlarına kesinlikle ulaşamayacaklardır. İnsanlık, Emperyalizmi yenecektir!
2024 yılı içinde en yoğun tartışma ve polemik konularının başında ‘yeni bir 3.dünya savaşı’ başladı mı başlıyor mu esprisi geliyordu. ABD Başkanı Trump,’deli’ falan değil, ifadeleri ve açıklamaları, talepleri resmen 3.dünya savaşının ABD tarafından başlatıldığını ve dünyada ülke sınırlarının ekonomik ve askeri dayatmalar, operasyonlarla değiştirilmesi sürecinin fiilen başladığını ifade ediyor. Bu gücü gücüne yetene dönemidir ve bu, küresel emperyalizmin, faşizmin en saldırgan, en vahşi olduğu bir süreçtir. Küresel savaş lobilerinin artık doğrudan hedefi dünya halkları, toplumlar ve insandır.
Şu Görönland’ın başına gelenlere bir bakın.! Başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmemiştir…
Trump, "her tarafta olduklarını" iddia ettiği Çin ve Rus gemilerini takip edebilmek için Grönland'ın önemli olduğuna da işaret ediyor. ABD'nin yeni başkanı, "Özgür dünyayı korumaktan bahsediyorum" diyerek de bu çıkışını savundu.
Grönland'da Soğuk Savaş döneminden bu yana bir ABD radar üssü bulunuyor. Washington için stratejik önemi eskiye dayanıyor. Trump, başkanlığının ilk döneminde de Grönland'ı satın alma fikrini dile getirmişti.. Danimarka yönetimi ise, Grönland'ın satılık olmadığını ve adanın kendi halkına ait olduğunu söylüyor ki hikaye.! Gerçekleşen kamuoyu yoklamalarında Ada’nın ABD nüfusu altına girmesi yönünde ciddi eğilim söz konusu.
Aynı zamanda Kanada gibi NATO üyesi bir Danimarka’dan söz ediyoruz Ancak, ABD’nin olası bir Avrupa ülkesine saldırısı karşısında Avrupa Birliği'nin bu saldırıyı önleyebilmesiyse güç. Birliğin kolektif bir savunma kapasitesi bulunmadığı gibi, 27 üye devletin çoğu ABD liderliğindeki NATO ittifakının aynı zamanda bir parçası. NATO ve ABD ilişkileri, tüm bu NATO üyesi ülkelerin ABD’ye bağımlılığını içeriyor ki, Türkiye dahil, hiç bir NATO üyesi ülkesinin ulusal bağımsızlığına ve egemenliğine sahip çıkması bu koşullarda ve ortamda mümkün görünmüyor.
Dünyada tüm bunlar yaşanırken Türkiye’de bunlar hiç yaşanmıyormuşçasına ülke içi suni sorunlara kitlenilmesi, hayat pahalılığı ve yüksek enflasyonla düşüp kalkılması, ülkeyi çevreleyen küresel emperyalist tehdidin gözardı edilmesini beraberinde getiriyor. O nedenle Meksika, Kanada’dan, Grönland’dan, Panama’dan ya da işgal altındaki Filistin’den bize ne, baksınlar başlarının çaresine, bizlerin derdi bize yeter diyebilmek hakkına sahip değiliz.
Neden ve niçin?
Çünkü ABD emperyalizminin tüm gezegene yönelik hoyrat ve fütursuz yaklaşımları, politikaları dolaylı değil, doğrudan bölgemizi de ülkemizi de yakından ilgilendiriyor. Ülkenin bugün yaşadığı sorunların birincil ana nedeni ve kaynağı başta ABD emperyalizmi olmak üzere küresel sermayenin saldırganlıklardan kaynaklanıyor.
O nedenle, birincil sorunumuz, ülkenin ulusal bağımsızlığı ve egemenliğinin korunması, güçlendirilmesidir. Bu gerçeği gözetmeyen hiçbir siyasal hareketin ulus nezdinde var oluş gerekçesi olamaz. Türkiye’nin bu alanda ve konumda muazzam bir tarihsel birikimi ve deneyimi söz konusu. Ulusal kurtuluş savaşı vermiş ve emperyalizmi yenmiş, Cumhuriyet Devletini kurmuş, bir ülkenin çocuklarıyız.
|
||
|
||
Etiketler: Emperyalizmin, vahşi, yüzü.!, |
|
||
|